Arka Sıranın Önündekiler
Televizyonlarda bölümler halinde oynatılan ve bu yüzden ‘dizi’ diye adlandırılan programlar vakit geçirmekten çok, fazla şeye yaraması da gerekmektedir. Ama gelin görün ki bu diziler ev hanımlarının vakit geçirme, gençlerinde model almalarından
öteye gidememektedir.
İşin garibi bu dizilerin sonucunun önceden bilinmesi. Suçlu ile suçsuz mücadelesinde suçlu olanlar haklı, yaşlı-genç tartışmasının galibi kesinlikle gençler, kadın- erkek arasındaki her anlaşmazlıkta mutlaka kadın tarafı haklı olmaktadır.
Hani istisnası olsa insan inanır. Ama hiç mi hiç bunun dışına çıkılmıyor.
Tamı tamına bir yönlendirme yapılmaktadır. Bunun topluma nasıl bir katkısı olacak bilinmez. ‘Ne olacak dizi işte’ denilip geçiştirilemez. Çünkü birçok kişi bunları örnek almaktadır. Mafya dizileri, töre dizileri, polisiye dizileri hiç mi hiç aslına benzemiyor. Hele cinli perili diziler tam bir ne derseniz deyin artık.
Asıl mesele eğitimle ilgili diziler. Bunlardan bazıları özel okullarda okuyan öğrencileri bazıları ise devlet okullarında ki eğitim ve öğretimi ile öğrenci veli münasebetleri konu edinmiştir.
Öncelikle öğrencilerin özel bir kıyafeti olmakta. Bu özel forma önceleri özel okullarda başlayıp, sonra devlet okullarında devam etmiştir. Okullar öğrencilerin nasıl bir forma giyeceğini okul aile birliği ile okul idaresinin almış olduğu karara göre tespit edilir. Bu kıyafetler okuldan okula değişmektedir.
Bu kıyafetleri neden böyle seçerler bilinmez. Sadece diğer okuldan faklı görünmesi için bu kadar zahmete gerek yok. Erkekler ceket pantolon ve kravat; kızlarda da etek, gömlek gibi kıyafetler tercih edilir. Ama gelin görün ki bu kıyafetler dizilerde ciddiyetten uzak, abartılı bir şekilde yapılmaktadır. Kız olsun erkek olsun gömlekler ne etek içinde ne de pantolon içinde. Gömlekler üsten üç düğme açık. Bazen utangaç erkeklerin üsten iki düğme kadar açtığı oluyor. Ama kravat kesinlikle boğazla göbek arası bir yere kadar sarkıtılmış vaziyette olmaları şart gibi. Ayrıca bunların kıyafetlerini dizilerde rol icabı da olsa eleştirmek yasak.
Okulun rehber öğretmeni, bu gençlerin dertleriyle ilgilenip bütün notları zayıf olmasına ve bir o kadar da devamsızlığı olmasına rağmen son anda yaptıkları bir atakla ÖSS’yi kazanmaktadırlar. Sanki her çalışanın ÖSS’yi kazanma ihtimali varmış gibi. Yani onların (senaristin) kontenjan denilen şeyden haberi yokmuş gibi.
Son anda atak yapan bu kişiler ÖSS’yi kazanmaları demek, daha iyi olanların kazanamaması demektir. Çünkü sistem böyledir. Neyse ayrı bahis geçelim…
İşin en hazin tarafı her zaman düzenli, disiplinli, çalışkan olan öğrencilerin göz ardı edilmesidir. Düzenli ve başarılı öğrencinin asla hata yapma şansı yoktur. Ama diğerleri “ insanlık icabı” hata yapmakta ve bunlar hoş görülmelidir.
Hiçbir işi öğrenci normlarına uymayan bu kişilerin, asıllarını sokakta görmeye başladık bile. Elbette geçen zaman içinde bazı şeyler değişir.
Mesela bundan otuz yıl önce saçlarını yatırmak için uğraşılırken, şimdi kaldırmak için mücadele edilmektedir. Günümüzde sadece bırak kaldırmayı, saçlar tren rayları gibi muhtelif yerlerinden kesilerek şekiller verilmekte, bunlar da gençlik alametlerinden sayılmaktadır.
Yani kısaca televizyon başındakiler her gördüklerini taklit etme yarışına girmekte, asli kimliklerinden her gün uzaklaşmaktadırlar. Okul bitince onları ancak iki yerde görebilirsiniz. Ya popüler bir sanatçının konserinde zıplarken, ya da üniversite önlerinde ÖSS kaldırılsın diye bağırıp çağırırken… Malum ÖSS kıyafetleri değil, bilgiyi ölçmektedir.
Bilgi denilen şey kimlerde ne kadar varsa artık!