content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

04 Şub

Ayağını Sakınarak Basma Aman Sultânım

Hazanın yönünü kışa çevirmesiyle birlikte önce soğuklar ardından yağışlar kapıya dayanır.

Kış; soğuk mudur, kar mıdır tartışması bir yana kendine has bir özelliği vardır. İki baharın ardında kalan önü ve arkası ferahlık olan kışın en belirgin alameti kardır.

Özellikle çocukların büyük bir umutla beklediği, son yıllarda çocuklara öğretmenlerin ve öğrencilerin de katıldığı hatırı sayılır insan karın ne zaman yağacağını merak etmektedir. Kar bir nevi tatil demektir.

Eskiden özellikle köylerde kar en şaşaalı zamanlarını yaşıyordu. Bütün hazırlıklarını yazdan hazırlayan köylü sanki karın yağmasını bekliyor; toprak üstündeki karın toprağa faydalı olacağı kanaatini besliyordu.

Tarla takın işleri kışın olmadığından köylüler kışı daha çok evlerinde geçirir geceleri birbirine misafir olup vakitlerini kendilerince değerlendirirlerdi.

Şehirli sokağa çıkmaya mecburdu. Dolaysı ile yerde kar ilk gecenin yağdığı ile kalır, sabahleyin yolların kardan kurtulması için yapılan çalışmalar, karın o kendine has düzenini bozmaktadır. Dolayısı ile kar şehirden çok köyde daha güzeldir.

Hele eski köy evlerinde “sedir” denilen duvara dayalı minderler tefriş edilmiş oturaklara oturup; kaynak suyu ile demlenmiş taze çayın dumanı pencereye vuracak şekilde ince belli bardağı terk ederken; kuzine denilen hem soba hem de ocaklık vazifesi gören çok yönlü ev eşyasından çıkan sıcaklık gönül sıcaklığı ile birleşince duyulan hazzı kim nerede duyabilir ki?

Siz her yudumdan sonra pencereden dışarı göz attığınızda lapa lapa yağan karın ruhu okşadığını sizden başka kim bilebilir ki?

Ağzınızda çayın o kendine has burukluğu, kuzineden yayılan sıcaklığın vücudunuza teması ve karın salınarak yeryüzüne inişindeki estetik başka hiçbir yerde bir araya gelemez.

Kar yağar, güneş açar…

İşte bu tehlike alametidir. Çünkü karlı havalardan sonra açacak güneş karın buz olmasına sebeptir. İster köy olsun isterse şehir buz tehlikelidir. Çünkü buz demek kaymak demektir. Kaymak ise can güvenliği bakımından hiç de iyiye alamet değildir.

İşte günlerden bir gün okula erken gelmiştim. Etraf buz pistine dönmüştü. Zor bir hal okulu içine kendimi attım. Salondan beri gelecek olan öğrencileri ve öğretmenleri bekliyordum. Önce öğretmenler geldiler. Bulundukları taşıttan cam gibi yüzeye ayak bastıklarında farklı bir dünyada yürüyeceklerini anladılar. Çünkü adımları bunu gösteriyordu.

Aklıma büyük şair Nedim geldi. Şimdi bana “Ya hu Nedim´in bu işle ne alakası var” diyecek olanlar Nedim ile ilgili bilgiye sahip olması dışında; buz ve şiir ile de bir yakınlığı olduğunu göstermektedir.

Konuyu uzatmanın bir alemi yok.

Arabadan inen özellikle bayan öğretmenler öyle ilginç adımlar atıyorlar ki sanki karıncayı ezmekten korkuyorlar. Birinci adımını yere garantiden sabitleyip ikinci adımı atana kadar geçen süre öyle yabana atılacak türden değil.

Hele her adım atışında bir ayağının topuğunun diğer ayağının parmak ucunda konması yok mu sen gel de Nedim´i hatırlama. Yazımızın başlığında da olduğu gibi:

“ Ayağın Sakınarak Basma Aman Sultânım” diye başlayan şiir geliyor akıllara. Tabii şiirin devamını burada yazacak değiliz. Biz buzda atılan her adımın estetiğinden bahsettik. Kadınlar zaten zarif. Bir de işin içine buz girince yürümesi de değişiyor.

Değişsin bakalım!

Ayağını sakınarak…

Öyle işte…

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank