Artık Kan Dökülmesin
Artık kan dökülmesin
Gerçekten farkında olan ve ellini vicdanına koyan herkese…
Ateş düştüğü yeri yaktı yine. Ne vatan parçalandı, ne ülke bölündü, ne de Bayrak indirildi. Herkes kahraman oldu birkaç günlüğüne. Milliyetçilik prim yaptı. Kürtler düşman ilan edildi yine. Yüreklere ateş düştü. Her yerden öfke yükseldi. Çukurca'da katliam yaşandı. 29 Annenin yüreği parçalandı. Çünkü PKK'nın 8 ayrı yere eşzamanlı yaptığı baskında 24 asker hayatını kaybetti. 5 tane de PKK’ li öldürüldü. Ve barış umutları biraz daha azaldı.
Bugün yaşanan bu acılı tablo bir kez daha gösteriyor ki, Türkiye'nin acilen barışa ihtiyacı vardır. Ve Türkiye'nin barıştan başka hiç bir seçeneği de yoktur. Bunun için Türkiye'nin biran önce bu çatışmalı ortamdan kurtulması lazım. Ölümlerin durdurulması ve bir barış sürecinin başlatılması bütün Türkiye halklarının ortak hedefi olmalıdır. Bu sorunun tek çözüm yolu da demokrasidir. Demokrasinin ilk şartı da şiddetin dışlanması ve silahların susturmasıdır. Demokrasinin konuşulmadığı ülkede sıkılan her kurşun aynı zamanda hem demokrasiye hem insanlara hem de barışa sıkılmış demektir.
Bu ölümlere ve yaşanan bu acılara karşı Devlet 30 yıldır tekrarlayıp duruyor. Çözüm üretemeyen ve savaşta ısrar eden açıklamalara da son vermeli artık. PKK da karakolları basıp yer mi yaşında ki çocukları öldürmekten vazgeçsin artık. Karakol basmakla yollara mayın döşemekle asker öldürmekle hiçbir dava olumlu sonuca ulaşamaz ve hiçbir haklılık tarafı da yoktur. BDP de artık üzerine düşen sorumluğu yerine yetirmeli, çözüm için İmralı’ yı ve kandili adres göstermemelidir.
Onun için PKK' e ve devlet bu kirli savaşı bir an önce durdurması şart. Bin çiçekli Türkiye bu acıları hiç bir şekilde hak etmiyor. Kürtler ve Türkler artık savaş istemiyor barış istiyor. Daha fazla acı çekmek istemiyor, artık kan ve gözyaşı dökmek istemiyor. Yeterince Kürtler acı çekti, Türkler de zarar gördü. Devlet, hükümet, meclis, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, bütün Türkiye halkı, bu çatışmaları, akan kanın durdurulması, Türkiye'nin onurlu bir barış süreci için seferber olmalıdır. Acıları daha fazla arttırmadan, savaşı durdurmanın tek yolu, sorunları diyalogla, uzlaşıyla çözmenin zeminini güçlendirmek lazım. Yitirdiğimiz her canımız bizleri daha fazla savaş yanlısı değil, her şeye rağmen ve inatla daha fazla barış yanlısı yapmalıdır. Yaşanan bu derin acının gerçekten son olması için, hükümet ve Meclis el ele vererek sorunun köklü çözümü için birlikte barış yollarını aramalıdır.
Sevgili Ahmet Altan’ın da dediği gibi: “Ben dağlarda savaşı kazanırım” diyen PKK’nın yanılgısına benzer bir yanılgıya “ben dağlarda PKK’yı bitiririm” diyen devlet de katılacaksa daha çok insan ölür. Silahtan ölüm çıkar, sonuç çıkmaz."
İki taraf da silahla, şiddetle, operasyonlarla hiçbir çözüm getiremeyeceklerini iyi bilsinler. Bu savaş döneminin bittiğini hem PKK’ e hem de devletin görmesi lazım. Çünkü Sonu yok bu kan kusturan savaşın. Savaş daha fazla ölüme sebeptir. Her bir ölüm, intikam duyguları, şiddet ve binlerce düşmanlık dilini besliyor. Bir insana sıkılan her mermi, Türklerin ve Kürtlerin yüz yılardır bir arada yaşama arzu ve isteklerini vuruyor. Her ölüm geleceğe kin, nefret ve öfke tohumları ekmekten başka bir işe yaramayacaktır.
Her türlü savaş kültürüne karşı olmak ve barış kültürünün yaşam bulması için çaba sarf etmek insanı bir haktır. Herkes bu hakkı kendinde bulmalıdır. Çünkü her insanın yaşam hakkı kutsaldır. Bir insanın öldürülmesi dahi katliamdır, zülümdür, vahşettir, gafletliktir.
Yeter artık nice insanları ve güzellikleri ölümlere verdik, Bu kan gölünde boğulmadan susturun silahlarınızı, artık kan dökülmesin.