Arap Kızı Camdan Bakıyor mu?
ARAP KIZI CAMDAN BAKIYOR MU?
Çocukluğumuzda yağmur yağarken söylediğimiz “yağmur yağıyor, arap kızı camdan bakıyor” tekerlemesi aklıma geldi. Şuanda dışarıda yağmur yağıyor arap kızı camdan bakmıyor.
Ancak yüzlerce, binlerce evde çocuklar camdan dışarı bakıyordur. Babalar ve anaları soğuk duvarların arasındaki çocuklarına sıcak bir çorba yedirememenin, sıcak bir oda için gerekli olan odun, kömürü alamamanın sıkıntısını ve acısını çekiyordur. Gazete ve televizyonlarda ne zaman ‘Bölgemizi ve Türkiye’yi soğuk hava etkisi altına alacak’ sözünü duysam içim ürperir. Sıcacık odaları ve işyerlerinde oturanlar bunun ne demek olduğunu anlarlar mı? Laik ve anti-laik tartışması yapanların neden asıl gündemi tartışmadıklarını bilir miyiz? Dün gazetemizin baş sayfasında yer alan, İlhan Kesici’nin konuştuğu ve dibe vurmuşluğumuzu tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğu o çarpıcı rakamın ne demek olduğunu; Türkiye’yi soyanların geleceğimizi nasıl çaldıklarının farkında mıyız? Suni gündem maddelerini, ülkemizin yurttaşları tartıştırırken, aslında soygunun devam ettiğini ve bu soygun düzeni devam edebilsin diye yurttaşların en duyarlı olduğu konuları istismar edenlerin bu soygunun içinde olduğunu bilir miyiz? Dışarıda yağmur yağıyor ve müthiş bir soğuk hava var. Arap kızıda camdan bakmıyor. Tekerlemeyi şöyle değiştirmek gerekiyor; ‘yağmur yağıyor devleti soyanlar sıcacık odalarının camlarından dışarıya bakıyor.’ Yağmur yağıyor, devleti soyanlar soymaya ve bizlerde soğuk odamızın camlarından bakmaya devam ediyoruz. İmam hatip lisesi mezunları üniversiteye girsin, yok girmesin.
Devlet elden gidiyor, şeriatçılar devleti ele geçiriyor. Yok türban takanlar üniversiteye alınsın mı, alınmasın. Cumhuriyetin kazanımları bir bir elden gidiyor. Üniversiteleri askeri kışlaya çevirenler, zihniyetleri devam etsin diye çırpınıyor. Defterlerinde üniversitelerin özerkleşmesi, demokratikleşmesi ve bilimsel eğitim yapılması olmayanlar laik, anti laik kavgası altında konumlarını korumanın kavgasını yürütüyorlar. Halkın büyük çoğunluğu ise soğuk duvarların arasında ve gelecek kaygısıyla hayatla boğuşmaya devam ediyorlar.
Dün gazetelerde yer alan bir haber dikkatinizi çekmiştir. Ünlü işadamı Halis Toprak, Başbakan Tayyip Erdoğan’a mektup yazarak 400 küsür milyon dolarlık faiz borcunun 200 küsür milyon dolara indirilmesini istemiş. Vay anam babam vay. Başbakan faiz borcunu indirmezse Toprak efendi intihar edecekmiş. Toprak intihar ederse hepimiz milletçe bir olur göz yaşı dökeriz. İlhan Kesici ne demişti?
“Türkiye’de işadamları tek başına soygun yapamazlar. Devlet imzası yetkisi olanlarla beraber yapabilirler.” Toprak holdingin sahibi, banka batırmış Halis efendi, geçtiğimiz günlerde ne büyük şatafatla evlenmişti. Şimdi ne diyor, ‘borcumu indirmezseniz intihar ederim.’ Halis Toprak’ın arkasında ki büyük devlet ve siyaset adamı kimdi? Kesici, ne kadar haklı değil mi? Sahi neden devletin imzası elinde olanlarla içli dışlı olan iş ve medya dünyasının allı pullu patronları, dün ‘onlar gelirse şeriat gelir’ diyenler bugün AK Parti hükümetine övgüler düzüyorlar? Neden sunni gündem maddelerinin yerine gerçek gündem maddeleri tartışılmıyor. 2004 yılı bütçesinin tamamı 161 katrilyon. Ödeyeceğimiz faiz yükü 67 katrilyon. Günde 122 milyon dolar. Halis Toprak’ta Türkiye’nin iki gün ödeyeceği borç faizi kadar borcunun indirilmesini istemiş.
Başbakan Tayyip Erdoğan imzalayın Toprak efendinin talebini indiriverin borcunu. 365 gün yerine 367 gün faiz öderiz. Bizler daha çok üşürüz soğuk odalarımızda, çocuklarımız yorganın altına girer soğuktan; iş yok, üstte başta yok, aş yok, sağlık yok, eğitim yok, yok oğlu yok... Neden yoktur olması gerekenler? Çünkü devletin imza yetkisi olanlarla içli dışlı işadamları daha çok çalsın ve dün olduğu gibi gelecekte de başlarımızı daha çok çuval geçirilebilsin diyedir tüm sunni gündemler... Dışarıda soğuk ve yağmur yağıyor... Arap kızıda camdan bak(a)mıyordur artık.