Annem Süte Ekmek Doğrardı
Elimde süt tenceresi, ahırın açık kapısından henüz yeni sağılmakta olan ineği seyretmeyi çok severdim. Annem süt almaya hep beni gönderirdi. Ahırın kapısında sıraya girerdik. Tezek ve saman kokularına karışmış, taze sütün kokusu gelirdi burnuma. Sonra sütçü Kemal amca elinde süt güğümüyle görünürdü. Bir de litresi vardı. Bana da yarım kilo derdim. Litre demeyi bilemezdim o zamanlar. Annemler de böyle söylerlerdi. Kilo demek litre demekti işte…
Köyde falan değildik. Şehrin bağlık bahçelik bir mahallesiydi yaşadığımız yer. Evlerimizin arka tarafında Kemal amcanın bahçeleri vardı. O nedenle bahçıvan Kemal de derlerdi ona. Patlıcan, kabak, salatalık falan dikerdi bahçeye. Tarlanın kenarlarından ayrık otları arasında kendiliğinden çıkan semizotlarını toplardık. Annem salata yapardı onları. Mevsimine göre değişirdi tarlada yetiştirilenler. Bazen de lahana tarlası olurdu burası. Yapraklarını ineklere yedirirdi Kemal amca. O zaman da süt hep lahana kokardı. Ben bu kokuyu pek sevmezdim. Keşke lahana yemese inekler diye söylenirdim.
Biz yine de iyiydik. Üç kardeştik. Ya on kardeş olanlar ne yapsın. Sütü taze taze yerinden alıyorduk. Sütçü kapımıza gelsin diye beklemiyorduk. Ama yokluk işte. Annem günde yarım kilo sütü zor alıyoruz derdi. Anlamaya çalışırdım. Elimde minik bir defterle giderdim süt almaya. Kemal amca sütü verdikten sonra deftere yazardı. Aybaşında babam maaşı alınca toptan öderdi hesabı. Her akşam yarım kilo süt yazılırdı deftere. Bazı günler de Kemal amca bu gün süt yok derdi. Çıkardı kapıya beklemeyin bu gün süt yok derdi. Anlayamazdım ama döner gelir anneme bu gün süt yokmuş derdim. İnek o günlerde yavrularını emzirirmiş. Öyle söylemişti sütçü Kemal amca.
Daha oyun çağındaydım, oyunun en tatlı geldiği akşamüzerleri annem seslenirdi. Elime tencereyi tutuşturur bahçeye yollardı beni. Yarım kilo(litre) süt için saatlerce beklediğim olurdu. Başka yerde süt satılmazdı ki. Ya sütçünün kapımıza gelmesini bekleyecek, ya da gidip sıraya girecektik. Tabi süt kalırsa, Kemal amca evlere kadar getirirdi ama çok zaman süt akşamdan biterdi. Sıraya girmeyen sütsüz kalırdı o gün.
Annem yarım kilo süt için yarım saat de ocağın başında beklerdi. Elinde kaşık karıştıra karıştıra kaynatırdı sütü. Taşmasın diye ocağın başından ayrılamazdı. Zaten yarım kilo süt, yarısı kaynamaktan buharlaşırdı. Bir de taşacak olsa bir şey kalmayacaktı tencerede. Akşamdan pişirirdi sütü. Ağzını kapatıp tel dolaba koyardı. Buzdolabı yoktu ki o zamanlar. Gece çok huysuzluk edersek, annem birer çay bardağı içirirdi bize. Üçkardeş bölüşürdük sütü. Oğlan kardeşim bizden çok küçüktü. Bazen ona torpil geçerdi annem. Eğer meyveyle falan kanmışsak süt sabaha kalırdı. Annem sütün üzerinde birken kaymağı sıyırır, ayırır, sonra da sütün içine ekmek doğrayıp sabah kahvaltısı hazırlardı bize. Öyle çok severdik ki onu. Biraz da şeker koyardı içine, eritirdi. Tek tabaktan yerdik o zamanlar. Kim daha hızlı yerse o daha çok yemiş olurdu. Biz yerken annem de doyardı sanki. Bizi zevkle seyrederdi. Kardeşime annem yedirirdi. O daha küçük derdi. Tabakta kalanı ona yedirmek için çekerdi önüne. Ne kadar tatlıydı o süt.
Bazen de sıcaktan süt sabaha dayanmaz bozulurdu. O zaman da annem sütü bir daha kaynatırdı. Yemyeşil bir su olurdu tencerede. Tencerenin dibinde bir avuç kadar biriken peyniri süzüp makarnanın üstüne koyardı annem. Onu da çok severdik.
Süt kuyruğunda beklediğim bazı akşamlarda sütçü Kemal amca bana “ sen azıcık bekle süt bu gün fazla, kalırsa sana vereceğim” derdi. O zaman sütü daha ucuza verirdi bize. Annem yoğurt yapardı o sütü. Mis gibi bol kaymaklı olurdu annemim yoğurdu.
Bakkalda süt satılmazdı o zamanlar. Kutuda pakette süt bilinmezdi. Tek bildiğimiz Kemal amcanın ineklerinin sütüydü. Sütün tadına hasret büyüyen o çocuklar şimdi marketlerde dolapları dolduran marka marka, kutu kutu sütleri gördükçe benim gibi içleniyorlar mı kim bilir? Şimdi herkes bilinçlendi. Açıkta satılan sütler yerine pastörize edilmiş sütleri tercih ediyorlar. Sütler üreticisinden zamanında alınıp değerlendiriliyor. Her yere ulaşabiliyorlar. Bu devirde hala sütün tadına hasret çocuk var mıdır acaba? Meşrubat olarak çeşit çeşit tatlarda süt üretiliyor şimdi. Muzlusu, çileklisi, ballısı var. Bunlar geçekten güvenilir sütler midir diye düşünsem de, (belki de güvenmek istediğim için de olabilir) oğluma bolca bu sütlerden içirdim. İyi mi ettim acaba?
Bizler mi şanslıydık, yoksa günümüz çocukları mı şanslı bu da tartışılır aslında. Biz sütü ineğinden sağılırken görürdük, ama şimdi ineği sadece resimlerden tanıyan çocuklarımıza işte bak bu süt diyoruz.
Annemin hazırladığı sabah kahvaltısını düşünürüm bazen. Özellikle midem rahatsız olduğu günlerde sütün içine ekmek doğrar yerim. O günlerin tadı gelir damağıma. Annem süte ekmek doğrardı diyerek gülümserim.
Şerife Çınar
Sevgili Şerife hanım yazınız o kadar güzel olmuş ki eski günleri anmamak mümkün değil köyler ne güzeldi değil mi bende hatırlıyorum ucundan da olsa misler gibi süt kokardı ortalık kaynatıp içerdik şimdi artık yok ne eski sütler ne de doğallıklar. Sizi kutluyorum böyle güzel anlattığınız için..
Ağustos 26th, 2010 at 10:34Şerife Hanım Merhaba
Ağustos 26th, 2010 at 11:52Siz de Tarım Bakanlığı'na Süt Tozu için dilekçe göndediniz mi?
Bilinçli tüketicilerden bunu beklemekteyiz.
Gerçek besin değerinde olan süt; birincisi Çiğ Süt' tür. İkincisi Pastörize süttür.
Saygılarımla
Çapar Kanat
Çiftçi-Çiğ Süt üreticisi