Amerikan Bayraklı Süreç Sürerse…
Son söyleyeceğimi baştan yazayım. Amerikan bayraklı süreç sürerse, Türk Bayrağının altında toplanmak kaçınılmazdır.
Peşmerge ve PKK’nın Türkiye’den Ayn el Arap’a geçişleri , “Serok Obama” sloganlarıyla oldu.
Ellerinde Amerikan Bayrakları, ağızlarında Yaşasın Obama sloganları…
Bölücülüğün hiç bu kadar emperyalizmle bütünleştiği dönem olmamıştı. Hani bunlar ezilenlerin Kürdistan’ını kuracaklardı?
Türk Bayrağı altında birleşmeyi ve emperyalizm karşı savaşmayı göze alamayanlar, Amerikan bayrağı altında birleşiyorlar.
Hani siz Kürtlerin haklarını savunan solculardınız. Bu yalanla kuyruğunuza bazı kandırlmış solcuları da takmıştınız.
Şimdi Amerikan bayrağı daha daha yukarı diye çığlıklar atıyorsunuz. Türk bayrağını elinize almaktan korkuyordunuz.
Kuracağını sandığınız, Kukla Birleşik Kürdistan devletinin bir İsrail/Amerikan devleti olduğu bu günden belli oldu.
Bizler biliyorduk ama Açılım diye bölünmeye başka bir isim bulanlar, bu gerçeği bu yolla karartacaklarını sanmışlardı.
Açılımla birlikte, TÜRK BAYRAĞINI gönderden indirenler, ABD bayrağını göndere çekmeye çalışıyorlar.
Gaflet ve delalet içinde olan siyasi iktidar artık yönetemediğini anlamalıdır.
Bir ülkenin içinde iki ayrı silahlı kuvvet olmaz. İki devlet olmaz.
Siyasi iktidar, Türkiye’ye saldıran güçle bir olarak, birlikte hareket ederek, ülkenin güvenliğini ve dolayısıyla çıkarlarını savunamaz.
CIA Peşmerge’sinin Türkiye’den geçmesine izin vermek; PKK’yı yasallaştırmaktır. Meşrulaştırmaktır.
Artık cümle âlem bilmektedir ki, ABD Kürt guruplarını bir araya toplamak ve bölgeye karşı bir güç haline getirmek için, çok büyük askeri ve siyasi gayret sarf ediyor.
CIA Peşmergesine izin vermekle, Amerikan planının bir parçası olduk. Düşmanımızın bir parçası olduk. Amerikan bayrağının bir parçası olduk.
Kafa mezhepçi, kafa gerici, kafa çıkarcı, kafa bencil olursa, bu kafa güvenlikten anlamaz ve ülkeyi yönetemez.
Güvenlik, üretimin ve üretilen ürünlerin pazarının güvenliğidir.
Hala ülkenin çıkarlarının emperyal akıldan geçmediğini, bölgede güvenliği sağlamanın öncelikli olduğunu, kavrayamayan kişilerin, bu bölgede ülke yönetemeyecekleri aşikârdır.
Zaten inisiyatif kaybetmeleri ve birliği bozmaları bu akıldan geçmektedir.
Siyasi iktidar ülkeyi yönetemiyor de, muhalefetten bir ışık var mı?
Ülke güvenliği Amerikan çıkarlarının tehdidi altındayken, muhalefeti de, iktidarı da, hala Amerika’ya biat etmenin yollarını arıyorlar.
Amerika alenen seni böleceğim diyor. Muhalefet adına birileri çıkıyor; ABD bizi niye bölsün ki diyor!? Ne çıkarı var ki diyebiliyor!
Amerika seni böleceğim diyor, hala ne iktidar ne muhalefet ülkeyi ABD karşısında savunacak tek söz söylemiyorlar.
Avrupa PKK’ya silah veriyor, eğitiyor.
Amerika Peşmerge’nin eline ABD bayrağı veriyor. Tık yok.
Bölünmenin durdurulması Batıya tavır almaktan geçer. Şimdi Batıyı küstürmeyelim ticaret yapıyoruz dersek; büyük toprak kaybı ticaretten kaybımızdan büyük olur.
Ülkenin sermaye biriktiricilerinin de, günlük çıkarları yerine; halkımız kaybederse, kendilerinin de çok şey kaybedeceğini bilmelidirler.
Türkiye elbet bir gün kendini savunacak duruma gelecektir. Lakin geciktikçe, ödenen bedel çok artacaktır.
Bir buçuk milyon Iraklıyı katlederek Özerk Kürt Bölgesi oluşturan Amerika, acaba kaç ülke vatandaşını katlederek Türkiye’yi parçalamayı planlamaktadır.
Amerikan vesayetinden çıkamayan ve dolayısıyla yönetilemeyen Türkiye, çok zor karar aşamasına doğru yol alıyor.
Gecikilen her gün ülkemizin aleyhine işliyor.
Böyle gidersek öyle bir gün gelecek ki, Türk ordusu da işin içinden çıkamaz duruma düşecek.
Bir sözümüz de PKK’nın kuyruğunda solculuk yapanlara olacaktır.
PKK ezilen halkların savaşını mı yapıyor? Yoksa Amerika’nın bölge taşeronluğunu mu?
