Asli Mesele
Yaşadığımız günlerin kendisi zor, yarattığı ortam, umut tüketen atmosfer ondan zor. ‘Türkiye savaşta, zor günler başladı, her an her yerde canlı bomba olabilir’ etrafta sürekli konuşulan konular.
Böyle günlerde fark ediyoruz ki, asli çözüm ülkenin yeniden birlikteliğe kilitlenmesi, barış ve kardeşlik çağrılarında.
Başka hangi konunun önemi var şimdilerde. Canlar sözkonusuyken ne ekonomi görüyor gözümüz ne fırsat. Bütün olalım evvel Allah ekonomiyi çözeriz.
Bize öncelikle gereken, ‘Millet olabilme’ iradesi.
***
Çocukluk yıllarımda yakın arkadaşlarımın Musevi, Kürt, Alevi, dinsel, etnik, mezhepsel kökenlerinin ne olduğunu bilmezdim. Annemin, babamın onların aileleri hakkında konuştuğunu hatırlamıyorum. Yıllar geçince öğrendik kökün kökenin ucunu bucağını.
Ben çocuğuma farklı etnik kökenlerden arkadaşların zenginlik olduğunu anlatmaya çalışırken, minik yaşlarında ondan ‘Ama’ kelimesi duymaya başladım. “Ama anne onlar falan filanmış.”
Toplumsal bilinç görünenin aksine hep ayrımcılığa, kutuplaştırmaya oynadı.
Bazen yüzde 50’ye bölündük, zaman geldi en yetkili ağızlardan “Afedersiniz anası Ermeniymiş’ lafını duyduk.
Etnik hakları geri vermek, lütuf sayıldı. Ne mutlu kendi dillerinde şarkı söyleyebileceklerdi!
Mesele millet olmayı içselleştirebilmekte.
Yalnızca ‘Çözüm’ değil ‘özüm’ süreci yaratabilmekte.
Peki halkları aynı topraklarda kaynaştırmak adına nerede kaldık?
***
Havaalanı yapınca düzelmiyor her şey. Siyasi liderlerin İstanbul’da ikinci evleri var da neden doğu ilinde barakaları bile yok.
Oysa ölüm kültürüne karşı yaşam kültürünü öne almak çok yönlü çaba ister.
***
Evet şimdilerde İŞİD, emperyalist güçlerin yeni kanlı formülü. Ancak bir gün o da bitecek, başka cihat oyuncakları bulunacak.
‘Küresel sermayenin tüm bu strateji savaşlarını halkların kardeşliği ile mi çözeceğiz’ diyenler umutsuz olmamalı.
Güçleri yetseydi ülkeyi, altı delik çarıkla yaptığımız Kurtuluş Savaşı’nda boğarlardı.
Her şeyden önce kökler sağlam ve bir arada durmayı bilelim.
***
Sosyal medyada yeme içme, baldır bacak görüntülerini gördükçe doğrusu içim kaldırmıyor. Ülkenin yarısı ‘ola ola tatildeyim’ diğer yarısı her gün bir canı toprağa verirken şizofrenik durum yürek acıtıyor.
Lakin bu incelikli hassasiyetler de yetmez. Detayla zaman yitirmek yerine asli çözümleri siyaset yaratmıyorsa millet yaratmalı.
Önce halkların birbirine “öz’üm” süreci olacak ki çözüm süreci işe yarasın.
Denize girmeyen çocuk kalmasın
Önceki gün Pasaport’un kirli sularında mutlu, musmutlu denize giren çocuklar vardı. İyi de o sular hala kirli. Çocuklar ne yapsın kim götürecek onları plaja. Ailece plaja gitmek kaç para? Bence belediyeler götürsün. Büyükşehir ya da ilçe belediyeleri. Büyükşehir Belediyesi, Yassıcaada’ya seferler yapıyordu mesela. Aile çocuğu teslim etsin yetkililere, arkadaşlarıyla gezsin oynasın. Doğru bu işin detayı çok ama çocukları henüz kirli iç körfezde yüzdürmenin vebali de çok. Başaran belediyeleri buradan kocaman kelimelerle tebrik edeceğim.