Aşılar Hakkında Halktan Saklanan Gerçekler
İki ay kadar önce Prof. Dr. Alişan Yıldıran’ ın “Aşı skandalı” başlıklı yazısını yayınlamıştım (1):
“CDC’ de 1998’ den beri çalışan bilim adamı William Thompson’ ın 27 Ağustos’ ta avukatı Rick Morgan vasıtasıyla aracılığıyla yaptığı açıklama bizim medyada hiç yer bulmadı.
Thompson, bu açıklamasında kendisinin ve çalışma arkadaşlarının 2004’ de yayınlanan anahtar çalışmanın verileriyle oynayarak MMR (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) aşısının otizm görülme sıklığını kat kat artırdığı gerçeğini gizlediklerini itiraf ediyordu.
Pediatrics’ te yayınlanan bu araştırma MMR aşılarının otizmle hiçbir ilgisi olmadığını ortay koyuyordu ve aşının emniyetini gösteren en önemli referans olarak tanınıyordu.
Daha sonra CDC’ nin konuyla ilgili verilerini yeniden değerlendiren Hooker’ in çalışması da MMR aşısının otizm gelişme riskini artırdığını gösterdi.”
İkinci MMR davası
İki sene önce, Merck’ de çalışmış olan iki virolog, şirketleri tarafından üretilen kabakulak aşılarının etkinliğinin abartıldığı ve bu sebeple de Amerikan hükümetinin yüz milyonlarca dolarının boşa harcandığı iddiasıyla dava açmışlardı (2).
Stephen Kraling ve Joan Wlochowski isimliiki viroloğun iddiaları şunlardı:
BİR: MMR aşısının etkinliği bir insanın gerçek dünyada karşılaşması muhtemel olan tabii kabakulak virüsüne karşı değil aşıdaki virüse karşı test edildi.
İKİ: Aşıya, test sonuçlarına rastgele ve aldatıcı olarak hayvan antikorları ilave edilerek insanlarda kuvvetli bir bağışıklık cevabı oluşturduğu görünümü verildi.
ÜÇ: Hayvan antikorlarının ilave edilmiş olduğu testlerin kantitatif sonuçlarıyla oynandı.
DÖRT: Merck USA’ da kabakulak aşısı satma lisansı olan tek üreticidir ve aşının etkinliğinin yüzde 95’ den fazla olduğunu gösteremediği takdirde bu kârlı tekelciliğini kaybedecektir.
Merck hakkında ayrıca hileli etkinlik iddialarını desteklemek için test prosedürlerini maniple etmek ve sonuçlarda tahrifat yaparak MMR aşılarındaki tekelciliğini sürdürmek istediği ileri sürülerek açılmış tekelciliğe karşı grup davası da var.
Bu sahtekârlığın en büyük kurbanı çocuklardır
Bu olay Forbes’ te şu ifadelerle yayınlandı (3):
“Merck’ in sahtekârlığının en büyük finansal kurbanı, çocukluk çağı aşılarının en büyük ve tek alıcısı olan USA’ dır ama asıl kurbanlar her sene, kabakulağa karşı etkili bir koruyuculuk sağlamayan aşının yapıldığı çocuklardır.
Kabakulak, CDC tarafından kökü kazınmak istenen bir hastalık olmakla beraber Merck aşılarındaki yetersizlik bu hastalığın ciddi salgınlarla devam etmesine sebep oluyor”.
Aşı üreticilerine dava açılamıyor
Merck, elbette bu iddiayı kabul etmedi ve itiraz etti, avukatları davanın düşmesi için çok çalıştılar ama 5 Eylül’ deki duruşmada hâkim Jones, davanın devam etmesine karar verdi (4, 5).
Bu dava çok önemli!
USA kanunlarına göre, aşıdan zarar gören bir kimsenin “üreticiye karşı dava açması mümkün değil” çünkü üreticiler kendilerini koruyan bir kanun olmadığı takdirde aşı üretmeyecekleri şantajıyla 1986’ da aşı zararlarına karşı dava açılmasını önleyen bir kanunun çıkmasını sağladılar.
Bu tarihten önce aşılardan zarar gören veya hayatını kaybedenler tarafından açılmış sayısız davalar vardı.
Bu kanun 2011’ de Yüksek Mahkeme tarafından da tasdik edildi.
Şimdi bu bilgiler dikkate alındığında kusurlu aşı ürettikleri iddiasıyla bir şirkete dava açılması “çok büyük” bir haber olması gerekirken ana akım Amerikan medyasında hiç yer almadı.
CDC’ den Merck’ e yatay geçiş!
Thompson 2004’ de CDC müdürü Julie Gerberding’ e bir mektup yazarak gelecekte aşılar ve otizm konferansında MMR aşısıyla ilgili tedirgin edici ve hassas bilgileri sunacağı uyarısında bulundu.
Thompson’ un demek istediği belliydi; MMR aşısı ve otizm arasında bir ilişki bulmuştu.
Gerberding bu mektuba hiçbir zaman cevap vermedi ve Thompson’ un konferanstaki sunumu iptal edildi.
Gerberding 2009’ da CDC’ den ayrıldı fakat şimdi nerede biliyor musunuz?
Evet, o artık MMR aşılarının üreticisi Merck Aşılarının Başkanı’ dır.
Gelelim neticeye
BİR: Medyada aşıların hep çok etkili ve zararsız olduğuna dair haberler yer alır, bir hastalığın artması aşıların etkisizliğine değil aşılanma eksikliğine bağlanır.
Aşılarla ilgili sonuçları olumsuz araştırmalar halktan titizlikle gizlenir, aksi davrananlara “kafa karıştırdıkları” gerekçesiyle hemen hücumlar başlar.
İKİ: Senelerce korkutma kampanyaları eşliğinde yüzde 90’a varan oranda koruyucu olduğu iddia edilen “grip aşılarının” etkinliklerinin üç ay sonra sıfıra indiği ortaya çıktı ama bu da haber olarak medyada yer almadı (6).
Rahim ağzı kanserini yüzde 100 önlediği ileri süren aşıların da foyası çıktı (7).
ÜÇ: Elbette bir “aşı düşmanı” değilim fakat bunların insanlara bilgilerin çarpıtılarak, saklanarak “dayatılmasına” da karşıyım.
İnsanları doğru bilgilendirirsiniz, tavsiye edersiniz, herkes buna göre kararını verir.
Zaten kanunlarımıza göre özel bazı durumlar dışında tıbbi bir tetkik veya tedavi için mutlaka “hastanın onayının alınması” gerekiyor.
DÖRT: Her ilacın her aşının “mukaddes” olduğuna, doğru uygulandığında hayat kurtarıcı olduklarına da inanır ve bunu savunurum ama hiçbir araştırmanın, bilginin, haberin halktan saklanmasını da doğru bulmam.
Herkesin ne olup bittiğini bilmeye hakkı vardır; merak etmeyin kimse ne kör ne sersemdir.
KAYNAKLAR
1. http://ahmetrasimkucukusta.com/2014/08/30/misafir-yazar/asi-skandali/
2. http://www.courthousenews.com/2012/06/27/47851.htm
4. http://healthimpactnews.com/2014/judge-lawsuit-against-mercks-mmr-vaccine-fraud-to-continue/
7. http://ahmetrasimkucukusta.com/?s=rahim+a%C4%9Fz%C4%B1+kanseri+