Aya Sağ Salim Kaç Salâvatta Gidilir?
Malum olduğu üzere… Şimdi hac zamanı… Cumhuriyet Meydanından birer ikişer hac kafileleri gönderilmeye başlandı.
Diyanet ve özel firmalar kendi reklâmlarını daha iyi yapabilmek için (kendilerince) daha iyi programlarla hac kafilelerini uğurlamak için yarışıyorlar… Elbette yarışacaklar… Hakları da…
Sonuçta renkli ve ilginç görüntüler de çıkmıyor da değil.
Geçen gün Cumhuriyet Meydanından geçerken Çınar ağacının dibinde (belli ki hoca) bir şirket sorumlusu almış mikrofonu eline hac kafilesine hitap ediyor;
“Dişinizden tırnağınızdan artırıp biriktirdiğiniz paralarla hacca gidiyorsunuz. Peygamber Efendimizin huzuruna elbette sağ, salim gitmek istersiniz. Oraya üç günde gideceksiniz. Kazasız,
belasız peygamber efendimizin huzuruna varmak için şimdi üç kere peygamber efendimize salâvat getirmeniz yeterli. Melekler hiçbir kazaya uğramadan gitmeniz için size eşlik edeceklerdir. Haydi, buyurun üç kere salâvat getirelim.”
Muhtemel ki;
Müftü efendi de duvarları kitaplarla dolu makam odasında
çayını yudumlarken bu manzarayı huzur içerisinde seyrediyordu.
“Bu yıl hac “bereketi” çok iyi olacak…” Demiş-midir bilemiyorum.
Dişten, tırnaktan artan paralarla hacca gitmek vacip-midir? O da benim için muamma…
Müftü Beye yolum düşerse soracağım.
Zihnimi meşgul eden daha önemli konu olduğu için sormak işi biraz zaman alacak gibi geliyor bana…
Amerikan gâvuru Aya gitmek için yüzlerce uzmanla yıllardır çalışıp duruyor… Akılları fikirleri Aya yerleşip nebatat yetiştirmek. Sanki Arizona çöllerine kuraklık bastı…
Ve bunun için de Ayın en sıcak bölgesi olan güney kutbuna inmeye çalışıyorlar. Oradaki engelleri aşmak için de yıllardır kafa patlatıyor, milyonlarca belki de milyarlarca dolar masraf
yapıyorlar.
Dünyanın en akıllısı bildiğimiz Amerikalılar bunu nasıl düşünmezler anlamıyorum…
Neden Müslüman olup salâvatla aya gitmiyorlar? Yüzlerce uzmanla uğraşmanın ne manası vardı? Aynı zamanda daha da ucuza gelirdi.
***********
Ünye’de trafik sorunu almış başını gidiyor… Hele İş Bankasının önünde dakika geçmiyor ki kargaşalık yaşanıyor.
Benim şimdiye kadar hangi durumlarda Trafik Polisinin ceza keseceğini öğrenebilmiş olmam lazımdı.
Öyle ya,
Bu kadar çok trafik aksaklığının ve ihlallerinin yaşandığı caddeye üçüncü kattan kuşbakışı bakmak bana bir hayli tecrübe kazandırması lazımdı değil mi?
Ama maalesef,
Trafik Polisi amcalarımın günleri, saatleri birbirine uymuyor… Acaba moral ve “torpil” durumuna göre mi hareket ediyorlar? Yok… Olur-mu öyle şey… Vallahi inanmam.
Lakin benim asıl kafayı taktığım ikaz yapan Trafik Polislerinin ikazlarının aynı standarda ve makamda yapmamaları…
Her Trafik ekibinin ayrı bir makamı ve söyleyiş tarzı var. Kimisinin ikaz anonsları gayet nazik ve doğru cümleli… Kimisinin ki daha otoriter… Kimisin ki ise tokatlar gibi…
Hele bir ekip var ki marabadan geçtik… Sanki kölesini azarlamaktan beter… Gel de sana ne yapacağım der gibi?
Aslında bunun bir standardı olmalı diyorum… İkaz anonslarına biraz da yerellik ve estetik katılamaz mı?
Mesela,
“285, arabanı oradan kaldır diiim yaaa…”Gibi… En azından azara hoşluk katardı.
***********
Bundan yıllarca önce olsaydı yazımı şu ikazla bitirmek
ihtiyacını duyardım;
“Ey Millet,
Bu ay fındık ayı… Yani erkeklik ayı… Eğer gelecek fındık mevsimini de görmek istiyorsanız nefsinize hâkim olunuz… Yanınızda bıçak, tabanca taşımayınız. Benden söylemesi.”
Hey gidi günler…