Aracımı Çalmışlar(!)
Geçen cumartesi günü sabah evden çıktım. Bir eşya taşıyan kamyon ayarlayacağım ve evi taşıyacağız. Arabamı park ettiğim yere geliyorum.
Arabam yok.Acaba 'yanlış yere mi park ettim?' diyerek başka sokaklara bakıyorum.
Arabam yok.
Park ettiğim yerdeki evin kapısının zilini çalıyorum. 'Evinizin önünde filanca renkli, markalı bir araba vardı. Şimdi yerinde yok' diyerek araba götürülürürken, fark etip etmediklerini soruyorum. Aldığım yanıt olumsuz oluyor.
****
Sokağın hemen yanındaki sitenin güvenliğine gidiyorum. Kamera kayıtlarına bakmak istiyorum. Ancak sitenin güvenlik kameraları arabamı park ettiğim sokağı görmüyor.
Neyse sağa sola soruyorum, arabam çalınırken kimse fark etmemiş.
****
Arabanın çalındığına değil, arabanın bagajındaki çantamın içindeki fotoğraf malzemelerinin kaybolmasına yanıyorum. 'Çalınan arabanın bedeli kaskodan alınır, fotoğraf makinem ve diğer malzemelerin bedelini nasıl alacağım?'
Kendi kendime kızarak, 'çantayı neden bagajda bıraktın?' diye kızıyorum.
Arabamın kaybolduğu sokağa tekrar geliyorum, gördüğüm arabamın sürüklenerek yada bir çekiciğe konularak götürüldüğüne kanaat getiriyorum.
Neyse Gürpınar Karakolu'na gitmek için eşimin arabasını alıyorum ve yola çıkıyorum. Bu arada katılmam gereken bir toplantıya da, arabamın çalındığından dolayı katılamayacağımı belirtiyorum.
****
Gürpınar Karakolu'nda görevli memura, park ettiğim yerden arabamın çalındığını söyleyerek, gerekli tutanakların tutulmasını istiyorum. Memur bey, aracınızın bulunduğu yerde park etme yasağı var mı, polisler çekmiş olabilir diyor.
Ben gayet emin, 5 yıldır aynı sokağa aracımı park ettiğimi ve bugüne kadar böyle bir olay yaşanmadığını, park etme yasağınında olmadığını söylüyorum.
Memur bey yine ısrarla, aracın plakasını, rengini ve markasını istiyor.
Görevli memurları arıyor.
****
Aldığı yanıt hepimizi şaşırtıyor.
Aracım gece yarısı saat 04'de bagaj kapağı açık olduğu için, gece devriyesi polislerin çekici bir araç çağırarak parka çektiklerini öğreniyoruz.
Mutlu oluyorum, çantam çalınmamış diye seviniyorum.
Gece yarısı, polisler bagaj kapağı açık olunca güvenlik için garaj çektiriyorlar.
Görevli polislere, yapılan uygulamanın yanlış olduğunu anlatıyorum. Aracın ön camında İçişleri Bakanlığı tarafından verilen araç basın kartı olduğunu ve arka yüzünde kimlik bilgilerimin yer olduğunu söylüyorum. İsteseler gece yarısı da olsa tarafıma ulaşabileceklerini, bagajda bulunan çantayı açsalar kartvizitleriminden de cep telefonumu öğrenebileceklerini belirtiyorum.
****
Neyse aracımı almak için parka doğru yola çıkıyorum. Park görevlisi emniyet müdürlüğünden yazı getirdikten sonra aracımı verebileceğimi belirtiyor.
Emniyet Müdürlüğü’ne gidiyorum. Kapıdaki görevli memur, Emniyet Müdürlüğü’nün Cumartesi ve Pazar günleri kapalı olduğunu söylüyor. Ben çok şaşırmış bir şekilde, gerçekten Emniyet Müdürlüğü kapalı mı diyorum. Evet diyorlar. Tatil günleri emniyet müdürlüklerinin çalışmadığını ve karakolların açık olduğunu anlatıyorlar. Ben şaşırmış bir şekilde Emniyet Müdürlüğü’nden ayrılıyorum. Ne de olsa öğrenmenin yaşı yok.
****
Beylikdüzü Emniyet Müdürü’nü arıyor ve durumu anlatıyorum. Bir memuru görevlendireceğini ve beni aratacağını söylüyor. Kendisine yardımları için teşekkür ediyorum.
Çalındığını zannettiğim aracımı parktan 150 TL, ödeyerek alıyorum. Bagaj kapağını açık unutmabın bedeli 150 liraya mal oluyor bana. Neyse sonuçta aracım çalınmamış, fotoğraf makinem yerinde duruyor. Park görevlileri bozuk paraların tamamını almışlar ve konsolu bozmuşlar.
****
Bir hafta sonunur kısa karı, çalındığını zannettiğim aracımı bulmak ve emniyet müdürlüklerinin hafta sonları çalışmadığını öğrenmek oluyor. Emniyet Müdürü’ne ulaşamasaydım ve görevli bir memur göndermeseydi aracımı ancak Pazartesi günü parktan alabilecektim. Emniyet Müdürü’ne ve görevli memura çok teşekkür ediyorum.
Sormadan da edemiyorum: Sahi neden emniyet müdürlüklerinde nöbetçi memur olmaz?
Vefa duymak erdem,
vefasızlık ise kişiliksizlikdir
Bazı adamlar vardır duydukları vefa duygusu ile büyürler.
Bazın insanlar vardır vefayı unutmuş, geçmişi silmiş ve tarihi kendileriyle başlamış gibi caka satmaya başlamışsa bilin ki, küçülmüş adamcıklardır.
Galiba kibir böyle birşey...
İnsan geçmişte yaptıklarıyla büyür, saygınlık kazanır ve itibar kazanır.
Bazı insanlar ise saygınlıklarını, itibarlarını var olan pozisyonlarının sağladıklarını düşünerek kendilerini birşey zannederler.
Ve gün gelir birşey olmadıklarını, olamayacaklarını geldikleri gibi gideceklerini ancak dibe vurduklarında anlayabilirler. O saatten sonra anlamıyorlarsa da bilin ki, dibin dibine vurmuşlardır.
****
Biriyle hesaplarını bizim üzerimizden üstü kapalı görmeye çalışanlara, fırsat vermeyeceğimizi bu bölgede bizi seven sevmeyen, dost düşman herkes bilir.
Yazı ile hayatlarını kazananların eğip bükemeyecekleri, yalanlayamayacakları, inkar edemeyecekleri geçmiş izleri vardır. O izler yazılardır. Yazılardan oluşmuş arşivlerdir.
Ve arşivler ak saçlı bilge dedenin belleğinde duruyordur.
Yanında çalışanların maaşlarını ver(e)meyenlerin, sözde çalışan adına hak aradıklarını söylemeleri birer kuyruklu yalandır.
****
Bazı adamlar vardır kendilerini bir şey zannederler, onların bir şey olmadığı (bir gün hırslarının esiri olmalarından dolayı) çırılçıplak ortaya çıkıverir.
Derler ya Allah’ın sopası yoktur ama yaşadığınız bir olay, ilahi adalet gerçeğini gözlerinizin önüne seriverir.
Son söz: Her seçim öncesinde pıtırak gibi gazetelerin çoğalması yaşanır. Seçimlerden sonra ise çoğu kaybolur. Hatta 17-18 yıl çıkmış kimi gazeteler de tarih olurlar, 30 Mart seçimlerinden sonra olacağı gibi. İnanmıyor musunuz, bölgemiz yazılı medyanın tarihine bakın ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.