Ücretliler üzerinden gelir vergisi, sosyal güvenlik primi, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi olmak üzere dört farklı kesinti yapılmaktadır. Ücretlerden kesilen vergiler, sosyal sigorta primi,
işsizlik sigortası primi ile sosyal sigorta ve işsizlik sigortası priminin primi işveren payı toplamı net ücrete oranlandığında, oldukça yüksek tutarda vergi yükü olduğu görülmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun söylemlerinde ve AK Parti hükümetlerinin açıkladığı hedefler arasında asgari ücretin vergi dışı bırakılması önemli bir vaat olarak yer alıyor. Asgari ücretin vergilendirilmesi adalet ilkesine de uygun değildir. Çünkü o gelire sahip olan kimse zaten temel ihtiyaçlarını sınırlı bir şekilde karşılayabilmektedir.
Kaldı ki, tüm ücretlilerin dolaylı yoldan ayrıca vergilendirildiği, diğer bir deyişle ücretin harcanması esnasında KDV, ÖTV gibi vergilerin de ödeniyor olması ücret üzerindeki vergi yükünü çok daha yüksek bir tutara çıkardığı görülmektedir. Asgari ücretlilerin de zaten yaptıkları harcamalarla üzerilerine düşen vergiyi ziyadesiyle ödediklerini söyleyebiliriz.
Gıda, benzin, otomobil, cep telefonu gibi pek çok harcamada tüketicilerden alınan dolaylı vergilerin oranının yüzde 69 olduğu dikkate alındığında çalışanların hem kazanırken ve hem de harcarken vergi ödediği gerçeği ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği'nde dolaylı vergilerin oranı yüzde 27'dir.
1- Mevcut sistemde net ücretle yapılan anlaşmalar nedeniyle tüm yasal yükümlülükler işveren üzerinde kalmaktadır. Bunun yerine mükellefiyet bilincini yerleştirmek, vergi tabanını yaygınlaştırılmak ve mükellef sayısını artırmak için tevkifat müessesesinin yerine ücretlerde beyan usulüne geçilmelidir. Çalışanlar arasında haksızlıklara sebebiyet veren istisna ve muafiyetler kaldırılarak, tüm ücretlilere uygulanan vergi yükü eşit şekilde düşürülmelidir.
2- Asgari ücretin bir yıllık tutarının altında geliri olan kimseler vergilendirilmemelidir. Asgari geçim indiriminin asgari ücretin bir yıllık tutarı olarak kabul edilerek tüm gelir vergisi mükellefleri ile diğer kazanç sahiplerine bu indirimin uygulanması sağlanmalıdır.
3- İşverenlerin çalışanları adına sağladığı aile ve çocuk zamları, evlenme ve doğum yardımı, özel sağlık sigortası primi, eğitim bursu, konut yardımı, giyim yardımı, ramazan kolisi, erzak yardımı ve yemek yardımı gibi sosyal menfaatlerde daha önemli oranlarda indirim konusu yapılabilmelidir. Ayni yardımlardan vergi alınmamalıdır.
4- Ücretler üzerinden damga vergisi alınmamalıdır.
5- Ücretler üzerindeki vergi yükü azaltılmalı ve ücretlerin vergilendirilmesine ilişkin GVK'nın 103. maddesinde yer alan tarifedeki dilimler Anayasa mahkemesi kararı çerçevesinde yeniden düzenlenmeli, vergi tarifesindeki halen 15, 20, 27 ve 35 olmak üzere 4 olan dilim sayısı artırılmalı ve dilimler arasındaki makas açılarak yüksek ücret kabul edilen tutarın diğer OECD ülkeleri seviyesine çıkartılması sağlanmalıdır. Böylece hem daha adaletli ve hem de ödeme gücünü aşan kısmın vergilendirilmesi söz konusu olabilecektir.
Gelir vergisine tabi gelirlerin vergilendirilmesinde esas alınan tarife aşağıdaki gibi olmalıdır. Asgari ücretin katlarının alınması ile daha sağlıklı bir model oluşturulacaktır. Buna göre;
- Asgari ücretin bir yıllık tutarı vergilendirilmemelidir.
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 24 katı yüzde 10;
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 48 katı yüzde 15;
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 72 katı yüzde 20;
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 96 katı yüzde 25;
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 120 katı yüzde 30;
- Asgari ücretin Yıllık tutarının 180 katı ve üzerinin yüzde 35 oranında vergilendirilmelidir.
Ayrıca, SGK primlerini düzenli ödeyen işverenlere benzer şekilde vergisini düzenli ödeyenlere de gelir ve kurumlar vergisinde beş puanlık indirim sağlanmalıdır.
Vergi oranlarının daha rasyonel ve kabul edilebilir şekilde belirlenmesi kayıtdışı çalışmayı azaltacağı gibi işletmelerin haksız rekabete uğramasını önleyecek ve yabancı yatırımlarda yaşanan sorunları da çözecektir.