Araba Sevdalısı
“At alacağım. Şöyle dörtnala süreceğim Mardin’e, Van’a, Erzurum’a, Ardahan’a. Canımın istediği yere koşturtacağım beygir gücünü tutan olmayacak. Yediğim içtiğim benim olacak. Herkese gördüklerimi anlatacağım. Her şehirde tanışlarım olacak, ne zaman “Alo” desem tüm kapılar açılacak. Derdim tasam olmayacak, bir gülüp bir söyleyeceğim. Yorulmayacağım, uykusuzluk vurana dek ayakta duracağım.
Bazen arkadaşlarımı yaren belleyeceğim. Hoş sohbet anılarımızı birlikte biriktireceğiz. Gün gelecek bir fincan kahvenin hatırında, gün gelecek Çanakkale vapurunda buluşacağız.
Türkiye bize dar gelecek. Uzak denizlere açılacağız. Gerekirse Miami’ye kadar ulaşacağız.
Dünya devran döner durur. Hayat kısa, düşünceler bir köpürür bir durulur. Şu âlemi gezdik mi, bu düğüm çözülür” dedi.
İstediği araba almaktı. Niyet dörtnalı değil, dört tekeri koşturtmaktı. En büyük zevki yeni model arabalarla sürüş denemesi yapmaktı. Bir süre birkaç farklı araba modelini denedi. İkinci el mi, ilk el mi alsam? Derken her şey sözde kaldı.
Bir gün araba aldım diyerek geldi. “şaka yapıyordur ama olabilir mi?” diye şüphelendirdi. Anahtarını göstermesini istemek aklıma gelmedi. Dillere destan arabayı gösterdi. Hayret ettim. Kırmızı eski model antika bir arabaydı. Ben de kırmızı sevdalısı olunca çok beğendim.
Yalnız bir sorun vardı. Aldı da nasıl kullanacaktı? Ehliyet tamamdı fakat bununla trafiğe çıkmasına imkan yoktu. İnsanı yarı yolda bırakırdı.
Aslında bu oyuncakla trafiğe çıkmaya kim cesaret edebilirdi? Bence kimse edemez, çünkü bu tamamen bir şakaydı. Ortada sahiden ne bir anahtar, ne de bir araba vardı.
Kime sorsanız araba almak istediğini söyler. En lüksünden, içinde kasıla kasıla gidilebilecek, ayakları yerden kesebilecek bir araba almak hiç de fena olmaz. Hatta şimdilerde banka kredileri sağ olsun, kesenize göre her çeşit arabaya bakma şansına sahipsiniz. Parayı bölüyorlar, çarpıyorlar, katlıyorlar sonra bir bakmışsınız araba altınızda ve siz geziyorsunuz. Sokaklar arabalarla dolmuş, çevre kirlenmiş kimin umurunda? Olabilir her durumun avantajı da, dezavantajı da var.
Konuya dönersek bizim arkadaş daha almadı ama bir gün eminim alacak. Biz de içine doluşup keyifle şehir turu atacağız.
Dünya malı dünyada kalıyor ya olsun, herkes kendine göre yaşamaya geldi.
Ayaklarınızı yerden kesecek sevdalarınızın, sevdalılarınızın olmasını diliyorum.
Kırmızı bir impala chavrolet hep hayalimdir
Belkide hep bir hayel olarak kalacak
Olsun kağıt gemi gibi işte o da bir umut
Şubat 10th, 2010 at 16:43Sayın ÖZALTIN;
Hayaller olmasa nasıl yaşarız? İnsanın hayata tutunması için onlara da ihtiyacı var.
Şubat 11th, 2010 at 13:44Araba kullanmak güzel şey. Fakat bazıları ehliyetine rağmen cesaretsiz ve yeteneksiz olabiliyor benim gibi..
Şubat 14th, 2010 at 14:20Dolayısıyla bu güzel yazıda anlattığın gibi hayallerimde kullanayım ben onu Aslıcığım...
Hem hiç yorulmadan Hawai'ye kadar ulaşmak da mümkün bu yolla..
Sevgilerimle...
Sevgili Zeugmacığım;
Hawai'ye ben de gitmek istiyorum. Güzel hayal, kim bilir belki bir gün gerçekleşir.
Sevgiler.
Şubat 15th, 2010 at 09:37Bu afilli oyunck arabanın resmini bekliyoruz 🙂
Şubat 15th, 2010 at 15:14