Ayrı Bir Maharet Olsa Gerek!
Canlı cansız hayata dair ne varsa çoğu zaman sevmişizdir. Tabi ki sevmediğimiz şeyler de azımsanmayacak kadar çok; ama sonuçta sevmemekte sevmenin bir hali değilmidir? Yoğun olarak yaşayamasa da sevgi halini birçoğumuz; herkes de bir miktarı muhakkak mevcuttur. Ancak çoğu zaman sevmek kendi başına anlamlandırmaya yetmeyecektir. Severek anlayabilmek, ayrı bir maharet olsa gerek…
Bir annenin çocuğunu anlayabilmek için gösterdiği gayreti sevgiden başka ne ifade edebilir ki? Kainatın yaratılması da muhabbetten, sevmekten geçmemişmidir?
Ya kontrolsüz ve empatisiz bir sevgi anlayışına ne diyebiliriz? Nelere yol açabilir acaba diye de düşünmeden edemiyorum… Şöyle zihnimde bir iki kısa metrajlı senaryo canlandı bile; çocuğunun koltuğun üzerine çıkmak için verdiği uğrası gören anne, hemen çocuğuna bir iyilik yapıp; onu kucaklayarak arzusunu yerine getirir. Bakıldığında ne kadar da masumane gözüküyor. Fakat farkında olmadan çocuğunu hazırcı ve başarma duygusundan da mahrum bırakmış olmuyor mu dersiniz annemiz?
Ya da çalışan bir ütünün yanından, sürekli uzaklaştırılan bir çocuğun merakının daha da arttığını anlayamamak, sevginin şiddetiyle alakalı olsa gerek. Ya bir fırsatını bulduğunda çocuk yüzünü ütüye yapıştırsa! Oysa çocuğun parmağını ütünün sıcaklığını anlayacak kadar dokundurmuş olsak; hem merakı giderilecektir hem de temas etmemesi gereken bir şey olduğunu anlayacaktır.
Diyelim ki az önce incelediğimiz çocuk büyüdü ve üniversite çağına geldi. Çocuğumuzun sınava gireceğini varsayalım.Çocuğumuzu, okul kapılarında, sınav çıkışlarını bekleyerek geçirmek, ne kadar doğru olabilirki? En azından ölçülü bir empati kurulmadan… Verdiğimiz destek mesajının çoğu zaman abartılması baskı oluşturmaz mı dersiniz çocuklarımız üzerinde?
Unutmayalım ki en büyük kötülükler, çoğu zaman en iyi niyetler neticesinde ortaya çıkar…