Araçlar Amaçlar İçindir
Emperyalizm dünya hâkimiyetini sürdürmesi, bir başka deyişle, dünya denetimini elinde tutması için araçlara ihtiyacı vardır.
II. Dünya Savaşınsan sonra, Soğuk Savaş aracı ile sağladığı denetim, üretim ve teknolojinin uzak doğuya kayması nedeni ile zayıfladı.
“İslam Terörü ile savaş” adı altında, İslam ülkelerinde yeni düzen arayışına girildi.
Tunus, Libya, Mısır, Irak, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerde, doğrudan savaş uygulandı.
Amerikan’ca ile söylersek; war on teror, yani terörizm ile savaş.
Yenidünya düzeni, Büyük Ortadoğu Projesi, demokrasi götürmek gibi adlar alsa da, bu süreç sürdü gitti.
Amerika’nın elindeki büyük savaş aygıtının kazanca, kar’a, paraya dönüştürmesinin adı; terörle savaş oldu.
Savaş açılmayan çok az İslam ülkesi kaldı.
Türkiye ve Endonezya Batının tüm kurum ve kuruluşları ile ekonomik ve askeri işgale maruz kaldığı için, bu ülkelere doğrudan savaş açılmış değildir.
Dolayısıyla, örtülü ve dolaylı( indirect) savaş sürüyor.
İslami terörizm bir araç olarak kullanılıp, yenidünya düzeni kurma işi, İran’a gelip dayandı.
Yaratılan sahte düşman yolu ile ülkelerde endişeler yaratılıp, kendi ittifaklarını genişletmiş oldular.
Tüm bunların sebebi; kendilerinin dışındaki ülkeler sanayileşmesin, kendi kendine yeterli hale gelmesin diye, yapılan operasyonlardır.
Tabii üretemeyen, kendi kendine yeterli olamayan ülkenin, ham madde ve enerji kaynaklarına, emperyalizm, Mali örneğinde olduğu gibi, daha kolay ulaşmaktadır.
Ülkelerin ham madde ve enerji kaynaklarına ucuz ya da doğrudan ulaşmak, emperyalist ülke halklarına zenginliği de taşıyor.
Bu durum, emperyalist ülkelerde göreceli bir demokrasiyi de beraberinde getiriyor.
Göreceli bu demokrasiyi, gelişmemiş ülkelere karşı bir silah gibi kullanarak, hemen hemen her kavramı manipüle etme olanağını elde edebiliyor.
Türkiye gibi ülkelerin içinde, bu “demokrasi aracını” kullandırtabileceği taşeron da bulunca, manipülasyon, ABD için daha da kolaylaşıyor.
Sahte demokrasi manipülasyonu, hemen hemen her tartışmaya yansıdı. Demokrasi sözcüğü ile başlayan her kişi tartışmaya bir sıfır önde başladığını sandı.
1990’lı yıllarda da her cümle “özelleştirme” ile başlıyordu.
Bir haber programında 50-60 kez özelleştirme deniliyordu.
Son on yıl içinde de, her cümle demokrasi sözcüğü ile başladı.
Özelleştirme dediler, her şeyimizi yabancılara sattılar.
Şimdide demokrasi deyip, topraklarımızı elimizden almak istiyorlar.
Ancak Batı ülkelerinde elde edilen demokrasi; 150-200 yıllık sömürünün getirdiği refah sayesinde olduğu için, Türkiye’de bu durum geçerli değildir.
Şunu söylemeye çalışıyorum.
Emperyalizm sayesinde zenginlik geldi. Arkasından demokrasi oldu.
Yoksa bize anlatıldığı gibi, önce demokrasi geldi de, sonradan da zenginlik gelmiş değil.
Önce zenginlik sonra demokrasidir.
Bu o kadar böyledir ki, AB ve ABD’de 2008 yılından bu yana yaşanan kriz nedeniyle, sosyal haklar budandı. Demokrasi de geri gidişler yaşandı.
Yaşanmaya devam ediyor.
Aşırı ırkçılık yeniden neva buldu.
Bizde de, son demokrasi manipülasyonu, “Açılım” ile sürüyor.
Araç demokrasi amaç ise;
1-Irak’ın kuzeyindeki bölgesel hâkimiyeti kabul etmek.
2- Üniter yapıyı Irak’ın kuzeyinde kurulan yapı ile uyumlu hale getirmek için federasyona dönüştürmek.
3-Türk ve laikliği kaldırmak.
4-Bunları bir metinle, Türk halkına, demokrasi ve barış manipülatörü ile onaylatmak. Yani Bölünme Anayasasını yapmak.
Sonuç; Türkiye’yi savaşsız ve masrafsız bölmek.
Bakalım, köpeksiz köyde, değneksiz ne kadar dolaşacaklar.
Bundan sonrası bize bağlı. Onlar bunları yapıyor da, biz ne yapacağız?
Önemli olan durum budur.