Asiye Kurtulur mu?
Efendim,
Bendeniz… Sanat adına her boyaya girmeye çalışanlardanım…
Ama hiç birinde de dikiş tutturamayanlar safındayım.
Mesela… Vaktiyle karikatüre merak saldığımı… GIRGIR Dergisinde karikatürüm yayınlandığını…
Lakin… “Ulan ne işin var Komünist dergisinde? Deyip beni tırsıttıklarını nereden bileceksiniz?
Bir süre önce de… Senaryo yazmaya karar verdim.
Senaryonun konusu - her senaryocunun senaryosunun konusu enteresandır – bana göre çok enteresan.
Asiye varlıklı ama muhafazakâr… Ve dolayısıyla biraz kenarda köşede kalmış bir ailenin kızıdır.
Aklı-fikri çağdaşlıktan da öte… Modern bir kadın olmaktır. Sonunda gök gözlü yakışıklı bir zabitle kafayı uydurur.
Böylece modern olmanın ilk adımını atmış olur. Atmıştır atmasına ama… Bu arada da aile tarumar olur… Konak yıkılır… Yerine bir gecekondu yapılır. Ama modern bir binadır… Çünkü brikettendir.
Gün gelir gök gözlü zabitimiz sırra kadem basar. Daha nasıl basacağına karar veremedim.
Rahmetli mi olmuştur… Yoksa terk-i diyar mı etmiştir? Seyirci ile hep birlikte karar vereceğiz.
İş orada kalsa iyi de… Asiye daha muradına erememiştir.
Öyle ya… Konak gitti… Gök gözlü de terk-i diyar etti. Modernlik de yarım kaldı.
Lakin endamlı Asiye’nin imdadına kurtarıcılar yetişir. Her gelen Asiye’nin bir şeylerini kurtarır.
Uzatmayayım… Asiye kurtarılmaktan bizar düşmüş… Ama mihrap hala yerindedir. Sonunda anlar ki… Bu bir orta oyunudur… O da oyuna katılır. Karşılıklı menfaatleşmenin en çıkar yol olduğuna karar verir.
Bu senaryoyu tutmadınız… Değil mi? Laf aramızda.. Ben de tutmadıydım zaten.
Hollywood’dan yardım istesem mi acaba? Şöyle dizlerinin dibine otursam… Sümsük-sümsük otururken fıldır-fıldır gözlerle sağı solu süzsem… Bir şeyler kotarabilir-miyim ki?
Şimdi diyeceksiniz ki…
Yazıklar olsun sana. Millet demokrasi uğruna sosyetik yerlerde ne çaylar höldürtetiyor… Sen senaryo peşindesin
Efendiler…
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır… Benimkisi de senaryo ile memleketin demokrasisine katkıda bulunmak.
Ve aynı zamanda da Ulu Meşemin dibinde mal-u hülyalara dalıp… Ne zaman… Ne için… Nasıl olduklarını… Fikirleşmek.
Bunlar az iş mi?
Mesela, 80’ ihtilalinde “Paşam Allah senden razı olsun… Yoksa memleket tarumar olacaktı…” Diye
secde etmeye hazırlanırken… Zevatın “ lezzetli olsun diye kısık ateşte üç vakit kaynattık.” Pişkinliğini
televizyonlardan melül-melül izlemedik mi?
28 Şubat’ta Fadime’lerin düzmece olduğunu… Ve bununla da üç-beş yıl
sonrasının hesaplarının
yapıldığını anlamadık mı?
Gerçekten anladık mı acaba? Ne demiştim size? Bu bir orta oyunu…
Anlamış gözükmek de
oyunun bir parçası...
Değil mi?
Ama…
Bu sefer Asiye de işin içinde… Ne yazık ki… İ
şte şimdi Asiye ayvayı
gerçekten yedi.