Anayasa, Başkanlık, arkasından İslam Ordusu…
Rejimi değiştirmek ve/veya rejimi sürdürebilmek, silahlı bir güce dayanmaksızın imkansızdır.
Kurulan sistemler, ya da rejimlerin toplum düzenini ayakta tutması için ideolojik aygıtlara ihtiyacı vardır. Aygıtların, zora dayalı veya hukuka dayalı yaptırım güçlerinin olması gerekir. Bu aygıtların bir kısmı silahlı kurumlar olabileceği gibi, büyük bir kısmı da, kurumsaldır. Hukuktur. Yazılı ve yazılı olmayan kurallardır.
Rejim değişince, yeni rejimin hukuku, yeni rejimin yaptırım gücü olarak silahlı kuvvetleri de, bu rejime uygun olması gerekir.
Yeni rejimin hukuku, kural ve kaideleri, milli devlet esaslarına göre olacaksa, silahlı kuvvetleri de, milli olmak zorundadır. Yok eğer, İslami rejime göre olacaksa, İslam ordusu olması gerekir. Çünkü artık savunulması gereken millet değil, İslam’sa ordusunun da İslam Ordusu olması zorunluluğu vardır.
Milletin kendisi ve milletin ideolojisi savunulacaksa, milli ordu, İslam ideolojisi ve İslam savunulacaksa, İslam Ordusu olmak zorundadır.
Az milli az İslami, ya da çok milli çok İslami bir durum imkânsızdır.
Bir siyasi iktidar, ideolojisine güvenemediği silahlı kuvvetin varlığında, iktidarını ilelebet sürdüremez. Ya kendini koruyan silahlı kuvvetin ideolojisini, kendi ideolojisi haline getirecek, ya da yeniden ordu kuracaktır.
Osmanlı İmparatorluğunda, ordunun yenilenmesi ihtiyacı, bu ideolojik uyumun sağlanması için gerçekleştirilmiştir. 25 bin Yeniçeri, yenilenme adına kılıçtan geçirilmiştir.
Ülkemizde siyasal İslam derinleştikçe, ordunun da, bu derinliğe uygun bir yapıya ayak uydurması zorunludur.
Bunu biraz daha açarsak, subayların ve ordu yöneticilerinin İslam-i eğitimden geçirilmelerini gerektirir. İslam’ı bilmeyen komutan, İslam’ı savunamaz. Böyle bir durumda, benim görevim milleti savunmaktır diyemez. Çünkü esas olan, artık millet değil İslam’dır.
Anayasa değiştirmenin esası da buradadır. Milleti mi esas alacağız, ümmeti mi(İslam’ı) esas alacağız…
Anayasadan Türk kelimesinin çıkarılması isteği, yukarıda anlatmaya çalıştığım mantığın sonucudur. Anayasadan Türk’ü kaldırıp İslam’ı koyarsanız, tüm kurumların, İslam esaslarına uygun olacağını benimsemişiniz demektir. Savunacağınız kurumda millet değil İslam’ın kendisidir.
Böyle bir düzende, İslam’ın çıkarları demek, İslami bir iktidarın çıkarlarını korumak demektir.
Diyeceksiniz ki, çağımız dini devletler çağı değil, milli devletler çağıdır. Hayır.
Bunu belirleyen, iktidar sahipleri ve onların destekleyicilerinin, sahip oldukları düşünce dünyasıdır.
İyi de durum %50, %50 ise ne yapacağız.
Yaşadığımız kaos da bundandır. Bir zümre kendi ideolojisini kendisi kadar gücü olan diğer zümrelere dayatırsa, ortaya sadece kaos çıkar.
Taraflar birbirlerine, fiziki üstünlük sağlamadan siyasi istikrar sağlanamaz.
Ülkemizin uzun süre bu kaosu yaşayacağı ne yazık ki bilimsel bir gerçek.