Armut Piş Ağzıma Düş!
Arzu ÜRÜN
yaŞAMDAN
OH NE ALA… Yan gelip yatmaca, kış uykusu tadında. Ne demiş karınca; bütün yaz hiç çalışmadın sevgili ağustos böceği tembellik edip durdun. Şimdi de böyle kış kıyamette aç sefil dolanırsın ortada!..
İbrahim Tatlıses üç buçuk oktavı ile yırtınıyor;
Ben de isteremmmm. Şarkıyı çok sevdiğinizi biliyorum ve sizin için, siz duymasanız da bangır kıyamet sonuna kadar açıp, devamını da dinliyorum yazımı yazarken. Elma yanaklardannn, ben de isterem, kiraz dudaklardannn, yetimmiyemmm, öksüzmiyemmm!..
Aksaray'ın Arnavut kaldırımlı sokaklarında, birbiri peşi sıra dizilmiş meyve ve sebze dolu tezgahların başında, (bana göre) koca adamların pazarcılık oyununu izliyorum. Kulağım bir dolu sesle tırmalanıyor, bütün şarkılar birbirine girmiş ama hiç oralı değilim.Tezgahtan sarkan sebze ve meyvelerini satmak, ekmek parası kazanmak için kılıktan kılığa girip, kalın sesleriyle çıkardıkları komik konuşmaları dinleyerek, seyyar bir kumpanya tiyatrosunun oyununu izler gibi bir uçtan bir uca arşınlardım pazaryerini.
Düşünüyordum, çok çalışıyorlar diyordum. Düşünüyorum şimdi, eğleniyorlardı diyorum.
Eğlenme, derlermiş eskiden, eğlenme de gel bir işin ucundan tut derlermiş. Zamanı eğlemek boşa geçirmek, anlamında kullanılırmış.Bir iş yapar gibi dururmuş kişi, ama yaptığı sadece zamanı eğlemek olurmuş.
Türkler genç ama tembel!.. Bu benim söylediğim bir söz değil!
Birliği'nin 13 aday ülkeyi kapsayan araştırmasına göre Türkler çok yaşıyorlar aynı zamanda çok da tembeller. Avrupa Birliği, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu 13 aday ülkenin profilini çıkardı.Buna göre Türkler diğer aday ülkelere göre daha çok doğuruyor, çok yaşıyor ve çocuk ölümlerinde birinci sırada yer alıyor. "Cep telefonlu" olarak öne çıkan Türk'ler ayrıca "gençler ama en tembeller." 2000 ile 2004 yılları arasında aday ülkelere ait verilerin değerlendirildiği araştırmayı, Avrupa Birliği Komisyonuna bağlı İstatistik Bürosu yaptı.
Araştırmada Türkiye ile ilgili bölümler şöyle:
"Aday ülkeler arasında en genç nüfusa sahip ülke. Türkiye'nin yüzde 30'unu 0-14 yaş gençler oluşturuyor. Bu oran diğerlerinde ortalama yüzde 20 dolayında .
"Aday ülkeler arasında en yüksek doğum oranına sahip ülke.Türkiye'de doğum oranı
2004 yılı rakamlarına göre yüzde 21.5.
* Aday ülkeler arasında ölüm oranı en düşük ülke. Türkiye'de ölüm oranı geçtiğimiz yıl yüzde 6.7 iken, en yüksek ölüm oranı Bulgaristan'da.
* En yüksek çocuk ölümlerinin görüldüğü ülke Türkiye. Her bin çocuktan 35'i ölüyor
* Türkiye adaylar arasında yüksek eğitimde de en düşük orana sahip ülke. Rumlarda sondan ikinci durumda.
* Çalışma oranı en düşük olan Türkiye'de 15 yaş ve üstünde her 100 kişiden 46'sı çalışıyor.
* Cep telefonuyla en fazla konuşan aday ülke Türkiye. 25 milyon Türk'ün cep telefonu var. Buna karşılık 6 milyon Polonyalı, 508 bin Letonyalının cep telefonu bulunuyor.
* Türkiye araştırma ve geliştirmeye bütçesinden en fazla para ayıran aday.
Kısa zaman önce okuduğum bir haber dikkatimi çekmişti. Haberin başlığı aynen şudur:
Türk erkekleri zayıflamak için, "yatarak kullanılan" Pasif jimnastik ürünleri tercih ediyor.
Firma yetkilisi, korkusuzca bütün riskleri göze alarak,Türk erkeği için hiç edilmemesi gereken üç kelamı aynı cümlede, yan yana, aynı anda söyleyivermişti. Zayıflamak,yatmak ve de pasif olmak. (kendi aralarında sohbet olsa şöyle derler; ne biçim konuşuyorsun oğlum "karı" gibi) Yetkili için ise geri dönüş yoktu artık bu yolda, ok yaydan çıkmıştı bir kere, devam…
Türk erkeklerinin "tembel fitness" ürünlerine rağbet ettiklerini, Avrupalı tüketicilerin ise kendilerinin çalışıp, geliştirdiği ürünlere daha çok ilgi duyduğunu söyledi!.. Erkek müşteriler genelde vücudun belli bir bölgesine takılan ve dinlenme esnasında vücut geliştiren ürünleri alıyorlar. Diğer yandan zayıflama ürünlerine, erkeklerin en az kadınlar kadar, hatta kadınlardan daha fazla ilgi gösterdiğini söylüyordu. Hem çok sevinmiş, hem de şaşırmıştım.
Bakımlı olmak, sağlıklı olmak medeniyet demektir, kendine, topluma değer vermek takdir e şayan bir düşüncedir elbette. Amma vellakin, sağlıksal bir konuyu dahi yorulmadan, tembellik ederek, nasıl keyiflice geçiştirebilirim düşüncesi en çok biz Türk'lerde hasıl oluyormuş gördüğünüz (okuduğunuz) üzere. Tabi bana işin suyunu çıkardığımı, hep erkekleri konu ettiğimi, eleştirel bir dille iletebilirsiniz kabulümdür. (Merak etmeyin benim espri hakkım gibi, sizin de söz hakkınız, her daim saklıdır.)
İnsanız, tembellik doğamızda var. Biliyoruz ki armut kendi başına pişmez. Atalarımız öyle güzel sözler bırakmış ki bize, üşengeç, tembel ve sürekli tüketen olmayalım diye.
"Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun." "Çalışmayana yemek yok." " İşleyen demir pas tutmaz." "Çalışan kul yoksun kalmaz."
Bu yurdun çalışana, üretene, dinamizme ihtiyacı var. Yada;
"Gölge etme, başka ihsan istemez!.."