Artık Bir Karar Verin!
PKK; kim ve ne?
BDP; kim ve ne?
Sorunun adı ne?
Açılımlar işe yarar mı?
Çözüm denilen şey ne?
Artık bir karar vermek gerekiyor. Çünkü artık sap ile saman çokça birbirine karıştırılır hale geldi.
Kısaca özetleyelim…
PKK, 1978’de Marksist-Leninist bir ideoloji doğrultusunda, Türkiye’nin Doğu ve G.Doğu bölgelerinde “Kürdistan”ı kurmak iddiasıyla kuruldu. Yani, bugün Kürtçü şahısların dillendirdiği gibi “Kürt Sorunu”ndan kaynaklı olarak ortaya çıkmadı PKK. Kanıta hiç gerek yok ama yine de belirtmekte fayda var, PKK’nın kurucuları arasında bulunan ve önde gelen isimlerinden Duran Kalkan, Kemal Pir, Haki Karaer Türk kökenliydiler ve Türk Solundan geliyorlardı. Dolayısıyla Kürtçü, Kürt milliyetçisi bir örgüt değildi PKK. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını müteakip, dünya üzerinde Komünist ideolojinin yok olmaya yüz tutmasıyla birlikte, buna, bölge insanının dindar/muhafazakâr yapısı da eklenince, PKK ayakta kalabilmek adına strateji değiştirerek Kürt milliyetçiliğine soyunmak zorunluluğunu hissetti ve bugünlere gelindi.
PKK, silahlı bir örgüt mü? Herkesin ortak cevabı; evet.
Terör örgütü mü? Bir tarafa göre evet, diğer tarafa göre değil.
Peki, ortak cevap ne olabilir? Belli bir amaç doğrultusunda silahı araç olarak kullanan örgüt.
Amaç ne? Hiç öyle; demokrasi, kültürel haklar, barış, kardeşlik, ana dil, kimlik falan değil bu, amaç; kesinlikle ve kesinlikle “Kürdistan”. Bunun lamı cimi yok artık.
Dolayısıyla bu durumda sorunun gerçek adı ne oluyor? “Kürdistan’ın kurulması sorunu” veya “ayrılıkçı Kürt sorunu”. Bunun başka bir izahı yok.
BDP kim? PKK’nın legal siyasi uzantısı…
BDP, PKK’dan ayrı düşünülebilir mi? Kesinlikle hayır. Çünkü Apo’dan, PKK’dan ayrı veya farklı bugüne kadar tek bir görüş dahi ortaya koymayan/koyamayan, aksine PKK’nın tamamen emir kulu, zaman zaman şamar oğlanı gibi davranan böylesi legal siyasi bir organizasyonun PKK’dan ayrı düşünülmesi zaten pek de mümkün değildir.
O halde BDP için; “PKK ile arana mesafe koy” denilebilir mi? Koyabilirler mi? Her iki sorunun cevabı da “hayır”. Örneğin, “silahın miadı bitti”, “biz de Türk Milli Takımı’nın maçlarına, şehit cenazelerine gitmek isteriz” diyen Baydemir, Sakık ve Tuğluk, Apo’dan “haddinizi bilin, siz kim oluyorsunuz da böyle kafanıza göre konuşuyorsunuz, uyarın bunları” fırçasını yedikten sonra, tek söz dahi söyleyebildiler mi, kendilerini savunabildiler mi Apo karşısında? Hayır. O halde PKK ile aralarına asla mesafe koyamazlar, bu kesin. Çünkü kendilerinin milletvekili seçilmeleri Apo veya PKK’nın onayı ile olmuştur da ondan. Çünkü, kendilerinin Baydemir, Sakık ve Tuğluk olmaları örgüt için hiç de önemli değildir de ondan. Çünkü bilirler ki yerlerine ceket dahi konsa seçilir de ondan, mesafe koyamazlar. Ayrıca, PKK tehdit ve baskısını da unutmamak gerekir.
Açılımlar sorunu çözer mi? Asla çözemez. Çünkü, tüm açılımlar örgüt için bir kazanım olarak görülmekte, iştah artmakta, nihai amaca yönelik dahası istenmektedir. Bugün itibariyle “Kürt sorunu” denilen sorunun gelip kilitlendiği nokta, Apo’nun özgürleştirilmesidir. Ki bugün Apo’nun serbest bırakılması halinde dahi sorun yine çözülmeyecek, Kürdistan hayalinin gerçekleşmesine kadar devam edecektir.
Bütün bunlara rağmen halâ bir çözümden bahsedilebilir mi? Ne yazık ki bahsediliyor.
Apo’nun şartları ne; “Demokratik Özerklik”. Ne diyor Apo; “ama önce bana özgürlük, aksi taktirde giderek sertleşen bir savaş ve kan”.
O halde, çözüm için tarafların ortak bir paydada buluşması gerekmez mi?
“Gerekir” diyorsanız, nedir bu ortak payda?
Ortak paydanız var mı bilemem, ancak yoksa, nasıl halâ çözümden bahsedebiliyorsunuz?
ALLAH aşkına bi anlatın!!!
Sabahattin Talu
sabahattintalu@gmail.com