ANNELER GÜNÜ”nde Ana
Ticari zihniyetle aramıza giren, yıllardan beri bir rant kapısı halinde “ANNELER GÜNÜ” olarak sözüm ona kutlanan bir gün yine geldi. Peşinden günlerin sayısı eksik olmaz, menfaatler tükeninceye kadar…
Kelimenin aslı ANA olmakla beraber, “Anne” neden denir, hâlâ çözemedim. Almanın “Elma”, Gardaşın “Kardeş” denildiği gibi...
Yolların kaybolduğu , izlerin silindiği, kavram kargaşası yaşanılan günümüzde neler değişmedi ki?...
Maddi ve manevi kültürümüzün değerler manzumesi olan folklorumuzda ANA ’nın önemli bir yeri vardır. Asırlar ötesinden günümüze kadar değerini kaybetmeden gelen; “Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar bulunmaz” (“Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz veya bulunmaz.” Diyen araştırmacılarımız: Osmanlı döneminde, Bağdat yakınlarında bulunan bir yar (Uçurum’a) suçluları atarlarmış. O tarihlerde Bağdat büyük bir kültür ve alış/veriş merkezi imiş. Deve kervanları gelir/gidermiş. Bu söz ağızlarda, zamanla ANA’ya dönüvermiş.) Atalar sözü , “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” , “Ana kızına taht kurmuş, baht kuramamış” , “Anasına bak kızını, kenarına bak bezini al” , “Ana başta taç imiş, her derde ilaç imiş. Bir evlat pîr olsa bile, anaya muhtaç imiş.” , “Anamın aşı, tandırın başı ” gibi nice birbirinden güzel ve anlamlı Ata sözlerimiz, “Ana baba günü, Ana yüreği, Anadan üryan, Ananın ak sütü gibi helâl olsun, Anası danası, Anası turp, Babası şalgam, Anasını ağlatmak, Anasına avradına sövmek, Anasının gözü, Anasının eğirdiği, Babasının doğurduğu, Anasının ipini, ipliğini pazarda satmış, Anasından doğduğuna pişman etmek, Anasını satayım, Anasını bellemek, Anasını eşek kovalasın, Anasının emdiği süt burnundan gelmek, Anası ağlamak, Anasının öfkesi, Anası Kadir gecesi doğurmuş, Anaları ne ki danaları ne olsun, Anam anam dediği hamam Anası Kel Fatma değil mi?, Ana ile Kız Helva ile Koz, Analar ne doğurmuş, Anasını satayım” gibi deyim, ölçülü söz ve anonim yakıştırmaları Edebiyat hazinemizdeki kadar zengin ve güzeli, hiçbir diğer Dünya ülkelerinin edebiyatlarında, folklor dağarcıklarında bulmak mümkün değildir.
ANA temeldir, ilktir, köktür, doğurtkandır, esastır, kaynaktır...
Anayasa vardır, Babayasa yoktur. Anadolu Babadolu değildir. Kuluçkadan çıkan civcivler, Ana makinesinde meydana gelen gerekli sıcaklıkla ürerler. “Ana düşünce, Ana fikir, Ana kapı, Ana ikmal yolu, Ana temel, Ana yol, Ana defter, Ana küme, Ana dil, Ana boru, Ana nokta, Ana maya, Ana borç , Ana muhalefet Partisi, Ana film , Ana renk , Ana mağma , Ana çadır, Ana düzen , Ana hat ”Ana rezervuar buraya alabileceğimiz hayatımızın ve kültürümüzün temel değerleridir.
Halen Berlin müzesinde bulunan Pieter De Hooch ile Milano müzesinde sergilenen Giovanni Seganti’nin ANA tablolarına, paha biçilemeyecek kıymettedir. 1926 yılında çekilen Pudovki’ nin ANA filmi, hâlâ rekorunu muhafaza etmektedir. Ana üzerine bizde de çekilen sayısız film, beste, şarkı, türkü, mani, ninni, ölçülü söz, bilmece, şiir, destan ana temeli üzerinde yükselmiş ve yücelmişlerdir.
Acı, kızgınlık ve üzüntülü anlarımızda ünlem olarak “Anaaa!..” demekten kendimizi alamayız.
Organik kimyada Naftalinin 1 ve 5 konumlarındaki iki ornatmalı türevlerini belirtmede kullanılan örnek ANA’ dır. Suriye sınırları içerisinde, ticaret merkezi olarak kullanılan, hurmalıklarla dolu kentin adı, ANA olarak geçer.
1906 yılında yazılan, 1911 yılında Türkiye’de Türkçe’ye çevrilen Gorki’nin romanı ANA; yaşlı halk kadınının, kendini oğluna adamasının romanıdır. Bu eser sonraları tiyatroya ve sinemaya da aktarılmıştır.
Anaların ve çocuklarının sağlığı ve aile planlaması hizmetleri ile ilgili çalışmalar yapan, Sağlık Bakanlığına bağlı “Ana Çocuk Sağlığı ve Aile planlaması Genel Müdürlüğü” Ankara’da bulunmakta, şubeleri Anadolu’da görev yapmaktadır.
Kovanlarda yumurtlayan tek dişi arı, “ANAARI” dır. “Arı beyi Kraliçe” adı da verilen ANAARI’ nın karşıtı “Yalancı Anaarı” dır. Yalancı anaarılar döllenmemiş olduğundan, yumurtalarından her zaman erkek arılar meydana gelir. Kovanlardaki bu hayat, hikmet ve ibretlerle doludur.
Bursa’lı Hoca Abdurraûf, ya da “Hikâye-i Dendâniye” olarak bilinen “ANABACI HİKÂYESİ” 16.Yüzyıla damgasını vurmuş, edebi bir eserdir. İnsanların vefasının ve dünya sefasının akıcı bir dille anlatıldığı hikâyede; Bursa’ lı Tüccar Hoca Rauf’un, Şiraz’ da geçen servet harcama olayları ile meteliksiz olarak geri dönüşü anlatılmakta, mesajlar verilmektedir.
Tatlı su kenarlarında görülen mavi yeşil su yosunlarının adına, “ANABAENA” adı verilir. Sibirya’nın orta kesiminde akan 897 Km. uzunlukta ki ırmağın adı, “ANABAR” dır. Tropikal Avrasya’da yaşayan, bazen çalılara tırmanarak böceklerle karnını doyuran iki hayatlı balıkların ismine, “ANABAS” adı verilir.
Şehirlerimizde kent içinde, ara sokakların açıldığı geniş yollara “ANACADDE” ismi verilir. “ANAKENT BELEDİYELERİ” , birkaç belediyeyi sinesinde barındırır. Anasına düşkün kimseler için kullanılan “ANACIL” dilbilgisinde Sıfat’tır.Yavru yapmaya alışkın hayvanlara “ANAÇ” deriz.
“Anaç tavuk , Anaç koyun , Anaç kovan” tabirlerini sık sık kullanırız.
Anadilimizle konuşur, Türk müziğinde, basit makamlardan birinin adı olan “ANADİZİ” yi dinleriz.
Bir zamanlar ANAYURT’ tan kafilelerle ayrılan, Dünyanın her tarafına yayılan, ilim ve medeniyet götüren ecdadımız, Türk Milleti’nin büyük ve mübarek coğrafya haritası ANADOLU...Cennet Vatan, Şüheda Yurdu...Toprağımız, taşımız, yaylamız, dağımız, ovalarımız, ırmaklarımız, göllerimiz ve binbir güzelliklerle donatılmış Yurdumuz ANADOLU... Yine ilk, yine temel, yine ANA... 755 688 Km. Karelik toprak bütünlüğü üzerinde yükselen ve yücelen Tarih ve Medeniyet beşiği, Osmanlı’nın ilk eşiği ulu bir çınar.
“Anadolu Beylikleri” , “Anadolu Ağası” , “Anadolu ağzı” , “Anadolu Beylerbeyi” , “Anadolu Kazaskeri” , “Anadolu Selçukluları” ve “Anadolu Medeniyeti” başlıklarının Tarih olduğu, özdeşleştiği, miras kaldığı VATAN...
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında; Haydarpaşa’dan başlayarak, Basra ve Kuveyt limanlarına kadar uzatılması düşünülen, tarihi kaynaklarda adı “Anadolu Bağdat Hattı” olarak geçen, 2038 Km. uzunluktaki tren yolu, Cennet mekân Sultan Abdülhamid’ in ölmez eserleri arasındadır.
“Anadoluhisarı” İstanbul’da yapılan iki büyük hisardan biridir. Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılmıştır. Hemen karşısında bulunan Rumeli Hisarını da, çağ açan / kapayan kumandan Fatih Sultan Mehmed Han yaptırmıştır. Boğazın iki incisi, iki büyük savunma ve korunma kalesi... İstanbul Beykoz ilçemize bağlı Anadolu hisarı, şirin bir kentimizdir.
Destanı yazılan Çanakkale savaşlarının büyük bir bölümü, Anafartalar’ da yapılmıştır. İngiliz Kuvvetlerinin çil yavrusu gibi geriye püskürtüldüğü, 20 Aralık 1915 gecesi son bulan bir destan...
Başkalarından geçinen, çalan / çırpan, bedavacılar için; “ANAFORCU” tabiri kullanılır. Coğrafi terimler içerisinde Kıtaların diğer bir adı; “ANAKARA” dır. Kuşaktan kuşağa geçen alışkanlıklar, kültür kalıntıları, örf/adetlere “ANANE” denilir. yine “ANA” kökünden türetilmiştir.
İlk öğretim çağına gelmemiş, yavrularımızı okula hazırlayan, okul öncesi eğitim kurumlarına “ANA OKULU ” adı verilir. Anavatan Partisinin kısa yazılışı ANAP. olup, yine “ANA” kökünden kurulmuş bir partidir.
Anarşi”,“Anarşizm”,“Anarşist”,“Anasır”,“Anarmonik” gibi kelimelerin kökeni yine“ANA” dır.
Halk Edebiyatında , Ana ile ilgili şiirlerin özel bir yeri vardır. Anası olmayanlara “Yetim” , babasızlara “Öksüz” denilir.
Yazımı, cennetin ayakları altında olduğu müjdelenen layık analara armağan olmak üzere bir şiirimle noktalamak istiyorum:
BİR ANA ARIYORUM!
BİR ANA ARIYORUM! Mâhremine kapalı,
İmanı büyük cevher, yalnız Hakka tapalı,
Elif gibi doğrudur, hilelerden sapalı,
Cihadın anasıdır, Emr-i Mârûf yapalı,
ANA BAŞIMIN TACI, HER DERDİN İLÂCIDIR.
BİR ANA ARIYORUM! Mehmed’imin anası,
Ab-ı Hayat İksîri, içen doymaz kanası,
Nöbette iki ciğer, evlâdına yanası,
Ayna gibi parlıyor, ellerinde kınası,
ANASIZ ÇOCUK YETİM, ANA BAŞLAR TACIDIR.
BİR ANA ARIYORUM! Peygamber’i doğuran,
Uykusuz gecelerde, ümitleri yoğuran,
Hasret-i sevdâlarda, hayalleri kavuran,
Mazlumların yanında, aç/susuzu doyuran,
AĞLARSA ANAM AĞLAR, GERİSİ YALAN AĞLAR.
BİR ANA ARIYORUM! Anadolu ismidir,
Mübarek değerlerde, Şan-ı Şeref cismidir,
Öpeyim ellerini, hayal olan resmidir,
Cehennem’e sütrede, akan yaşın çeşmidir,
ANA YUVADA DİREK, OLMAZSA YANAR YÜREK.
BİR ANA ARIYORUM! ak pürçekli nineler,
KEMÂLİ şiirinde, bağrı yanık sîneler,
Ne kadar yazsan azdır, hecelerde yineler,
Ömür olsa bin sene, sırtımıza bineler.
ANAMI ARIYORUM, HASRETTE YANIYORUM!