Anayasaya Evet Demek İslami Bir Görev midir?
12 Eylül Anayasası diye bilinen, Türkiye’de halen yürürlükte olan Anayasa bilindiği gibi 7 Kasım 1982’de Halkoylamasına sunularak, % 92 oranında bir evet oyu aldıktan sonra yürürlüğe girmiştir. Dönemin darbe lideri de uzun yıllar bu evet yüzdesi ile övünmüştür. Elbette bu durumda Kenan Evren’e de ona evet diyenlere de “hayırlı olsun” demek gerekirdi. Halk çoğunluğunun yanılabileceğinin, yanlışa evet diyebileceğinin belki dikkat çeken örneklerinden birisi de bu olaydır.
Erzurumlu olanlar veya işi, grevi, öğrenciliği sebebiyle yolu Erzurum’dan geçenler Sayın Mehmet Kırkıncı’yı bilirler.
Kendisi o dönemde de Erzurum’da ikamet ederdi. Said Nursi bağlısı olarak tanınırdı. Nurcu diye bilinen camiada oluşan gruplaşmada “Yeni Asyacı” diye isimlendirilen hizip içinde yer almıştır. Bu hizbin alameti farikası ise koyu derece de Demirel tartarlığı idi. Demirel ise 12 Eylül 1980 darbesi ile bir kere daha devrilmişti. Onu devirenlerin hazırladığı Anayasa için 7 Kasım 1982 halk oylamasında, koyu Demirelci Yeni Asyacılar ne yapacaktı? Mehmet Kutlular öncülüğündeki ana çekirdek muhtemelen Demirel bağlılığının da etkisi ile halk oylamasında Anayasaya hayır deme kararı aldılar. Zaten Yeni Asya Gazetesinin 7 Kasım 1982 öncesine ait sayıları da bu hayır kararının bazı örneklerini haberleştirmiştir. Arşiv merakı olanlar da ayrıca oradan okuyabilirler. 7 Kasım 1982’de yapılan halk oylamasında, Anayasaya hayır demenin rengi “mavi” idi. Bu yüzden Demirel’in kendisini ziyaret edenlere “istikbal göklerdedir” dediği, yani halk oylamasında gök rengini, maviyi kullanmalarını telkin ettiği anlatılırdı.
Erzurum’daki Mehmet Kırkıncı ne yapacaktı? Bir taraftan Demirel’e olan bağlılığı, içinde bulunduğu Yeni Asyacı hizbinin Anayasaya hayır denilmesini isteyen tutumu ile kendisinin durumu farklıydı. Çünkü 12 Eylül 1980’den başlayarak Mehmet Kırkıncı’nın sürekli olarak münasebet düştükçe, darbenin lehine uzun konuşmalar yaptığını neredeyse herkes bilirdi. Şimdi bir çeşit yol ayrımına gelmişti. İki yıl boyunca övdüğü darbecilerin Anayasasına ya hayır diyerek Yeni Asya hizbi içinde yoluna devam edecekti ya da evet diyerek onların rağmına bir seçim ortaya koyacaktı. Mehmet Kırkıncı’yı dinleyenler, okuyanlar bilirler ki, o siyasette haklı olanı değil güçlü olanı daima tercih etmiştir. 1982’de Türkiye’de kim güçlüydü? O dönemde elbette Kenan Evren’in gücü yanında Süleyman Demirel’in adı bile okunamazdı. Bu yüzden Mehmet Kırkıncı’da seçimini yaptı. Kendisine bağlı olanlara da ısrarla telkinlerde bulundu ki: “Kenan Evren’in vatanı anarşi belasından kurtarması sebebiyle ona olan minnet borcumuzdan dolayı bu anayasaya evet demeliyiz”. Zaten o dönemde Anayasaya evet deme telkinleri oldukça serbest ve meşru sayılırken, hayır demek bir çeşit vatan düşmanlığı sayılırdı ve şiddetle yasaklanarak böyle bir şeye yeltenenler hatta yeltenme ihtimali olanlar bile aynı şiddet derecesinde takip edilmiştir. Böylece vatanı kurtaran Kenan Evren’in hatırı için onun hazırlattığı Anayasaya evet dedirten Mehmet Kırkıncı hem Demirel’e olan bağlılığını sonlandırmış hem de Yeni Asya hizbi ile de yollarını siyaseten ayırmıştır. Belki de haklıdan değil güçlüden yana olan eğilime bağlılığı sebebiyle Mehmet Kırkıncı’nın tutumu daha tutarlı olmuştur. Uzun yıllar Demirel’in gücünü abartarak ondan yana olmayı çok önemseyen Yeni Asya hizbi de, 1982 Anayasa oylamasının sonunda Demirel’in gücünün artık hayalden öteye geçmediğini görmüştür!
Bir yıl sonra 1983’te yapılan genel seçimlerde de yine Sayın Mehmet Kırkıncı, “Kenan Evren’e vatanı anarşi belasından kurtarması sebebiyle olan minnet borcundan dolayı” onun desteklediği Milliyetçi Demokrasi Partisi’ne ve onun lideri Turgut Sunalp’e oy verilmesini ısrarla telkin ederek yine Yeni Asya Hizbine rağmen ayrı bir siyasi tercihini devam ettirmiştir. Ayın Mehmet Kırkıncı, bütün bunları yaparken, sürekli olarak “siyaset yapmadığını”, siyasetin dışında olduğunu”, zaten Said Nursi’nin de “Euzu billahimineşşeytani vessiyase” dediğini kendisinin de bu ilkeye bağlı kaldığını savunmuştur. Yani 1980 öncesinde ısrarla Demirel’in partisi olan Adale Partisine destek olmanın, Kenan Evren’e duyulan minnet sebebiyle onun Anayasasına ve onun sayılan partiye destek olmayı, bunu telkin etmeyi Sayın Kırkıncı “siyasetin dışında”başka bir şey görmüş olmalıdır.
Ancak Turgut Sunalp’in partisi beklenenin aksine istenilen oranda oy alamadı. Seçimleri diğer Turgut (Özal) kanmış oldu. Üstelik parti liderliğini de Sunalp, Ülkü Söylemezoğlu’na kaptırdı. Söylemezoğlu’da soyadının aksine muhtemelen delegelere de bazı önemli şeyler söyleyerek Anavatan Partisi (ANAP) ile birleşme kararı aldı. Böylece Sayın Kıkıncı’nın desteklediği parti buharlaşmış oldu. Yeniden Yeni Aya hizbine ve onun kader birliği yaptığı Demirel ile partisi DYP’ye (Doğru Yol Partisi) dönmeyi de uygun görmemiştir. O sırada DYP’nin kayda değer bir gücü yoktu. Ama ANAP hala güçlü idi. Turgut Sunalp’in yıldızı siyaset semalarından kaymıştı ama diğer Turgut’un (Özal) yıldızı o semada en fazla ışık saçmaya devam ediyordu. Zaten önemli olanda haklıya rağmen güçlü ile beraber olma becerisi değil miydi? İşte bu anlayıştan dolayıdır ki Sayın Kırkıncı, 1987 genel seçimlerinde ANAP’ı desteklediğini sohbetlerinde sıkça tekrarlamıştır. Bir ara Mesut Yılmaz liderliğindeki ANAP ile Tansu Çiller liderliğindeki DYP arasında bir kararsızlık yaşadığı rivayetleri de herkesin malumudur. Ama bu kararsızlığını üzerinden atarak, 2002 genel seçimlerinde de Ak Partiyi tercih etmiştir. Ona çok yakın olarak bilinen Hüseyin Çelik ve Muzaffer Gülyurt gibi isimler de zaten partinin kurucuları arasında elbette “Hocaefendi ile yaptıkları istişarenin sonucunda” yer almışlardır. Ancak Ak Parti elde ettiği seçim başarısı ile Sayn Kırkıncı’ya yeni bir Turgut Sunalp misalini de yaşatmamıştır.
8 Ağustos 2010 tarihli Zaman Gazetesi’nde Mehmet Kırkıncı ile yapılan bir röportaj yayınlanmıştır. Burada Sayın Kırkıncı, 12 Eylül 2010’da yapılacak Anayasa değişikliği oylaması için: [Hürriyete giden her adıma, bu millet daima 'evet' demiştir." diyen Kırkıncı, cumhurbaşkanını halkın seçmesi için yapılan referandumda olduğu gibi milletin bir kez daha demokrasi karşıtlarına ders vereceğini düşünüyor. 'Evet' demenin insani, İslami ve vicdani bir borç olduğunu vurgulayan Kırkıncı, Bediüzzaman Said Nursi'nin 'necip millet' diye tanımladığı Türk halkının sandık başında vicdanının sesine kulak vererek sağduyu ile hareket edeceğine inanıyor: "Referanduma siyasi mülahaza ile yaklaşmak doğru değil.
Anayasa Mahkemesi paketi inceledi, ekseriyet itibarıyla reddetmedi ve kabul etti. Son sözü millete bıraktı. Şimdi bu kadar merhalelerden geçerek önümüze gelen yasa değişikliğine siyasi yaklaşarak kafaları karıştırmayı doğru bulmuyorum."]
Görüldüğü gibi Anayasa oylamasında evet demek artık “insani, vicdani ve İslami bir borç olmuştur”. Mevcut anayasanın değiştirilen maddeleri için 1982’de evet demek te elbette insani, vicdani ve İslami borçlar arasındaydı. Ama günümüzde ise o maddelerin değiştirilmesine evet demek insani, İslami ve vicdani borçlar arasına girmiştir! Aslında insani, vicdani ve İslami borçlar devam ediyor ama görüldüğü kadarı ile içerikleri arasında oldukça büyük bir değişiklik ortaya çıkmış oluyor. İslami ve insani grevlerin içeriğinde ortaya çıkan bu büyük değişikliği nasıl açıklamak gerekir? Sayın Kırkıncı, 1982’de mi yanılmıştır yoksa 2010’da mı yanılmaktadır? Ya da hem 1982’de hem de 2010’da mı yanılmaktadır? Belki de Sayın Kırkıncı hem 1982’de hem de 2010’da yanılmamıştır, içtihadında isabet etmiştir de onun tercihlerinde yanılgı arayan faniler hem 1982’de hem de 2010’da yanılmaya devam etmektedirler.
Yine Sayın Kırkıncı, Anayasa değişikliği paketine; “siyasi mülahazalarla yaklaşmanın doğru olmayacağını” açıklayarak, muhtemelen “euzübillahimineşşeytanirrecim” ilkesine olan bağlılığını da bir kere daha ortaya koymuştur. Demek ki Anayasanın değiştirilen ve değiştirilmeyen maddelerini siyasetin kapsamı içinde düşünmemek gerekir. Çünkü Sayın Kırkıncı’nın açıklamalarına göre, siyaset bir parti işidir. Her hangi bir partinin dışında kalan bir şahıs ise siyasete karışmamış olacaktır. Kendisi de zaten bir partinin üyesi, delegesi olmadığı için muhtemelen, kendisini siyasetin dışında belki de üstünde bir şahsiyet olara görmektedir. Sayın Kırkıncı’nın hayatında görülen çok farklı bir o kadar da uyumluluğu şüpheli olan siyasi tercihlerini toplu halde okumak isteyenler, onun Zafer Yayınları arasında çıkan “Hayat ve Hatıratım” isimli anılarını okuyabilirler. Haktan yana değil güçlüde yana siyasi tercih ortaya koyanların inandırıcılıktan ne ölçüde uzaklaşabildiklerinin misalleri ise elbette bu kitapta pek çoktur.
Yalnız Sayın Kırkıncı’nın Demokrasi hakkında bu kadar olumlu görüşler açıklaması ise demokrasi için olumlu bir katkı sayılabilir. Elbette özel sohbetlerinde de demokrasi konusunda da olumlu görüşleri telkinleri duyuluyor olmalıdır. İnsan iradesinin, seçme hakkının yalnızca Anayasa oylamalarında ve güçlü görünen tarafların yanında yar almaktan ibaret olmadığını Sayın Karkıncı takdir edecek bir müktesebata sahiptir. İnsanoğlunun Allah’tan gelen vahyi bile kabul edip etmemekte muhayyer bırakılarak, Müslüman olup olmamayı kendisinin bir tercih hakkına bırakılmışken, bir faninin yazdıklarının “ilahi bir vahiy” derecesinde görülmesinin telkinleri ile bir ömrün geçirilmesi 1982 ve 2010 Anayasa oylamalarındakinden daha önemli insani, vicdani ve İslami bir borç olduğunu Sayın Kırkıncı artık takdir ve teslim etmelidir. Bu alanda görülen hatanın da 1982 ve 2010’da görülebilecek insani, vicdani ve İslami hataları kat be kat aşacağını da yine takdir ve teslim etmelidir.
Yanılmak fanilere özgüdür. Bütün faniler yanılır. Yanılmazlık yalızca yaradana mahsustur. Bu yüzden bir faninin yanılgısını ortaya koyması onu küçültmez. Hatırlanmalıdır ki, Hutbe okuyan Hz. Ömeri’in yanıldığını yaşlı bir kadın yüzüne karşı söyleyince o da cevaben: “Hattab oğlu Ömer yanıldı bu yaşlı Kureyşli kadın doğru söyledi” diye bilme cesaretini göstermiştir. Yoksa haklıdan yana değil de güçlüden yana olanların, 1982’de ve 2010’da yanıldıkları ayan beyan ortada olanların bir kere olsun yanılgılarını itiraf etmemeleri ne büyük bir kibirdir? Bu nasıl faniliktir?
İyi ki siyasete karışmamış mübarek
Ağustos 9th, 2010 at 15:55Bir de karışsaymış ne olacakmış kim bilir :>
Kimlere, neden HAYIR demeli
Hayır demelisin haramilere,
Çalana, çırpana, soyana hayır.
Fırsat vermeyesin bu kenelere,
Kanınla beslenip, doyana hayır.
Bunlar belli idi ta en başında,
Hepsi zengin oldu çok genç yaşında.
Gizli anlaşarak yasa dışında,
Hukuku geçersiz sayana hayır.
Sadaka verirler hakkını çalıp,
Gözünden kaçırma uykuya dalıp.
Şekerle, kömürle oyunu alıp,
Enayi yerine koyana hayır.
Kimler ne demişti, unutma belle,
Kimler iteledi köylüyü elle.
Eşkiyaya ‘sayın’, şehide ‘kelle’
‘Ananı da al git’ diyene hayır.
Kim neyi saklıyor ortamı gerip,
Kim neden kaçıyor meclise girip?
Dokunulmazlıklar için söz verip,
Sonra da sözünden cayana hayır.
Kimler aldatıyor palavra atıp?
Kimler kazanıyor yan gelip yatıp?
Limanı, madeni, Tekel’i satıp,
İşçiye, memura kıyana hayır.
Cumhuriyet, hakkı taşıyan direk;
Demokrasi için laiklik gerek.
Milleti ümmete dönüştürerek,
Devletin altını oyana hayır.
Vatanı, milleti ortadan yarıp,
Mağdur görünürler sizlere varıp.
Deniz fenerini sislere karıp,
Yargının önünden tüyene hayır.
Hayırlara araç Nevzat’ın sözü,
Halk için çalışır kulağı, gözü.
Gösterin şunlara yokuşu, düzü,
Milletin sırtında kayana hayır.
Halk Ozanı Karamanlı Nevzat
Ağustos 10th, 2010 at 09:19bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu.sırf laf ebeliği başka bişi de değil.ayıptır ya.insanları bu kadarda aptal yerine koymayın.sizden rica ediyorum.artık bu oyunlarınızdan vazgeçin.gerçekten islami görevlerinizi başka şeylerde doğru yerine getirmeyi planlayın.siyasete alet ederek deil.ben asla ne parti ne de taraf tutuyorum.gözle görülebilenleride bariz görüyorum.mehmet kırkıncı adını dahi duymadım tanımıyorum.nasıl bir tezatlıktırki bu.1982 anayasasına evet diyen bir adam.2010 anayasasınada evet der.akıl sır ermez bu işe.işte bu hükümetin halide bu istikrarsızlık.kabul edin kan kaybediyorsunuz.halkın sizi tuttuğu falan yok metezori yaptırıyorsunuz.ben ve benim gibi sıradan hayat yaşayan çevremdeki bütün insanlar bu hükümetin entrikalarından bıktı.nerde ülkeyle ilgili konuşulsa millet bela okuyo.nasıl oluyoda siz yine sandıktan çıkıyorsunuz.artık kimse inanmıyor size.hep oyun oynuyorsunuz.allah hepimizin sonunu hayır etsin.artık şu ülkede biraz olsun insani yanınız varsa iyi şeyler yapında şehitlerimiz yattıkları yerde bari rahat uyusunlar.bu vatan öle sizin kaybetme peşkeş çekmek çabalarınız kadar kolay kazanılmadı.keşke şu referandum olayını mitinglerle siyasete çevirmeseydinizde halkta gerçek iradesiyle evet deseydi.antipatik oldunuz işte.bunu yaparak.gerçi hala değişecek olan maddeleri kimsenin bildiği yokya.allah kabul etsin halk oylaması yapılacak.ne biliyorumda ne ye evet yada hayır dicem.çok komik.atı alan üsküdarı geçmiş,biz birbirimizi yiyelim.sölücek çok şey var.keşke bizim gibi insanlara söz hakkı verseler.mehmet kırkıncı sizi şiddetle kınıyorum.istikrarsızlığınızdan dolayı.
Ağustos 10th, 2010 at 10:46sayın selami hocam bu yazdıklarına katılıyorum hatta eksiğin bile var bu gibi insanlar öyle çıkarcıdırki en ufak bir kara nekadar yalakalık yaptıklarına defalarca şahit olmuşuzdur.Bunlar yanında çalıştırdıkları işçilerin bile maaşlarına gözdiktiklerine çok şahit olduk allah ıslah etsin
Eylül 17th, 2010 at 22:37