content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

11 Haz

”Ana” Sponsorundan, Vietnamdaki Zeybek’e…

I.Dün akşam bir reklamda başı örtülü kadınların samimi bir arkadaş toplantısında konuştuğunu gördüm. Hayırdır "işşallah", dedim kendi kendime. Konuşmaları önce algılayamadım. Kamera genele geçince büyük yuvarlak masa etrafında başı örtülü ve açık bir çok annenin arkadaşça hoş bir sohbetin içinde olduklarını ve yüzlerindeki tebessümü gördüm. "Ne iş, başımıza taş yağdıracaklar" diye düşünürken, milli futbolcularımızın anneleri olduğunu anladım. Meğer A Milli Takım 'ANA' sponsoru TTNET için yapılan bir reklammış. İlk kez reklam filmi sayesinde tanışma fırsatı bulan Karadenizli, Hataylı, İzmirli, İngiliz ve Brezilyalı anneler kısa sürede kaynaşmış ve sık sık buluşmak üzere sözleşmiş. Ne kadar duygulandığımı anlatamam. İşte Türkiye'mde görmek istediğim manzara bu. Aslında zaten görünen manzara bu da, bu manzarayı hazmedemeyen birkaç kişi mevcut. Reklam filmi, hazımsızlık sorunu yaşayan kişilere aç karnına sabah ve akşam izletilmeli ve sonra başörtülü insanlarla haftanın belirli günleri yapılacak olan çaylı grup terapilerine geçilmeli...

Yıllar önce, Sinan Çetin'nin İstanbul Üniversite'si İletişim Fakültesi öğrencileri ile çektiği "anayasamı seviyorum" konulu bir reklam filmi vardı. Tüm kanallarda haberler öncesi dönüp durmuştu. Sinan Çetin başörtülü ve başı açık iki kız öğrenciyi, arka zeminde Türk bayrağı ile dalgalandırmıştı. Kızlar birbirilerine sarılmış neş'e içindeydiler. Birbirlerine sarılmaktan, yan yana olmaktan gocunmuyor, gerçekten eğleniyorlardı; kızlardan biri bendim.

II.Milli Eğitim Bakanlığı ve Turkcell işbirliğiyle "Gönül Köprüsü Projesi" başlatıldı. 100 bin çocuğun hiç görmedikleri, belki de görme ihtimali olmayacakları bölgelere götürülmesi planlanan projede doğudaki öğrencilerin batıya, batıdaki öğrencilerin ise doğuya tatile götürülmesi planlanıyor. Rüya gibi bir proje! Bu gün 60-70 yaşına gelmiş ve Ankara'nın ötesine geçememiş ya da berisine gelememiş insanımız bulunmakta... Özellikle bu projenin çocuklar için düşünülmüş olması, ağaç yaşken eğilir, atasözümüzden yola çıkarak, ayrıca mükemmel bir fikir. Proje 'gezelim, görelim, eğlenelim'den ziyade, çocukların hiç yaşamadıkları insanlarla, "farklı" renklerle kaynaşmayı, paylaşmayı ve "gönül köprüsü" kurmayı amaçlıyor. Bu açıdan kendimi çok şanslı görüyorum. Babamın polis olması ve Doğulu olmamız sebebiyle Türkiye'min hemen her bölgesinde yaşadım. O yörelerin insanı ile yaşama ve onları tanıma fırsatım oldu. Mezhebim genişledi.

Bu küçük adım ile dilerim proje amacına ulaşacak ve Türkiye Cumhuriyeti toprakları içinde yaşayan insanlar farklılıkları ile birbirini sevmesini öğrenecektir.

III. Gönül Köprüsü'nün temelleri, aslında, geçtiğimiz kurban bayramında büyükler tarafından atılmaya başlanmıştı. Yüzlerce iş adamı, 2007 yılında ilk defa ailelerinden uzakta Van'da, Mardin'de, Bitlis'te PKK dışında kimsenin kapılarını çalmadığı analarımızın, kendi analarının ellerini öpercesine ellerini öpmüş, bayramlarını kutlamış ve hiç tanımadıkları evlere kurban eti dağıtmıştı. Kasım ayına denk gelecek bu seneki kurban bayramında da aynısı gerçekleştirilecek. Yurtdışındaki Türk okulları kurma fikri gibi bu fikir de Fetullah Hocaya aittir ve onu sevenler aklın yolu birdir, diyerek bu fikre sahip çıkmışlardır. Türkiye'de hiçbir dönem, hiç kimsenin fikirlerine değer verilmemiş, değer veren kişiler ise oculuk, buculukla suçlanmıştır.

IV. Dünyanın dört bir yanına dağılan Türk Okulları çiçek açmaya başlıyor, yavaş yavaş. Geçtiğimiz Salı günü İstanbul'da finali gerçekleşen Türkçe Olimpiyatları nefes kesmiş. "miş" diyorum çünkü ne yazık ki orada değildim. Bu muhteşem organizasyonun, Zaman gazetesi, Yeni Şafak gazetesi, Samanyolu TV, CNNTürk, Haber7, Kanal7 dışında başka basın yayın organında yayınlanmaya, yorumlanmaya -varsa bile internet sayfalarında göremedim- gerek görülmümiş. Hatta yok gibi davranılmış. Yurtdışındaki Türk Okulları için kimler neler söylemedi ki! Az daha rahmetli Ecevit, sözlerinden dolayı laiklikte aforoz edilecekti.

İnsanların içi ile dışı maalesef bir değil. Özellikle siyaset yapanların ve yazanların. Mehmet Ali Birand'ın bile hayranlıkla gezdiği Türk okulları için müspet bir söz ağzından çıktığını duymadım. Duyan var ise, lafımı geri alıp özür dilerim. Hak ettiği gibi övgü ile bahsedenler ise, laikliğin temeline inanmış, demokrasinin bayrağını göndere çeken insanlar. Neyse ki hala o insanlar ayaktalar.

Acaba Türk Okullarında, "bizim"kileri gerçekten rahatsız eden nedir? Amerika'dan Vietnam'a, Brezilya'dan Tanzanya'ya kadar 110 ülkede, Türk bayrağının dalgalanıyor, Türkçe'nin konuşuluyor olması mı? Ganalı gençlerin "Urfa dağlarında gezer bir ceylan" türküsünü söylüyor oluşları mı? Yoksa Vietnamlı'ların zeybek oynayışı mı? Yoksa yoksa tüm bunları "bizim"kilerden daha hevesli ve daha özenli yapıyor oluşları mı?

 

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank