Aşk Çığlıklarıyla Geçiyor..
Soğuk bir Ankara sabahı.
Aralık sonu. Yıl sonu. 2011 elveda demekte.
Akan zaman ne, duran zaman ne; var mı bilen?
“Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında” demişti ozan
Beni bu yazıya götüren şey, Ertuğrul Oğuz Fırat’ın bir müzik eseri:
Sabahtan beri dinlemekteyim: Sevi Çığlıklarıyla Geçiyor(Love Passes by Cries)
Aşk üzerine duyduğum en güzel sözlerden biri, belki de en iyisi.
Sanatçı bu yapıtı Mevlana için bestelemiş.
Mevlana kuyumcu dükkânı önünden geçerken içeriden gelen çekiş sesleriyle cezbeye kapılıp dönmeye başlar, dükkân sahibi de çıraklara der ki;
“altının ziyan olmasına bakmayın dövmenizi sürdürün”
Aşk çığlıklarıyla geçiyor, ömür gibi, İpek Bir Kuğu gibi..
İçtenlik nasıl da yazdırıyor öykülerini..
Nelere, nasıl tutunacağız, akan zamanın dayanılmaz öğütücülüğünde?
Acılara tutunmuştu kimi ozanlar, anneler..
Biz de yazılara mı tutunsak..
Makalelere, kitaplara, deneme ve öykülere..
Tutkulara ve duygulara tutunmak en iyisi okur-yazar kardeşim..
Bilime ve sanata..
Sosyal bilimle toplumu ve bireyi anlamak, açıklamak ve değiştirme yönünde çözümler sunmak..
Sanatla, edebiyatla da insanı iyi, güzel ve doğru yönünde yeniden oluşturmaya katkı vermek..
Bilime va sanata adanmak..tutunmak..
2012 yaklaşırken insanlığın tedirginliği artıyor.
Küresel rüzgârlar daha sert esmekte. Ekonomide, siyasette, düşünce ve güvenlikte karmaşa ağır basmakta.
Yeni yıl için temel dileğim; yüksek kaliteli bilim aklı ile yüksek kaliteli siyaset aklının birleştirilmesi ve ülkemizin özgücüne olan güveninin artması..