Aslında 28 Şubat Sürecini yazacaktım. 28 Şubatı, bu gün, Mecliste olan dört partinin sözcüleri de, darbe diye nitelendirdi. Kınadı ve lanetledi.
Yani bir kez daha AKP, CHP aynı görüşü savunmuş oldu.
Diyelim ki onların dediği gibi, 28 Şubat bir darbeydi.
Bu darbe ne diyordu.
28 Şubat, Birinci Madde olarak, Cumhuriyet Kanunları uygulansın diyordu. İhtiyaç dışı İmam Hatip Okulları normal liselere dönüştürülsün diyor, Cumhuriyete ve Mustafa Kemal devrimlerine sahip çıkıyordu.
Bir buçuk milyon İmam Hatip öğrencisinin varlığı ile övünen,* İslamcılığı savunan AKP’nin, 28 Şubat sürecini lanetlemesini anlarım.
Muhalefette olanlar, her seferinde, AKP’yi sivil darbe yapmakla suçluyorlar.
CHP, 28 Şubat Sürecini lanetleyerek, hem gericiliğe prim vermiş oluyor. Hem de, AKP ile aynı safa düşüyor. Çünkü 28 Şubat Süreci laikliği ve devrim kanunlarını önceliyordu.
CHP asker karşıtlığı düşüncesini, darbe karşıtlığı maskesi ile geçiştirmiş oluyor. Yani laikliğe bir yumruk da, AKP ile beraber CHP vuruyor.
Meclisteki partiler laikliği savunmayınca, yani Anayasayı savunmayınca, Cumhuriyet Kanunlarını savunmayınca, AKP’nin yapmayı tasarladığı Tuzak Anayasa için zemin hazırlanmış oluyor.
Cehenneme giden yol; iyi niyet taşlarıyla döşenir diyeceğiz ama pek iyi niyet de, yok gibi…
Devletin tepesideki kişiden, Anayasayı tanımıyorum çıkışı geliyor.
Anayasayı tanımayanlarla birlikte sözde yeni Anayasa yapmaya kalkışılıyorlar.
Cumhuriyet Kanunlarını uygulatmak isteyen 28 Şubat generalleri Kumpaslarla, AKP iktidarınca yargılandı. Mahkûm edildi.
Ancak Cumhuriyetin gücü Kumpasçıları yendi. Ve süreç bize, Cumhuriyet Kanunlarının hala savunucularının olduğunu gösterdi.
Sosyal demokratların önemli yanılgılarından birisi de; gerciliğe karşı mücadele de, HDP ile ittifak arayışıdır. Bunu 7 Haziran seçimlerinde çok açık gördük.
Laikliği kurtarmak için bölücülerle işbirliği yapmak. Laikliği bölücülerden medet umarak kurtarmaya çalışmak. Yani vatanın bölünmesine karşılık olarak, laikliği kurtarmak.
Böyle bir yurt da, böyle bir dünya da yok.
Bu ve buna benzer yanılgılar, ülkeyi bölücülerden ve gericilerden kurtarmamızı zorlaştırıyor.
Bölücülüğün kendisi gericiliktir. Bölünen toplumlar geriler. Bölünmenin olduğu yerde üretim azalır. Refah azalır. Endişe ve huzursuzluk artar.
Emperyalizmin bölücüler ve gericilerle işbirliği yapması bir ortaçağ işidir. Böyle baktığımızda, ortada doğuda, neden ortaçağın hakim olduğunu daha iyi anlarız.
Bölücülüğe karşı mücadele, aynı zamanda gericileğe karşı da mücadeledir.
Son söz; Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayanların, yeni yapacakları Tuzak anayasaya da halk zaten inanmaz.
*Bilim kitlesi ve teknoloji üretimi ile övüneceğine din adamının çokluğu övünen bir anlayış.
Bülent Esinoğlu
bulentesinoglu@gmail.com
ulusalkanal.com.tr