Ayrı Yastıklar Ayrı Hayatlar
Yastık deyince annemin, babamın bir ömür boyu baş koydukları, çeyiz sandığından çıkarılan el emeğiyle, göz nuruyla işlenmiş, içi yün kanaviçe işlemeli, ucu kolalanmış dantel yastıklar gelir aklıma...
Şimdiki evliliklere baktığımızda keramet yastıkta mıymış diye düşünmekten alamıyorum kendimi. Bundan yirmi otuz yıl öncesine baktığımızda boşanmaların yok denecek kadar az oldıuğunu görüyoruz. Zamanla insanların birbirine tahammül kat sayıları azalır olmuş. Değişen hayat şartlarına istinaden yaşam tarzları da değişiyor. Artık büyüklerimizin o senin eşindir, hem döver hem sever, baba ocağından çıktın artık yerin eşinin yanıdır... Sabret yerine elin adamını çekmek zorunda değilsin, çık gel kapımız açık yada elin ekmek tutuyor eşine bağımlı değilsin deniliyor. Mesleği yoksada işe girer kendi ekmeğini kazanırsın deniyor . Affedersin bırak deyyusu ne hali varsa görsün veya buna benzer sözlerle boşanmanın sürecini hızlandırırlar. Aynı laflar erkek evlatlara da söylenir olmuş. Arayı bulmak yerine arada ki anlaşmazlığı daha fazla tetikleyerek ayrılığa davet çıkartılıyor. Katlanmanın, sabır etmenin Allah katında ki yeri bilinse bu kadar çabuk pes edilmez direnmeye çalışılırdı.
Sevgileri tüketmişiz birer birer... Biz yerine ben denilir olmuş . İki kişilik hayatı bile öçekemez olmuşuz. Egomuz, kişisel rahatlığımız uğruna terk etmişiz sevdiklerimizi, sevenlerimizi... Kötü gider de iyi gelir mi? Senin olmayanların kollarında heba edersin ömrünü. Kimseler bilnmez kadrini, kıymetini... Sevdiğini alamazsan aldığını sev demiş büyüklerimiz. Boşanmalar sonrasında istisnalar hariç hayatından memnun olanı pek görmedim. Hep şikayet hep şikayet...
Boşanmanın özellikle bayanlar açıısndan ne tür zorluklar getirdiğini hesaba katmıyoruz. Tam da bu satırları yazarken telefonum çaldı. Eşiyle yollarını ayıran bir arkadaşımdı arayan... Eşinin kendisine evlilikleri süresince kötü sözler söylediğini, istediği olmayınca hakaretlerin birbiri ardına geldiğini anlattı. Şu andaki çektiği maddi sıkıntısının evlilikleri esnasında eşinin doymak bilmeyen istek ve arzularını yerine getirmek için sağa sola borçlanıp tatsızlık olmasın diye bir dediğini ikiletmemiş. Ayrılığın hemen ardından sana yakın olanlar bile farklı gözle bakacaklar. Eğer ki ileride bir birliktelik veya evlilik yaparsan sakın bana sarf ettğin o sözleri el oğluna söyleme demiş. Kadın senin için fesat yanlış düşünüyorsun diye terslemiş. Zamanla bu sözlerinin ne kadar doğru olduğunu yaşarak görmüş ve ne kadar haklı olduğunu dile getirmiş. Kimisi de ayrılığın acısını yıllar geçsede karşısındakinden intikam almak amacıyla eline geçen her fırsatı değerlendirip karşı tarafın aleyhine kullanıyorlar. Manevi ızdırap çektiremeyince maddi anlamda çökmeleri için en ağır nafaka taleplerinde bulunuluyor.
Oysa ki ayrılığın arifesinde karşılıklı empati yapılsa yada yapılmaları sağlansa evlilikler bu kadar kolay bitmez. Evliliğe adım atılırken bir yastıkta ömür boyu kocamaları temennisinde bulunulur. Bir tek ölüm ayırabilmiş çoğunu. Kimi tekrar ahirette buluşmak umuduyla tek başına aynı yastığa sarılmış umutla... ''Bir yastıkta kırk yıl'' şarkılara, türkülere konu olmuş. Artık kırk yıl dört yıl olmuş. Hatta günübirlik evlenip ayrılanlarda oluyor yastıklar ayrılalı...
Yastıklar bile şekil değiştirmiş her şey gibi... Ne kanaviçe kalmış nede kolalı danteller...Yün yastıkta yol denecek kadar azalmış. Lightlaşmış oda çoğu şeyler gibi... Çocukluğumuzda oynadığımız evcilik oyununa dönmüş, hem dilde hem hayatta evlilik... Kimsenin kimsye eyvallahı kalmamış, sabırlar tükenmiş yastıklar ayrılalı... Kimimiz yumuşak kimimizde sert yastık tercihinden yastıkları ayrır olmuşuz. Her iki tarafın da ödün vererek orta yol bulmaya çalışılmamış. Sırf yastıklar mı ayrılan? Daha neleri ayırmamışız ki ... Önce yastıklar, sonra tabaklar... Daha sonra da ayrı odalar... Kalabalık aileler bölünmüş birer birer. Kimse bilememiş büyüklerimizin yük olmadığını aksine hayatlarımızı dengede tuttuğunu...
Çocuk için evliliklerede katlananlarda azalmış herkes kendini düşünür olmuş. Anasından yada babasından ne fayda gördük ki veledinden ne fayda göreceğim mantığı ön plana çıkmış. Çocuklarda daha az aldırır olmuş ayrılıklara. Harçlığım gelsin de gerisi hikaye olmuş onlar için.
Sağlık acısından aynı tabakta yemek yemek sakıncalı deniliyor. Fakat onca yıl on iki kişi birden aynı tabağa kaşık daldırmış biri olarak herhangi bir sakıncasını görmedim, duymadım. Bulaşıcı hastalığı olanlar için zaten tedbir alınırdı. Beden sağlığını düşünürken ruh sağlığını düşünemedi kimse... Bedenlerde yıprandı ruhlar yıprandıkça... İnsanları biribirine bağlayan ''Paylaşım''dır. Paylaşımlar azaldıkça ilişkiler zayıflayarak koptu, sonlar hüsranla biter oldu. Hemen her ailede en az bir kişi bu yaprak dökümünü yaşar oldu.
Kendi adıma konuşmak gerekirse biriyle aynı hayatta buluşursam bu hayatın kutsallığı adına asla ayrı yastıklarda ömür geçirmek istemiyorum. Aynı yastıklar, aynı hayatlar adına...
Aynı yastıkta, aynı hayatta ve parçalanmayan hayatlarda kalmamanız dileğiyle...