Avcılar Belediyesi’ne Baskın, Deniz Feneri ve PKK
Önceki gün Avcılar Belediyesi’ne baskın yapıldığı haberini duyunca, ‘neden şimdi?’ sorusunu sordum. Bir baskının, bir soruşturmanın bir başka olayla aynı zamana gelmesi mümkün olabilir miydi? Tabi ki, neden olmasın, ‘rastlantı’ deyip geçebilirdim.
Ancak, CHP İstanbul İl Yönetiminin aynı akşam Taksim’de yapacağı Deniz Feneri ile ilgili açıklamanın olduğu günün sabahı CHP’li bir belediyeye baskın yapılmasını, manidar bulurum.
Gazeteci refleksi ile bunu sorarım. Dün de gazetemizin baş sayfasında baskın haberini, “Tesadüfün bu kadarı Avcılar’da” diye verdik. Kuşkularımızı dile getirdik.
Bizi art niyetli olarak değerlendirebilirsiniz.
Haberde art niyetli olmayan, yani kuşkucu, arka planı, detayı sorgulamayana gazeteci denilmez ki…
Avcılar Belediyesi ve Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci ile ilgili duruşumuz belli. Bu duruşumuza rağmen, yapılan baskını da sorgulamak bize düştü. Görsel ve yazılı medya baskın haberini vermişti. Biz ise ‘neden aynı gün baskının gerçekleştiğini’ sorguladık.
****
Ve bir başka konu. Türkiye’de, İstanbul’da yolsuzluk olayları nedense sadece CHP’li belediyelerde oluyor. Neden sadece muhalefetten olan belediyelere yolsuzluk baskınları düzenleniyor.
Buradan iddia ediyorum: Herhangi bir belediye olduğu iddia edilen ihale yolsuzlukları, suistimaller tartışmasız söylüyorum; tüm belediyelerde yapılı-yordur.
İddia ediyorum, tüm belediyelerle ilgili aynı iddiaları duyabilirsiniz.
İddia ediyorum, tüm belediyelerle ilgili aynı iddialar kamuoyuna yansısa bile, herhangi bir soruşturma duymu-yoruz.
Neden sadece CHP’li ve muhalefet belediyelerine bu tür soruşturmalar ve baskınlar yapılıyor?
AK Partili belediyeler çok mu, temiz?
AK Partili belediyelerde her şey yasalara uygun mu yapılıyor?
Oralarda rüşvet toplanmıyor mu?
O zaman, gayri resmi harcamalar nereden ve nasıl yapılıyor?
Telefon dinlemeleri sadece muhalefetten olan belediyelerde mi yapılıyor?
AK Partili belediye yönetimlerinin telefonları dinlenmiyor mu?
Dinleniyorsa ve kimi şeyler biliniyorsa neden soruşturma yapılmıyor, neden baskınlar yapılmıyor?
Siyasi iradenin özel bir müdahalesi yok mu?
****
Avcılar Belediyesi’ni savunmuyorum. Ve biliyorum ki, ihaleler yıllardır aynı kişilere veriliyor. Hiç sapma yok! Hiç yabancı yok! Hep aynı kişiler ihaleleri alıyor. Şaşırtıcı…
Ve soruşturmalar ve baskınlar durup dururken yapılmıyor.
Elde bilgi ve belge olmadan gözaltılar yaşanmıyor.
Ancak baskın günü, oldukça anlamlı.
Ancak, baskına gerekçe gösterilen nedenler İstanbul’da tüm belediyeler için iddia edilebilir.
Dinleme kayıtları mutlaka onlar için de vardır.
Kimi yandaş medyada haberin veriliş biçimine bakılınca da (Değirmenci’nin astırdığı rahibe afişleri ile ilgili söylüyorum), baskını manidar buluyorum.
****
Bu konuyla ilgili özellikle dip not düşmek istiyorum.
Müdahale edilmez ise, halkanın gittikçe birileri için daraldığını düşünü-yorum.
Yapılan operasyonların adım adım yukarıya doğru taşınacağını düşünü-yorum.
Yıllardır şansın o’ndan yana olduğunu düşünürsek de, yolun sonuna doğru geldiğini görmek gerekiyor.
Ve bu yapılan son operasyonun, özel bir mesaj olduğunu da düşünüyorum.
Benim bu değerlendirmemede deli saçması ya da takıntı deyip geçebilirsiniz.
Önemli de değil…
****
PKK ile devletin yaptığı görüşmelerin internete düşmesinin ardından Dicle Haber Ajansı’nın, dinleme kayıtlarının ve haberinin şifrelerinin kırılarak yapıldığını iddia etmesi ve yayından kaldırılması oldukça ilginç.
Devletin yaptığı görüşmelerin sızmasının üç ayağı var. MİT, PKK ve görüşmeye ev sahipliği yapan ülke istihbaratı…
Görüşmelerin ayrıntılarının sızdırılmasının Başbakan Erdoğan’ın Ortadoğu gezisi, Türkiye’nin yeni sürece müdahil olması, İsrail karşıtlığı ve de sınır içerisinde ve ötesinde yapılan operasyonlar.
Öcalan’ın sürekli olarak ‘Devletle görüşüyorum’ demesinin ne kadar doğru olduğu, barış aşamasında ciddi bir yol alınmasına rağmen son yaşanılan terör saldırılarının artmasının ardında Suriye, İsrail ve başka ülkelerin olduğunu görmek gerekiyor.
Siz büyük ülke olduğunuzu iddia ederken, iç sorununuz çöz(e)medeğinizde, başınıza yeni belaların nasıl açılabileceğini, Başbakan Erdoğan’ın Kürt sorununu çözmek için nasıl risk aldığını görüyorsunuz.
Bir kez daha şunu gördüm; Kürt sorunu çözülmeden, iddialarımızın gerçekleşmesi, Türkiye’nin istikrarlı bir ülke olabilmesi mümkün değildir. Ve en önemlisi Kürt sorunu çözülmediğinde bizi büyük belalar bekliyor.
Yapılması gereken Başbakan Erdoğan’a destek olmaktır. Çünkü, internete düşen açıklamaları görünce iktidarın ve Erdoğan’ın nasıl bir irade ortaya koyduğu da açıkça görülüyor.
Kürt siyasi hareketinin de gelişmeleri nasıl baltaladığı…
****
PKK kaynaklı internete düşen Çukurca baskını görüntüleri de alçakça görüntülerdir. Bu kafanın eline fırsat geçtiğinde nasıl da devletin o karanlık yüzüne benzediği, elinde silah olanların bir dönem sonra nasıl bir zihniyet taşıdıkları, alçaklaşabildiği ortaya çıkıyor. Gencecik çocukların nasıl öldürüldüğünün, nasıl katledildiğinin görüntüleri, vicdanlarımızın nasıl yaralandığının görüntüleridir. Yazık…
Dün PKK’lı çocuklar için yapılan görüntüler nasıl alçakçaysa, bugün de PKK tarafından yayınlanan görüntüler o kadar alçakçadır...