Arap Baharı mı?
İhtilal önce çocuklarını yer..
İhtilal, bilinçsiz ve aç gözlü bir canavardır çünkü..
Al şu oyuncağı çocuğum al, al beni oyalama, benim çok daha önemli işlerim var...
Araplar bir elli yıl daha oyalanacak öyle mi?.
Aaaa!. Kim söylüyor?.
Çağı iyi yorumlayabilen herkes böyle söyler..
Yeni dünya eskiyor da yeni bir dalga mı geliyor?..
1.Dünya savaşından beri bunu bu kavanoz dipli dünya hep yapıyor, hem de gün geçtikçe hızlandırarak ve çok karmaşık hale getirerek..
Şu doğulu milletlere hiçbir zaman, “ipin üstünde bir cambaz varsa, ona değil aşağıdaki yankesicilere dikkat edin,” sözünü anlatamadık!.
Belki hepsi: “He yav!. Çok doğru söylüyorsun,” der demesine de, maalesef millet olarak hepsi aynı. Hepsinin kafası havada ve gözleri hala elindeki değneği ile ipin üstündeki cambazda.. Hepimiz dersek belki daha da yerinde olur.
İşte bunu hepimizden daha iyi bilen “Oryantalist Batı” bu toplumlara karşı nasıl davranacağını da çok iyi ayarlıyor..
Şu anda Batı, Ortadoğu’daki bu yeni duruma “Arap Baharı” diyorsa ki, diyor, o zaman gerçekten dananın altında buzağı arayalım, bu deyimden ve bu ihtilallerden şüphelenelim..
Bir deli bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz.. Arap dünyasının bugünkü durumu öyle görünüyor ki, hiç de bundan farklı değil..
Arap dünyasının bir ihtilale belki ihtiyacı vardı. Doğru. Ancak bunu kendi milli iradesi ile ve zamanını iyi ayarlayarak yapmalıydı. Araplardaki bu kıpırdanmayı daha önceden tespit eden Batı’nın devrimin olgunlaşmasına fırsat vermeden ve hiçbir hazırlıkları olmadan erken ve ham olarak bunu başlatmaları Batı’nın kontrolü ele geçirmesi demekti. Görünüyor ki bu başarılmış gibi..
Bu ifadeleri doğrulamak için şu tespitleri rahatlıkla yapabiliriz:
Değimli ki, Arap dünyası üzerinde halen çok yoğun projeleri, emelleri, baskıları ve hesapları olan bir “Batı” var.
Bu “Batı” ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, İsrail ve Rusya versiyonlarıyla bu işin üstünde..
Arap dünyası içinde bu güçlerin hiç de azımsanmayacak kalıcı ve etkili uzantıları mevcut.. Daha önemlisi bu girift yapı içindeki Batı, Arap dünyasındaki bütün gelişmeleri çok daha önceden tespit ettiği için Arap ihtilalcilerinden çok ileride bir öngörü özellikleri de bulunuyor.
Ayrıca her ihtilalci grup içinde Batı’nın etkili, yetkili adamları çok..
Bu adamların bu ülkeleri “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete,” nereye gittiği belli olmayan bir çılgın serüvene doğru taşımaları da var... Hatta, nereye gittikleri ancak o meçhul adamlar tarafından bilinen çok karmaşık yolları var.
Hiç unutulmamalı ki, bu “Batı”nın üç kuruşluk menfaati için, dünyanın birçok yerinde ve Ruanda’da üç günde birbuçuk milyon insanı katledebilecek bir vukuatı ve vicdansızlığı var..
Varlara devam edersek:
Arap dünyasında sert çizgilerle birbirinden ayrılmış cemiyetler, cemaatler, aşiretler, mezhepler, tarikatlar, hatta dinler var.. Bunların her birinin Batı ile ciddi manada uzantıları ve menfaatleri var.
Ayrıca Irak’da, Mısır’da, Yemen’de, Libya’da, Cezayir’de ve diğerlerinde şimdiden öyle dengeler oluşturdular ki sadece bunları çözmek için onyıllar lazım.. Bir de geçmişten gelen o çok bilinmeyenli denklemleri de eklersek anlarız ki işin içinden çıkılmaz olur..
Hani hep derler ya Batı buranın sınırlarını cetvelle çizmiş diye.. Aslında hem öyle, hem öyle değil!. Çünkü sınırlar cetvelden ziyade “kaos”la çizmiş..
Çarpıcı örnekler verilerek bir de şöyle söyleniyor: Irak halkı Şii, yöneticileri Suni.. Suriye halkı Suni, yöneticileri Şii.. Aslında tam bu da değil.. Bu olsa kolay!. Değiştir yöneticileri olsun bitsin.. Oryantalist Batı öyle çapraşık işlemler yapmış ki onun da çözümünü bulmuş merak etmeyin.. Dünya ve Ortadoğu gerçeği içindeki tüm karmaşıklıkları, bulaşıklıkları, kaosları çözümsüz bir denklem içine yerleştirmiş ve hadi çözün diyor.. Yemen’den Cezayir’e, Suriye’den Tunus’a, Arap halkının işi çok zor.. Ayrıca Pakistan’dan Fas’a, Azerbaycan’dan Endonezya’ya, Nijerya’ya bu geniş coğrafyanın işi daha da zor..
Anlaşılan o ki birileri Araplar, Ortadoğu ve bu geniş bölge üzerinde çok büyük hesaplar yapmakta ve bu oyunlar ile bir yarım asır daha Arapları ve Ortadoğu’yu oyalamak istemekte..
İşin bir önemli tarafı da bu geniş coğrafya tarihiyle, kültürüyle, inancıyla, stratejisiyle, ticaretiyle tüm geçmişi ve geleceği ile bizi ilgilendirmektedir.
Öyle ise bizim de işimiz çok zordur..
Kayıtsız kalsak bu mümkün değil, kolları sıvayıp çözmeye kalksak bu bataklıkta boğulmak işten değil.. Hadi onlara örnek olalım demek de çözüm değil..
Sadece, hala adı olan ve bir türlü tam oturtamadığımız bir demokrasi ile ve ne anlama geldiği tam belli olmayan bir laiklik anlayışı ile bu kadar geniş bölgeye ve devlete örnek olmamız ve onları başarıya ulaştırmamız mümkün değil..
Öyle ise çok zor olan işimiz için çok kapsamlı kalıcı ve uzun vadeli plan ve projeler üretmeliyiz. Acele etmeden iyi uzmanları bu konulara seferber ederek başarmalıyız..
Hiç aklımızdan çıkarmayalım ki: dün büyük bir kısmı Osmanlı bakiyesinde olan bu geniş bölge bizim için hem büyük bir fırsattır, hem de büyük bir bataklık.. Akıllı düşünene kadar deli ırmağı geçer şeklinde davranmamalıyız. Kırk ölç bir biç atasözünü esas alırsak o zamanda çok geç kalırız.. Öyle ise ikisinin ortası bir tavır.. Ancak, eylem dikkatli ve yavaş, hazırlıklar çok hızlı olmalıdır..
Çünkü acele etmek kadar, geç kalmakta hatadır..