Aşkın Kalemi “İskender Pala”
İskender PALA; Edebiyatçı ve edebiyat araştırmacısıdır.
Hayatı; Ege'nin adından çok fazla bahsedilmeyen, yol üzeri şehridir Uşak. kendine has yaşayışıyla mütevazi bir hayat süren insanıyla, İzmir yerli versiyonudur.
Avrupa'nın olmasa da Türkiye'nin parlayan topraklarından, aşkın kalemine merhaba demiştir, Ege'nin içe kalmış içli yanları. Kalemi ve kağıdı eline aldığında ilkokulu, Cumhuriyet İlkokulun'da bitirmiştir. Uşak ve Kütahya arasında geçen okul hayatındaki büyük koşturmacaların sonunda, Kütahya Lisesisini bitirdi. Divan edebiyatına olan düşkünlüğü onu lise döneminde divan şairlerini araştırmaya yönlendirdi. Ve lise bittikten sonra soluğu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde aldı. Aynı okulda yaptığı Lisans Tez çalışması; Câmiu’n-Nezâir’dir. Doktora çalışmasını ise yine İstanbul Üniversitesi’nde yaptı. Divan Edebiyatı üzerine yaptığı çalışmalar ile tanındı. Kendine özgü tarzıyla, divan edebiyatının anlaşılmaz sanılan taraflarını ve içeriğini okuyucuya sevdirmeyi başardı.
Okuma Hayatına Peyami Safa’nın eserleri ile başladığını belirten yazar, ilk okuduğu kitapların 9. Hariciye Koğuşu ve Yalnızız olduğunu söylüyor. Ömer Seyfeddin, Refik Hâlid, Reşat Ekrem okunduktan sonra, Osmanlı Tarihi ve Edebiyatla tanışması Erzurum ve İstanbul’da ki üniversite yıllarına denk gelmiş.
Bir ara Hilmi Yavuz ile TRT’de "Şairane" adlı programı sunan yazar; şu anda TRT-2 de Perşembe günleri 22.10 "Divançe" adlı programı hazırlıyor.
Düzenli olarak Altunizade ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezlerinde Divan "Şiiri Saati" adı ile etkinlikleri olup sık sık okur günleri de düzenlemektedir.
İstanbul’da ikamet eden yazar 3 çocuk babasıdır.
Aşkı;
Aşktır onun adı, aşktır dermansız yaralara çare olurken yanan. Kaleminden dökülen kelimelerin iç yüzünde aşka şekil verendir. Şekli olmayan duyguların tercümanıdır. Güneş'i Ay'a âşık eden, geceyi gündüze sarıp sarmalayan Leylası'dır, zamane Mecnunlarına inat edercesine. Onun kaleminden duygular, nefes almaktadır sayfalarda. Aşkı ademdir, Fuzuli'nin içinden gelen seste...
Ve diyor ki aşk adabının kalemi, Kitab-ı Aşk eserinde;
Gül gül dedi bülbül güle, gül gülmedi gitti
Bülbül güle, gül bülbüle yar olmadı gitti (Seliki-16. yüzyıl şairi)
*****
Canı kim canan için sevse cananın sever
Canı kim ki cananının sever canın sever.. (Fuzuli-16. yüzyıl şairi)
Divanı: "Yalnız Divan edebiyatı yazmakla kalamadım. "Divan şiirini sevdiren adam" olmanın ötesinde misyonlar yüklenmişti omuzlarıma. Divan şiirini sevdirmekten dolayı elbette haz duyuyordum, ama bütün çabamın divan şiiriyle sınırlıymış gibi anlaşılmasına da tahammül edemiyordum. Ve çok geçmeden periyodik gazete yazıları girdi devreye. Artık sanattan, kültürden, tarihten, medeniyet tarihinden de bahsetmek gerekiyordu. Ve tabii aşktan... O en çok bildiğim, sevdiğim ve bıkmadan usanmadan yazabileceğim bir konuydu ve ne vakit acele yetiştirmem gereken bir yazı istenirse benden, hemen Ah Mine'l-Aşk deyip bilgisayarın düğmesine basmam yeterli oluyordu." kendini anlatıyor Divan-ı Üstad.
Katre-i Matem'den bir kaç cümle; "Cinayetlerin gölgesiyle giderek gizemli bir hal alan olaylar Lale Devrine nihayet veren Patrona Halil İsyanının yakıcı siyasal çalkantılarıyla birlikte çözülmeye başlıyor. Kalemimi hokkaya bandırdığım şu anda –ki Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı canından Sultan III. Ahmet’i de tahtından eden cehennemden nişan Eylül İhtilali’nin üzerinden henüz iki hafta geçti- şahit olduğum olayları yazıp yazmamakta kararsız sayılırım. Bilemiyorum. Yazmak gerektiğini düşündüğüm şeyler bir bakıma devlete ait sırları ifşa etmek gibi bir ihanetin ağırlığını da vicdanıma yükleyecek. Ve Gül şiirlerinden, gül kokan nağmelerden yazmadan geçemeyeceğim "Gül!.. Şarkın ateş renkli çiçeği! Mazlûme!.. Bir güle taktığım ad! Her çağda yeniden doğar mazlûme her bahçede yeniden açar bir gül... Yanışta mısın mazlûme ve seni yandırmaya yarışta mı güller? Yanmaktan yakmaya an bulunmuyor mu gülüm!? Sen bana mı benziyorsun mazlûme? !.. Gel ağlaşalım... Ah mine'I-aşk! Aşkın binbir çeşidi ve sözün binbir rengi!...
Edebi Şahsiyeti:
Divan edebiyatı dalında 1983 yılında Doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi’nde Doçent, 1998 yılında da Kültür Üniversitesi’nde Profesör oldu.
* 1979-1982 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Seminer Kütüphane.Memuru
* 1982-1984 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen
* 1984-1986 Üsteğmen
* 1986-1987 Boğaziçi Üniversitesinde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi
* 1987-1994 Yüzbaşı, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri
* 1994-1996 Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi
* 1996-1997 Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği
* 1997 Öğretim yılı İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi
Ödülleri
- 1989 Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü *** 1989 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
-AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, 1990 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü) *** Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, 1996 (Şairlerin Dilinden)
- Aydınlar Ocağı Kayseri Şubesi Yılın Edebiyat Adamı ödülü, 2001 *** YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü, 2001
- 2003 Türk–Eğitim-Sen, Türkiye Yazarlar Birliği, Polis Akademisi ve Emniyet Teşkilatı “Yılın Romanı Ödülü” ( Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk )
Eserleri
Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü *** Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
Akademik Divan Şiiri Araştırmaları *** Divan Edebiyatı
Atasözleri Sözlüğüm *** Müstesna Güzeller
Şairlerin Dilinden *** Aşina Güzeller *** Ah Mine’l-Aşk *** Efsane Güzeller
Kudema'nın Kırk Atlısı *** Kırklar Meclisi *** Şiirler Şairler Meclisler
Şi’r-i Kadim *** …Ve Gazel Yeniden *** Perişan Gazeller
Peri-şan Güzeller *** İki Dirhem Bir Çekirdek *** Ayine
Gözgü *** Tavan Arası
Kahve Molası *** Güldeste Gül Şiirleri *** Hayriyye
Hilye-i Saadet *** Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk
Kadılar Kitabı *** Kırk Güzeller Çeşmesi
* Kitab-ı Aşk*
*Kırk Ambar*
Bilgilendirme için teşekkür ederim Aysun Gül
Eline sağlık
Ocak 4th, 2011 at 19:47