Anayasa Yapımı Sürecinde Muhalefet Sorumluluğu
Siyasal analizlerde veya siyasal tartışmalarda genellikle iktidar sorumluluğundan bahsedilmektedir. Hatta bu konuda 82 Anayasa’sı öncesinde yürürlükte olan 61 Anayasasının ilgili maddesinde siyasal partiler için “İSTER İKTİDARDA OLSUN İSTER MUHALEFETTE OLSUN” siyasal partiler demokratik hayatın vazgeçilmez ögeleridir şeklinde belirtilmektedir. Ancak siyasal partilerin bu önemi doğal olarak 1982 Anayasasında “İKRİDARDA OLSUN MUHALEFETTE OLSUN” ibaresi çıkarılmıştır. Bu ibarenin çıkarılması dolaylı olarak siyasal partilerin muhalefetteyken (bile) var olan stratejik önemini ortadan kaldırmıştır. Bu süre fiilen 1998-2003 yıllar arasındaki koalisyon hükumetleri döneminde fiilen eskisi kadar önem taşısa da 2003 yılından bugüne tek parti yönetimi boyunca yine muhalefetin stratejik önemi kaybolmuştur.
2012 Anayasası Sürecinde Muhalefetin Stratejik Önemi:
Son 15 yıldır çalkantılarla geçen Türk siyasal hayatı yeni anayasa yapım sürecine dayanmıştır. 2011 yılına kadar birkaç taslak metin çıkarılsa da iktidarın deklare etmiş olduğu resmi bir Anayasa metni bulunmamaktadır. Bu nedenle bu kronolojik noktada muhalefet partilerinin stratejik önemi ortaya çıkmaktadır.
Pek tabiî ki Anayasa yapım süreçleri tek başına iktidarları veya en azından güçlü iktidarları gerektirse de Anayasa’nın teknik olarak geçmesinde (kabulünden) çok daha önemli olarak kabul edilecek Anayasa’nın gerçekten toplumun her kesiminin sağduyusunun istatistiklerini veya bu istek veya beklentilere göre ortaya çıkacak bir Anayasa metni olması özel önem taşımaktadır. Bu nedenle muhalefet partilerinin bu süreçte hamasi reflekslerle değil en iyi ortak paydanın yakalanması adına ikibinyüz yıllarını dahi rahatlıkla görecek bir esneklikte özet ama eski tabirle “efradına manî ayarına câmi ne eksik ne fazla” katılıkta ve kapsamda bir metin için bütün teşkilatlarını seferber etmelerini gerektirmektedir. Bu açıdan siyasal parti başkanları il il kendi teşkilatı içinde gerekirse toplumsal alan araştırmaları yaptırarak Anayasa hazırlık sürecini katkıda bulunmaları gerekmektedir. Muhalefetin bu konuda KAYITSIZ KALMA veya İNİSİYATİF BIRAKMA lüksü yoktur. aksi takdirde halkın istek ve beklentilerine uymayan bir Anayasa daha Kabul edilmeden ölü doğmuş sayılır.
Türkiye çapında bütün illerde ve ilçelerde teşkilatlanmış her bir siyasal partinin ülke mozaiğinin en iyi şekilde devletin ana uzlaşı kitabı olan Anayasa yansıtılması açısından önemi son derece büyüktür.
Bu süreçte slogan veya laf üretmek veya polemik oluşturmaktan çok daha ivedi olarak yeni Anayasa’nın oluşturulmasını hazırlık yapılmalıdır. Bu anlamda konunun uzmanları olarak rahatlıkla şunu söyleyebiliriz ki, 2011 yılı itibarıyla ister iktidarda olsun ister muhalefette olsun isterse meclise girmemiş olsun Türkiye çapında bütün il ve ilçelerde örgütlenmiş olan her siyasal partinin kendine göre bir Anayasa metni önerisi olmalıdır. Bu metinler formel olarak T.B.M.M Anayasa Alt Komisyonu’na ulaştırılmalıdır. Bu öneri sürece takoz koyan veya geciktiren değil sağduyunun en iyi şekilde bulunmasına fırsat veren bir öneridir. Önerim iktidar ve muhalefet tüm siyasal partilere önemle ve özenle duyurulur.
Ülkemiz için aydınlık yarınlar temennisiyle...
Not:
Bu yazı, www.bilgiagi.net, www.bilgievreni.com, www.gazetecanik.com,
www.kamudanhaber.com, www.siyasalforum.net, www.ahmetfidan.com ile, Halkın Sesi, Gazete Canik vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.
Haklısınız Anayasa her kesimin tuzu olmalıdır...Fakat muhalifeti dikkate alacak iktidar yok tek adam hakimiyeti var konuşmalarda bile kendisini dinletiyor,sıra muhalifete gelince bırakıp gidiyor nezaket bile yok ki paylaşım olsun...Bağnaz yalnız kendisinin en doğruyu bildiğini varsayıyor.Sıkıştığı yerde muhalafete reçeteni versene ben de bakayım diyor...Umutsuzun kimbilir ne ucube anayasa çıkaracaklar yirmibirinci yüzyılda... güzel düşünceleriniz için teşekkürler Sn Ahmet Fidan....
Haziran 28th, 2011 at 00:52Dünyada hiç bir Anayasa uzlaşma ya da mutabakatla yapılamamıştır. Yeryüzünün bütün Anayasaları ya savaş sonrası, ya askeri darbe ya da iç çatışmalar mecburiyetiyle tepeden inme olarak yazılmıştır. Bu tarihi gerçeği paylaşmak istedim.
Haziran 28th, 2011 at 19:38Apartman toplantısı yapacak kadar 'demokratik' bilinci olmayan bir toplumda, bir bölümü için Anayasa'nın 'bağımsızlık-federasyon' anlamına geldiği dikkate alındığında ve AKP gibi 'hukuku keyfine göre eğip bükmede' epeyce sabıkalı bir iktidarla yeni Anayasa hayaldir, hayal kalacaktır.
Bu toplumun geçmişte bıraktığı 9 sene sonrası bugün ihtiyacı olan yeni bir Anayasa değil, yeni bir Ahlak sözleşmesidir.
Başta medyanın patronların elinden kurtarılıp bağımsızlığa mecbur bırakıldığı bir BASIN yasası, YÖK'ten kurtarılmış özerk üniversitelerle ve Seçim Kanunu'nun tümden değiştirilmesiyle birlikte vekil dokunulmazlığın kaldırılması bu sözleşmenin temeli olmalıdır.
Bu meclis bunları mı yapacak derseniz, evet yapmayacak.
Saygılarımla.
Sevgili Murat Serdar,
Anayasaların varoluş ve yapımları açısından kronolojik değininizde haklısınız.
İmdi,
1. Apartman toplantısı yapacak kadar demokratik bilincimiz yok diye, uzlaşmasız bir anayasa yapılacak diye bir şey yok. Bardağın dolu tarafından görmeye çalışabiliriz.
2. Şu ya da bu şekilde iktidar bir Anayasa yapacaktır. Bu kaçınılmaz gerçeği seyretmek veya tukaka edebiyatıyla veryansınlarla, istemezcilik mantığıyla laftan başka bir üretimde bulunmamak OLSA OLSA İKTİDARIN İŞİNE GELECEKTİR. :))
3. Yeni bir Ahlak sözleşmesi iyi hoş ta bu nedir, anayasa mı, Birleşik Krallığınki gibi yazısız anayasa mı ne? Kim yapar, niye yapar, neden yapsın. Her şeyin maddileştiği somutlaştığı dünyamızda bir ahlak sözleşmesi gereği ve önceliğinin takdirini okurlara bırakıyorum.
4. Basın yasası, YÖK düzenlemesi, Seçim kanunu bunların hepsi birkaç sene içinde mutlak surette yeniden yazılacaktır. Bunu bizzatihi biliyorum.
Yani meclis son paragraftakileri de yapacak.
Bütün bunlar her partinin Anayasa taslağına şu ya da bu şekilde bir katkı yapmamasını gerektirmez.
Haziran 29th, 2011 at 00:14