Ananın ne İşi Varmış Karhane Kapısında!…(I)
Yakından tanımam adamı… “Abdurrahman Çelebi” olarak kaptığı köşesinden, bir de “ “b.ku boncuklu tv yorumcuları arasında oluşuyla sınırlıdır hakkındaki bilgim.
İfade özgürlüğüne olan saygım, cevap verme arzumu hep elimden almıştır benim. ...
Ama; susmak “Abdurrahman Çelebi”’lere cesaret verecekse, işin boyutu değişir orda.
Bakın ne diyor, zat-ı muhterem:
- FETÖ operasyonları derinleştikçe siyasete yansımaları kaçınılmaz olacak
Önkoşulu görmezlikten geliniyor olsa da buraya kadar çok doğru bir tespit… (Şayet
“Yargının da yürütmenin de, yasamanın da başı benim” diyen vesayetten yargı kurtarılırsa)
Diyeceklerini bu doğru söylemin arkasına sokup ekliyor yazar. İşte mesele de burada.
- AKP (tabi ki o AK parti diyor) bu günlere eleye eleye geldiği için, diğerleriyle kıyaslandığında sarsıntı (AKP içinde) daha az olacak”. Ve cümlenin de devamını getiriyor: “en sarsıcı yansıma, kendilerini sol ve laik olarak niteleyenlerde olacak.
-
Söylem bu noktada kalsa, ninemin tekerlemesine ekleme yapmadan güler geçerdim:
- “Laf etti bal kabağı, dinlettim sanır mahallenin dangalağı…”
- Sol ve laik bir parti olarak yıllarca "F-Tipi" diye propaganda yapacaksın, “emperyalizmin yeşil kuşak projesi" diyeceksin, Ergenekon- Balyoz davalarında kumpas kurduklarını söyleyeceksin, dahası onunla da kalmayacak binlerce insanı dinlediklerini, bazı siyasi aktörleri komplo kasetleriyle devre dışı bıraktıklarını bile bile onlarla "paralel" ittifak yapacaksın.
Kör şeytan diyor ki;
- Bırak adabı kenara, çıkar ağzından baklayı…”
Ama biz, ne şeytana inananız, ne de şeytan tipli adamların sözlerine kananız… Adam gibi adabımızla deriz diyeceklerimizi…
- Propaganda mıydı solcuların, laiklerin… ulusalcıların yurtseverlerin o günlerdeki feryatları, yoksa uyarı mıydı!?..İşte o koca kafa – içi boşlar… liboşlar, tut kulağından çifte koş’lar, o tehlikeyi o gün görebilselerdi, bugünün kanlı bilançosu yaşanmazdı. Çıkarları görmemeyi gerektiren ortaklığın koşullarına odaklanmışlardı dünün Muhterem(!)övgücüleri. Bu gün içine düştükleri o çirkefli açmazda, yeni kirli “paralellik sıfatları” üretmekle kendilerine yeni çıkış yolları aramaktalar..
O balyoz, o Ergenekon o edepsizce kurgulanan kumpas davaları döneminde, o, ahlaksız siyasi kaset furyasında, o siyasi depremlerin yarattığı kokuşmuşluğu çıkar için kullanma döneminde “özel değil genel… genel!” diyerek siyaseti mahalle karılarının kavgasına tahvil eden zihniyet “paralel” ittifak içinde değildi de, “sol ve laik“ kesim ittifak içinde oldu öyle mi!?...
O inandığınız Allah sizi bildiği gibi yapsın… O işbirliği yaptığınız şeytan sizi bildiği gibi çarpsın!...
1. BÖLÜMÜN SONU… (Başlığın gerekçesi de II. Bölümde)
II. BÖLÜM MUTLAKA GELECEK HEM DE ÇOK YAKINDA…
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com