Anneme
2 Mart 2011 tarihinde, “Sevgili anneciğim… Merhaba… Sesimi duy(a)mazsın… Yazdığım satırları okuyamazsın… Yazdığım bu satırları okuma şansın da yok…
Sevgili annem… Göremeyeceğin, tanımayacağın bir torunun oldu…
Adı Okyanus… 69 günlük…
Biliyorum, kızardın bana… ‘Seni deli çocuk, bu yaşta insanın çocuğu olur mu?’
‘Olur anne’ derdim…” diyerek anneme seslenmiştim.
Pazar günü 5 kardeş biraya gelerek, babamla beraber annemi mezarında ziyaret ettik. Mezarını temizledik, çiçekler koyduk, dualar ettik…
*****
Okyanus 69 günlük iken seslenmiştim sana anneciğim.
Bir torunun oldu, Okyanus diye…
Bugün Okyanus 17 ay, 14 günlük.
Anneciğim, sana seslendiğim günün yıldönümünde bir torunun daha oldu. Atlas Akdeniz bebek… Bugün 73 günlük.
Ve her zamanki gibi, karşılardın biliyorum…
Şaşırtmazdım seni…
Benden beklerdin her şeyi; ‘Deli oğlum’ derdin…
Ve galiba delilerden beklenebilirdi, yaptığım…
*****
Ve Okyanus peşimden ‘baba’ diye ayrılmıyor. Varsa yok babası…
Ve biliyorum bir gün tüm çocuklar gibi, yanımızda bulunmayacaklar.
Ve ben onun büyüdüğünü, okuduğunu, kardeşi Akdeniz ile görmek istiyorum annem…
Tek isteğim bu Allah’tan… İnşallah görürüm annem.
Ve iki çocuğun zorluğunu gördükçe, seni ve senin gibi anneleri daha çok anlıyorum.
Bir değil, iki değil, üç, dört, beş, altı çocuk birden büyüten anneler…
Bir taraftan çocuklar, bir taraftan evin işleri, bir taraftan tarla işleri…
Yetmez; bir taraftan evde kaynana, diğer gelinler, görümceler…
Bir taraftan kocalar...
Yaşanan şiddete, yaşanan onca kahra rağmen bir gün olsun kahretmeden, ‘of’ demeden sürdürülen hayatlar…
Ve bugünün dünyasında da annelerimiz gibi hala aynı şeylere katlanan anneler var.
*****
Ve ben bugün Okyanus ve Akdeniz’i büyütürken daha çok anlıyorum seni annem…
Ve dünyanın her yerindeki anneleri…
Mezarında dualar ederken bir kez daha teşekkür ettim sana.
Bizi dünyaya getirdiğin için, tüm zorluklara rağmen büyüttüğün için…
Geçen yazımda yazmıştım, her mezar ziyaretinde bir hüzün kaplıyor içimizi.
Kimi mezarlara bakıyorum, ziyaretçileri unutmuş.
Mezarların içi dikenler ve otlar içersinde.
Galiba hayat böyle bir şey…
Halbu ki bu önemli günlerde, mezarlıkların bulunduğu belediyelerin görevlileri mezarları temizleseler, çicekler bıraksalar… Hocalar dualar etseler, tüm ölenler için…
Neden yapılmaz ki, annem…
*****
Her canlının bir gün tadacağı ölüm…
Birilerine göre hiçlikten, hiçliğe dönüşümün kendisi.
Birilerine göre sonsuzluğun başlangıcı…
Birilerine göre yeni bir hayatın…
Birilerine göre asıl hayatın başlangıcı ölüm.
Ne olursa olsun doğum ve ölüm kardeş.
Doğarken ağlayarak geliyoruz dünyaya…
Karşılayanlar da ağlıyor. Aynen giderken arkamızdan ağlanıldığı gibi.
Bir ağlamada mutluluğun ve kavuşmanın gözyaşları, diğerinde ise hüznün ve ayrılığın gözyaşları var.
*****
Sözün kısası annem bir kez daha, ‘iyi ki annemiz olmuşsun. İyi ki dünyaya getirmişsin. İyi ki büyütmüştün. İyi ki fedakarlıklarla katlanmışsın’ bu sözlerin ne anlama geldiğini bugün daha çok anlıyorum.
Okyanus ve Akdeniz’in büyümesini dakika dakika, adım adım izlerken bir annenin katlandığı fedakarlıkları görünce “cennet anaların ayaklarının altındadır” sözünün anlamını daha iyi anlıyorum.
Ve biliyorum ki, varsa bir cennet; orayı en çok anneler hak etmektedir.
Dokuz ay karnında taşımak, orada büyütmek, doğururken dünyanın en büyük acılarına katlanmak, sonra bebeğinin her dakikasında yanında bulunmak, uykusuz geceler, zorlu gecelere dayanmak…
Ve hiçbir karşılık beklemeden, sevgiyle büyütmek…
*****
Ve tüm annelerin ellerinden sessizce, saygıyla ve hürmetle öpüyorum.
Anneciğim anneler günün kutlu olsun.
Anneciğim bir fotoğraf paylaşmak istiyorum, anneler gününde. Babam, üç sevgili kızın; Hediye, Emine, Yaşar, gelinin Aynur,
torunların Okyanus ve Akdeniz… İyi ki annemiz olmuşsun… Ellerinden öpüyoruz... Seni seviyoruz...