Atatürk Arboretumu
İstanbul’un en görkemli ağaç müzesi. İnsanı gülümseten, bilinmesi gereken bir yer. Şehirden uzaklaşmış gibi hissetmenizi sağlayan, görülmesi gereken bir yer.
ATATÜRK ARBORETUMU
“Yeryüzünde kuruluşları yüzyılların ötesine dayanan, arboretumlar;
eğitim ve bilimsel yanları ağır basan, çoğunluğu ağaç ve diğer odunsu bitkilerin uygun seçilmiş alanlarda yetiştirilip sergilendiği tabiat parçaları ve canlı bitki müzeleri. “arbor", ağaç demek. "arboretum", -kabaca- (cins) ağaçların yetiştirildiği yer.” İşte bunlardan birisidir Atatürk Arboretumu
Dünyanın dört bir tarafındaki bitkileri iklimin müsaade ettiği oranda bir araya toplayan, uzun ve pahalı seyahatlere gerek kalmadan insanlara tanıtan ve nesli kaybolma tehlikesi altında bulunanları koruma altına alan Atatürk Arboretumu’da gezintiye ne dersiniz?
Tarihçesi
İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hayrettin Kayacık’ın İstanbul’da Arboretum kurma önerisi ile oluşmuş ve 1949 yılında çalışmalara başlanmış. 1982 yılına kadar alt yapı ve dikim çalışmaları devam ettirilmiş, bu tarihte Atatürk’ün 100. doğum yılı kutlamaları nedeniyle Atatürk Arboretumu adını almış. 296 hektarlık bir alana sahip bu canlı bitki müzesinde 2000 civarında farklı bitki türü bulunuyor. Özellikle nesli tükenme tehlikesi altında olan bitkileri korumak ve yetiştirmeye özen gösteriyorlar. Her tür ağacın en az bir tanesinde bitkinin adı, nereden geldiği, ailesi, özellikleri Latince ve Türkçe adının ve yaşının yazdığı küçük bir tabela bulunuyor. Her bir bitkinin ilk günden kayıtları tutulmuş ve etiketlenmiş.
İçinde kuş uçuyor ama kervan geçmiyor…
Haydi, yolculuk başlasın!
Bahçeköy’de bir bitki cenneti
Girişte ciddi ciddi çantayı arıyorlar. İçeri su hariç hiçbir içecek ve yiyecek almıyorlar. Getirdiğiniz yiyecekleri kapıda yemek ya da çöpe atmak zorunda kalabilirsiniz. Bu konuda en ufak bir taviz yok
Aramalardan sonra, nerede ne var tarzı bir broşür veriliyor. Buna bakarak en çok göllerin olduğu bölgeleri seveceğinizi düşünüyorum. . Girişte dor sütunlar karşılıyor sizi, nereden getirilmişler bilinmez, 3 tane gölet var içerde. İlk girişte sağda en küçüğü, hemen sol tarafında bir adet gölet var ki; etrafında bulunan renkli yapraklara sahip ağaçların suya yansıması ve suda süzülen ördeklerle muhteşem bir görüntü yaratıyor. Ördekli, kaplumbağalı solda en güzelidir ikincisi. Üçüncüsü diğerlerine göre daha ıssız etrafı kayalıklı. Yazın sıcakta fazla ormana dalmayın. Karşınıza mutlaka “Kaybolabilirsiniz.” tabelası çıkacaktır. Bu noktada geri dönün lütfen!
Ara sıra gidiyorum, temiz hava alıp biraz yürüyüş yapmak için. Yürüyüş parkuru mevcut. Severim uzun yürüyüşleri özellikle doğa yürüyüşlerini. Göletteki salla açılıp rahat rahat müziğimi dinlemek isterdim huzura doğru. Bir sürü su kaplumbağası, ördek ve kuğu bulunduğundan bunlar izlenerek, fotoğraflanarak zaman geçiyor. İçinde binlerce çeşit bitki bulunan huzur yeri. Değişik kütükler, ağaçlar, çiçekler kısacası gidip görmeye değer. Saatlerce o ağaçları, mantarları inceleyerek, fotoğraf çekerek zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor insan burada. Tam kafa dinleme yeri. Fotoğraf demişken her yer gelin, damat ve düğün fotoğrafçısı üçlemesi. Hangi mevsim olursa olsun fark etmez. Yaz mevsiminde ağaçların gölgesi altında, sonbahar mevsiminde sararıp savrulan yapraklar altında, İlkbahar mevsiminde üstümüzden bir kuş geçerken yakalanacak bir kare, kış mevsiminin sessizliği… Gelinlikle damatlıkla o yollarda yürüyen aşklarını ölümsüzleştiren, sosyal medyada beğeni toplayacak fotoğraflar için gösterilen çabalar görülmeye değer. O anlar anı olacak. Zamandan ve mekandan bağımsız yerini alacak evlilik albümünde.
İlginç isimleri olan ağaçlara da ev sahipliği yapan ağaç müzesi; bunlardan bir tanesi Maymun Çıkmazı adı verilen ağaç türü. Ne yazık ki nesli tükenmek üzere olan bitkiler sınıfında. Dünyanın en eski ağaç familyalarından birinin üyesi. Maymun Çıkmazı ağacı şekli bakımından da ilginç görsel bir yapıya sahip. Önce tepedeki yaprakları çıkmakta, sonra diğer yaprakları çıkmaktaymış.
Kimsenin keşfetmesini istemediğim cennet yer
Girdiğinizde, şehrin gürültüsünden uzaklaşıp, streslerden sıyrılıp ciğerlerinize bayram yaptırdığınız, doğayı içinize çekebileceğiniz güzel bir yerde bulunduğunuzu göreceksiniz.
Ormanda kaybolmanızı tavsiye ederim. Hızlıca ağaca tırmanan bir sincap, bir uğur böceğinin elinize konduğunu görebilirsiniz. Yiyecek içecek sokulmaması konusunda kararın doğru olduğunu düşünüyorum, yemeli içmeli bir alan istiyorsanız yakınında Belgrad ormanında zaman geçirip piknik yapabilirsiniz. Etrafa atılmış yiyecek artıkları, doğada yüzyıllarca kaybolmayan plastik atıklar, taşmış çöpler gibi bir manzaraları görmektense birkaç saat yemek yemeden durmayı tercih ettim. Girdiniz mi çıkmak istemeyeceksiniz. Mutlaka bir kere uğranılması, gezilip görülmesi gereken bir yer bu orman müzesi.
“dost diye sokaklarda kendini ara,
Sevdalı, kimsesiz sarhoşlar gibi
Sarıl gizlice ağaçlara.” demiş ya Cahit Külebi
Muhteşem bir ağaç müzesi
Kasım ayında muhteşem olan doğa harikası yeryüzü cenneti. Sonbaharın bütün renklerini bulabilir, saatlerce ormanın içinde yürüyebilir, efsane fotoğraflar çekebilirsiniz. Henüz gitmediyseniz ağaçlar bütün yapraklarını indirmeden bir an önce gitmenizi tavsiye ederim.
Temiz hava ve huzur bulmak için gidilesi bir yer. İstanbul’da gördüğüm en güzel doğaya sahip olan yerlerin başında geliyor. Ağacıyla, çiçeğiyle, kuşuyla ve gölleriyle çok güzel bir doğaya sahip.
İçeriye giriş ücretli. Pazartesi günleri ziyaret yok. Buraya çekime gidecek arkadaşlar araştırıp gitseler iyi olur. Fiyatlar değişiyor. Kötü bir sürprizle karşılaşmayın.
Şehrin gürültüsünden uzak, güzel, sakin, doğa meraklılarının bayılacağı yeri dolaşmanız birkaç saatinizi alabilir. Buyurun göz kamaştıran güzelliğe…