“Artık”
Hayatımızın içinde olup da, bizden pek uzak insanlar görüyoruz artık.
Bu ne demek oluyor… Ekmeğin kaç lira olduğunu bilemeyen, ya da hayatında hiç dükkana gidip de ekmek-yumurta hesabı yapmamış insanüstü arkadaşlarımız, ağabeylerimiz var artık. Demokrasi, cumhuriyet adına ağzına bir türkü tutturmuş da, türkünün bizim içtimai hayatımızla hiçbir ilgisi yok.
Aslan koltuklarına oturmuş da, düşünce dünyasıyla, sür-realist yaklaşımlarıyla bizi yönlendirebileceğini zanneden ÜST DÜZEY kahramanlarımız var artık bizim.
Hayatlarında, bilmem kaç kere karşısındakinin fikirlerine saygı duyup da, sonradan “ kobraları kucaklayacak engin sineye sahibim ben” deyip, ardından da kelamıyla faaliyetinin arasında sık dokunmuş süzgeç var da, hemen hiçbirini fiile yansıtamamış yiğitler var aramızda bizim.
Kendilerinin toplum için öne sürdüğü fikirlerin ve dayatmaların bizden ne kadar uzak olduğunu bilemeyip de silahıyla, lavıyla, topuyla, tüfeğiyle ne yapmak istedikleri açık olan kahraman arkadaşlarımızın durumuna “ sadece bir iddiadan ibaret, ne yapmışlar ki? Vatan Millet Sakarya…” gözüyle bakan civanmert dostlarımız var artık bizim.
Yatının üstünde veyahut katının küvetinde(tabi ki buralar halkın içinde olabilecekleri en ideal yerler) purosunu tüttürüp milletin halini düşünen, düşünüp de ah-u Efkan lar içinde yanan, bizi bizden çok sevdiğini söyleyen, hep yanınızdayız deyip de bir türlü göremediğimiz farazî muhiplerimiz var artık bizim.
İnsanları, kolayca belli bir kalıba sokup da “sağ”a “sol”a çeken, kendi çığırtkanlıkları yetmezmiş gibi insanların da kuyruklarına basan, milleti kah mitinglere, kah taşlı sopalı kavgalara sokan, bunu da demokrasi, hürriyet, eşitlik başlığı altında bize sunan, bizi bizden çok düşünen, bizi hayatlarının gayesi yapan dost taraftarımız var artık bizim.
Cümlelerimde sıklıkla “artık” diyorum, çünkü önceden bu mezkur kahramanlarımızın hiçbir ahval ve durumlarını bilmiyorduk. Gece, gündüz bizi farklı kalıplara bin bir defa sokup- çıkartan bu ağabeylerimize “halkın içinden birer kahraman” nazarıyla bakıyorduk. Fakat oyunlarını yeni yeni anlayabildiğimiz bu insanların hangi “tür”e girdiğini henüz fark ettik.
“Bülent Ersoy’un seksi resimleri için tıklayınız” butonu bizim bu kahramanlarımızın hürriyetten dem vurdukları gazete sitelerinde…
“Anan babanı nasıl aldattı” yazılarıyla hayatımıza yön veren, ışık saçan bu kardeşlerimiz acaba bize ne ışığı saçacak…
“Sözde” düşman gördüğü kişilere dağın ortasında gül verip, yaşasınlar diye seven “vatanperver” arkadaşlarımıza diyebiliriz ki:
Ak’la kara’nın yavaş yavaş ortaya çıktığı şu zamanlarda kendinize kuytu bir “köşe” bulun da; ya olaylardan haberi yok tiyatrosu sunun, ya da “hayır efendim! Ben gül uzatırken dikenini nazara vermiştim” yazıları yazın.
Bu millet biraz saftır, belki öyle inanırlar. İnanır da efkarlı bir oh! çektikten sonra devam edersiniz “millet sevdalı” hareketlerinize kaldığınız yerden…
Fakat işlerini düşündüğü gibi gitmediğini görenler, elbet anlamalıdırlar ki saf Anadolu milleti uyanışa geçti.
Biz en iyisi tasımızı, tarağımızı toplayalım da geriye çekilelim diyebilirsiniz mesela, çünkü bir gün önderimizin dediği gibi elbette “köylü, milletin efendisidir”, oyuncağı değil anlayışı hüküm-ferma olacaktır bu topraklarda.
tebrikler ömer kardeş güzel bi yazı , devamını bekleriz
Haziran 11th, 2009 at 09:50