Anadolu’nun Dev Şirketleri Bir Bir Batıyor!
Türkiye’nin öz sermaye ile büyümeye alışkın büyük firmaları 2000 ve 2001 krizinde yara aldılar. Bu yarayı daha sonra Türkiye’nin sıcak para ile büyüme dönemlerinde borçlanarak büyümeye döndüren firmalar global krize oldukça zayıf sermaye yapıları ile yakalandı.
Ardından düşük kur politikası gelince firmalar kendilerini sağlama alacak birikim oluşturamadılar, yüksek faiz döneminde borçlanarak büyüme yolunu seçmekten başka şansları kalmadı.
* 2004 tarihinde çıkan Teşvik yasası sanayinin dinamo illerini vurdu. Diğer illerle bu iller arasında haksız rekabet ortamı yarattı. Köklü firmalar yaklaşık yüzde 20’lerdeki maliyet farklarıyla diğer kentlerdeki firmalarla boğuşamaz hale geldi.
Kendini iyiden iyiye gösteren global kriz düşük kur politikasını derinleştirince, ihracat pazarları yüzde 30 daralmaya başlayan firmalar çift yönlü kıskaç altında kaldılar. İç pazarda artan maliyetlere karşın ihracatçılar, kâr’ları minimize etmeye başlarken, bir süre sonra yurtdışı alıcılarını kaybetmemek için zararına fiyatlar verdiler.
* Global krizin etkisi dünyada kendisini dış ticaret daralması olarak gösterirken, ihracatçı firmaların pazarları kısa sürede yüzde 30’un üzerinde daraldı. Sınırlı işten çıkarmalara giden firmalar optimum maliyet hesapları yapamaz duruma düştü.
* Sıkıntıda olan firmalar 2009’un Şubat ayından itibaren açıklanan kriz desteklerinden medet umdular. Özellikle sermayesinin 1 milyar TL’ye ulaştırılacağı belirtilen Kredi Garanti Fonu’ndan yararlanabileceklerini düşündüler. Kriz teşviklerinin en iddialı maddesi olarak gösterilen Fon sessiz sedasız yeniden etkisiz bırakıldı. Harika bir manevrayla fonun bütçesi şirketlere dağıtılmaktan kurtarılmıştı.
*****
Evet; Türkiye küresel krizden “teğet geçti” cümleleriyle iyi kurtarıldı! Hatta çözüm diye sunulan paketler ambalajlarından dahi çıkarılmadı. Ama yıllarca emekleriyle köklü şirketler yaratan, binlerce, onbinlerce istihdam yaratan Anadolu şirketlerinin onurlu kurucularını kurtaramamışız çok mu!
Anadolu sermayesi ile İstanbul sermayesi hep kavga halindedir. Kriz ortamında bile İstanbul da lüks tüketim hiç düşmüyorsa ve saltanat hiç bırakılmıyorsa demekki anadolu şirketleri birilerinin tabağına kızartılıp konmuş kemiriliyor demektir.
Ülkemizi kemirenler kimler sorusunun cevabını bulmalı bence
Ekim 10th, 2009 at 08:11Krizlerde hükümetlerin temel bir politikası vardır, o da; batırılmaması gereken şirketler politikası.
Ekim 10th, 2009 at 13:26Dikkat edin bütün paketler seçilmiş bazı şirketleri ve onların hitap ettiği sektörleri kurtarmaya yöneliktir.
Size sorarım, köyle memed ağanın cebine ne koydular?
Ama rahmi ağanın tüm şirketlerini ve bankaları kurtardılar.
Türk ekonomisi % 10 dan fazla daralırken bankacılık sektörü 2009 un ilk yedi ayında % 35 kar artışı sağladı...
Üretim ve köylü bitirildi.
Bankacılık sisteminde hayret ettiğim şey FAİZ HARAMDIR sloganlarıyla yıllardır banka düşmanlığı yapan kesimler hem iktidar hemde banka sahibi oldular.
Banka sahibi olunca lafı değiştirdiler FAİZSİZ BANKACILIK dediler. Ne farkları var bilen söylesin lütfen.
Ekim 10th, 2009 at 15:15