Aşk, Kapı Aralığında…
Aşk, sevginin ve hayranlığın, insanı sersemleştirecek kadar yükseklikte ve büyük bir yoğunlukla yaşandığı halidir.
İnsanı olduğu halden bir başka hale sokan, dipten havalandırarak kendisini aşmasına neden olan, ancak kaderinde varsa hayatında karşılaşabileceği bir olgudur.
Bunun için ruhsal şartların hazır ve yeterli düzeyde olması gerektiği açıktır.Zihinsel ve ruhsal katmanlar ne denli çoksa ve zenginse, aşkın yoğunluğu ve derinliği de o denli fazla olacaktır.
İşte hayat öylece devam edip giderken, kendinden beklenilenleri elinden geldiğince iyi yapmaya çalışırken…
Ne aradığını bilmeden sıkılırken…Çok ama çok bunalırken…
Ama gene de sebatla yürümeyi sürdürürken bir anda beklenmedik bir şey oluverir.Habersizce, herhangi bir belirti göstermeksizin, zamanı zemini kollamadan birden içe bir şey akıverir.
Sanki bir sokağın köşesinden, henüz açılmış bir kapı aralığından görünen bir insanın arkasından çıkıveren ışıltılı, esrarlı bir bulut, sanki yeni bir başlangıç, yeni bir yaşam, ruhun o anda ihtiyacı olan her şeyi içinde taşıyormuşçasına gelip onun her yanını sarar.
Sokağın köşesindeki, kapının aralığındaki insana, o ışıkla ilintili olduğu düşünülen kişiye, karşı konulmaz bir çekim duyulur.Bazı insanlar bunu hemen fark ederler, bazıları geç fark ederler veya direnirler.
Oysa elbiseleriyle ite- kaka zorla duşun altına sokulan, yolda aniden bastıran sağanağa şemsiyesiz yakalanan bir insan nasıl ki "Bir dakika, şöyle bir düşünmeliyim, duruma hâkim olup kendimi korumalıyım" diye şoku geçirmeye çalışsa da, o artık çoktan ıslanmıştır, aynı onun gibi, aşkla karşılaşan kişi de ondan kaçamaz.Kaçamaz ama ona bütünüyle gömülmemek için çeşitli nedenlerle araya mesafe koymaya çalışmak, başlangıçta yine de mümkündür.Her şeyde insanın kendi aklı, kendi kararları, iradesi nasıl önemliyse, burada da aynı önemlidir.
Onun diğerlerinden farkı, başka, ayrı, üstün gördüğü için kapılmış, alıvermiştir gönlüne önce. Ama sonra başlar düşünceleri o yönde daha çok çalışmaya. Düşündükçe hayranlığı daha da artar…
Sevgilisinin her hareketi, her sözü büyük bir anlam taşır; ettiği her iki sözden birisi onunla ilgilidir. Ruhsal ve kültürel birikimleri zengin, kişilikleri gelişmiş iki kişinin çarpışmasından daha büyük bir ışık ve ateş çıkar.Onların birbirine alıp verdiği, birbirinden gizlemek istediği şeyler, saygıları, incelikleri, aradaki heyecanın ve ateşin daha da artmasına neden olur.
Eğer hemen yakınlık başlamışsa, düşünceleri gittikçe yoğunlaşır. Hayranlık duyduğu, iyi ve üstün gördüğü yönleri düşünmekten duyguları ve düşünceleri hepten berraklaşır, adeta elle tutulabilirmişçesine belirginleşir, somutlaşır. Bu durum hafiflik ve arınmışlık hissini getirir ve olaylara, insanlara yaklaşımı, bakışı farklı olmaya başlar.
Sanki her şeyi, başka insanları, renkleri, sesleri her zamankinden farklı pencereden görmekte, hissetmektedir artık.Kusurlarını ve eksiklerini de gördüğü halde sırf onun olduğu için sever onları; kusurlarını onun bir özelliği gibi görmeye, hatta onları yüceltmeye başlar."Çünkü âşık olan sevgilisini çok özler, hiç aklından çıkarmayan insanı her gün görmek, sesini duymak ister."
Birbirlerini görmelerinde engel olmayan kişiler ya da engelleri kolayca aşabilecek durumda olanlar beraberliklerinin tadına varabilirler.Ama tek taraflı aşklar için, çeşitli nedenlerle bir araya gelmeleri mümkün olmayan âşıklar için çok zor ve yıkıcı zaman başlar.
Aşkın serüveni çeşitli hallerde devam eder…
Çoğu zamanda aşk; hep hayal kırıklığı olmuştur..
Nisan 17th, 2009 at 13:28Aslında hepimiz yağmurda ıslanmak isteriz. Fakat şemsiyemizide yanımızdan ayırmak istemeyiz; sağanaklara
karşı...