Atatürk ve Türk Gençliği
İnsan hayatının ergenlikle orta yaş arasındaki dönemine “gençlik” diyoruz. Gençlik bulunmaz bir nimettir. Fakat insanlar her nedense bunu yaşlandığında anlayabiliyorlar. Vaktinde kıymeti bilinmeyen ve gereğince yaşanılmayan bir gençliğin yaşlılıkta değeri fark edilse ne ehemmiyeti var? Giden gitmiştir, geriye bir sürü, zor seçilen solgun hatıralar kalmıştır. Ama hatıra deyip de geçmeyelim; hatıralardır bizi hayata bağlayan…
Yarınlarımızın teminatı olan gençleri çağın gereklerine uygun olarak yetiştiren milletlerin gelecek endişesi yoktur. Çünkü gençler istikbalimizin sigortasıdır. Fakat bu sigortayı sağlam tellerle bağlamazsak kısa devre yapma ihtimali vardır. Bunu da ancak millî ve yerli kültür unsurlarıyla besleyerek gerçekleştirebiliriz. Yabancı kültürlerin boyunduruğu altına giren nesiller her an patlamaya hazır saatli bomba gibidir. Ne zaman, nerede patlayacakları belli olmaz.
Gençlik bir tarlaya benzer. O tarlaya ne ekerseniz orada o biter. Hiçbir şey ekmezseniz yabani otlar ve dikenler biter. Nadasa bırakırsanız siz farkında olmadan başkaları ısırgan diker. Onun içindir ki bu tarlayı büyük bir itinayla ve zamanında ekmeliyiz ki yabani otlar yetişmesin. Gençlerden şikâyet edenler dönüp kendilerini muhasebe etsinler. Acaba ne ettiler, ne buldular. Hiçbir şey sebepsiz değildir.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu eşsiz insan Atatürk, gençliğe olağanüstü derecede kıymet veren bir insandı. Biliyordu ki bugünün orta yaşlıları yarının ihtiyarları olacaktı. Daha sonra onlar bu dünyadan göçecek ve yerlerini gençlere bırakacaklardı. Atatürk bunu biliyor ve emaneti teslim edeceği gençlere güveniyordu. Bunu şu ifadelerde görebiliriz:
“Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.”
“Arkadaşlar, Gençliğe bakın, Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum.”
“Vatanın bütün ümidi ve geleceği size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. Biz her şeyi gençliğe bırakacağız... Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.”
“Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri ( Türkiye Cumhuriyeti Devleti ) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”
Her millet gücünü gençlerinden alır. Bu kesim yarınlarımızın umududur. Onların varlığından hız alırız. Fakat gençlerin millî ve manevî değerlerine sahip çıkması ve bu kaynaklardan beslenmesi gerekir.
“Gelecek gençlerin, gençler ise öğretmenlerin eseridir ” diyen Atatürk bu konuda öğretmenlere düşen görevin ağırlığına işaret etmiştir. Gerçekten de öyle değil midir? Yedi yaşında öğretmene teslim ettiğimiz çocuğumuzu 22-25 yaşları arasında meslek sahibi olmuş yetişkin bir kişi olarak teslim alıyoruz. 15 yıl boyunca öğretmenlerin hünerli ellerinde yoğrulan evlâdımız olgun bir insan olarak bize dönüyor. Bu da gösteriyor ki gençler gerçekten de Atatürk’ün de belirttiği gibi öğretmenlerin eseridir.
MALKOÇ KARDEŞİM
Şubat 19th, 2011 at 13:12Senin ifadenle "Eşsiz insan Atatürk" gençliği, KANLA/CANLA/İMANLA/İRFANLA KURULAN cumhuriyetin 86. yıldönümünde ne alemde? Gençlik nereye gidiyor, bugünkü milli eğitim politikamız nasıl? Boş bir tarlaya benzeyen gençlere ekilen tohumlar, zakkum meyvelerine dönüştü, karanlıklarda kurtarıcı bekleyen gençliği kim kurtaracak? Kendileri de fani olanların arkalarına sığınarak,kökteki zehirleri, aşıları görmemek, gerçek reçeteleri yazmamak, bizleri nereye götürüyor. "Doğrudan doğruya Kur'an'dan almalı ilhamı, Asrın idrakine veya küfrüne, batıl sistemlerine anlatmalıyız İslamı.."Şiirlerinde bu temaları işliyorsun, işlemeye devam et, birilerinin yaptığı, düştüğü hatalara düşme. Gözlerinden öperim.