Amerikalılar Niçin Uzun Boylu?
Amarikalılar uzun boylu. Sadece onlar mı? Hayır. İskandinav ülkelerinin insanları, İngilizler ve Avustralyalı’lar da uzun boyludurlar. Ama bu saydığımız milletlerden kısa boylu olanı yok mu var ama biz ortalamayı kast ediyoruz.Boy ortalaması kısa olan milletlerde elbette var: Japonlar, Çinliler…
Kısa veya uzun boylu olmalarının genetik özelliklere bağlı olduğunu biliyoruz. Bu genetik özellikler oluşur iken beslenmenin de etken olduğunu bilim adamları ifade etmekteler. Uzun boylu ulusların beslenme şekli, süte dayanmaktadır. Süt onların sanki milli içkileridir. Buzdolaplarında sürekli en az bir şişe süt görebilirsiniz. Yemeklerle bile süt içtikleri görülebilir. Süt memeli hayvanların yavrularını büyütmek için var olmuştur. Sütün içinde doğal büyütme hormonu vardır. Ara sıra değil de her gün süt içen toplumların boydaki karakteristik özellikleri onları uzun boylu sınıfına sokmaktadır. Hatta bu milletler süt ile ilgili yüksek seviyede bilinç düzeyine ulaştıklarından sütü gerçek besin değerinde kullanmaktalar. Bu ülkelerden Amerika ve Avustralya’da Çiğ Süt soğuk zincir şeklinde cam kavanozlar da pazarlanabilmektedir. Pastörize süt üretim ve tüketimi süt sanayinin coğrafi dağılımı ile ilgisi olsa da batılı ülkelerde pastörize süt tüketim ve üretimi fazladır. UHT süt tüketimi ve üretimi daha azdır. UHT sütün fabrikalarda üretiminde içine katkı maddeleri katılıp üç ay dayanıklılık kazandırılması, yüksek ısıya maruz bırakılması onu gerçek besin değerinden uzaklaştırmıştır. Süt üretimi fazla ülkeler ihracatta UHT süte ve süt ürünlerine teşvik vererek ellerindeki fazla malları yurt dışına satma yolunu seçmekteler.
Biz Türk’lerin süt içme alışkanlığımız pek yok. Bebeklik çağında çocuklarımıza onu içiririz. Süt içmek yerine yoğurt yeriz, ayran içeriz. Doğrusu yeterince yoğurt ve ayran tükettiğimiz de var sayılmaz. Çünkü gelişmiş ülkelerde süt ve süt ürünleri yıllık toplam tüketimi kişi başına 100 litredir. Bu demektir ki gelişmiş ülke insanları yılda 400 bardak süt ve süt ürünleri tüketiyor. Yılı üç yüz altım beş gün kabul ettiğimizde günde bir bardaktan fazla süt ve süt ürünleri tükettikleri görülmektedir. Ülkemizde ise süt ve süt ürünleri tüketimi yıllık, kişi başına 20 litredir. Bu da 80 bardak süt demektir. Ortalama olarak neredeyse kişi başına yıllık dört günde bi, bir bardak süt veya süt ürünü tüketmekteyiz. Bu çok yetersizdir. Bebek ve çocukların beslenme bozukluklarının yüksek seviyelerde olan ülkeler arasındayız.
Bebekler,Dünya’ya gelir gelmez annesinin sütünü içerler. Tüm memeli hayvanlarda yavrularını kendi sütleri ile büyütürler. Tüm çiğ sütlerdeki doğal hormon yavruyu büyütür. Peki yavru veya bebek Dünya’ya geldiği anda mı büyümeye başlar gibi bir soru soracak olsak ''elbette '' cevabını veriversek de bu yanlıştır. Çünkü büyüme ana rahmindeki ilk oluşum ile başlar. Yavru rahime düşmeden önce anne sağlıklı ve beslenme bozukluğu içinde olmamalıdır. Anne rahmine düşen bebek orada da beslenmesini anne vasıtası ile tam tamına yapmalıdır. Hamile annelerimizin karnındaki yavruya iyi bakabilmeleri için hamilelik öncesinde, hamilelikte, doğum ve sonrasında bebeğini iyi besleyebilmesi gerekmektedir. İyi beslenen annenin karnındaki bebek dünya’ya sağlıklı bir şekilde gelir. Hamilelikten sonra da iyi beslenmeye devam etmesi, kendisinin üreteceği süt miktarı yeterli ve daha besleyici olacaktır.
Anne hangi vitamin ve mineral değerlerindeki besini tüketiyor ise kendi sütünde de onlar oluşur. Anne iyi beslenmemeye başlarsa süt yapıcı organları belli bir süre annenin vücudundan harcayarak sütü oluşturur. Buna meydan vermeden annelerimiz sağlıklı beslenmelidir. Her gün mutlaka süt içmeli,yoğurt yemeli ,ayran içmelidirler. Bebeğin en hızlı büyüme ivmesi anne karnına düşüp doğduğa ana kadardır. Bu büyüme 9 ayda bir damla sudan 3200 gramlık bir büyümedir. 9 ay 10 gün içerisinde 3-4 bin kat bir büyümedir. Yeni doğan bir bebeğin 18 yılda 3 kg. 'dan 60-70 kg’a gelmesi yirmi otuz kat bir büyüme gerçekleştirdiğine oranla anne karnındaki büyüme oranına göre büyümede gayet küçük bir büyümedir. Kemik gelişiminin temelleri anne karnında atılmaktadır. Anne karnında yetersiz beslenen bebeklerin doğduktan sonra yeterli beslenseler bile fiziken toparlanmaları zor olacaktır. Hamile annelerimizin beslenmelerinde süt ve yoğurdu baş tacı etmelidirler.
Annelerimiz sadece hamile veya loğusalık dönemlerinde değil bütün hayatları boyunca süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmelidirler. Bilhassa günde bir öğün yoğurt yemeyi ihmal etmemelidirler. Süt ve süt ürünleri tüketiminin kadınlarda erken görülen eklem romatizmalarına kalsiyum yönünden iyi geldiği söylense de ben süt ve süt ürünlerinin kalsiyumundan daha fazla , bilhassa yoğurdun içinde bulunan bakterilerin eklem romatizmalarına iyi geldiği kanaatini taşımaktayım. Bu kanaatim ispatlanmamış bir düşüncedir. Ama eklem romatizmalarını ,böbrek ve safra taşlarını , kalp damarlarına takılan stenleri tıkayan unsurların nanobakteri olduğunun bir bilim kadınımızca ispatlanmış olması bana bu kanaatimi ifade etme cesareti veriyor. Bunlardan safra taşını yoğurdun suyunun erittiği Anadolu’da bilinen bir husustur. İster erkek,ister kadın olalım soframızdan süt ve süt ürünlerini eksik etmemeliyiz.
Bebekler büyümeye başlar iken artık anne sütü yetmemeye başlar. İşte bu andan itibaren yine bebeklere anne sütüne ilaveten tam yağlı inek sütü veya keçi sütü verilmelidir. İnek sütüne bire bir oranında su karıştırarak vermeliyiz. Bu su katımı sütün içindeki süt yağını bebeğin daha iyi sindirmesini sağlar. Keçi sütü kullanımında ise su karıştırmaya gerek yoktur. Çiğ sütü kullanacak annelerimiz ise sütü kısık ateşte kaynatmalıdırlar. Bebeklere UHT süt vermenin hiç gereği yoktur. Ya pastörize ya da çiğ sütün kaynatılarak verilmesi uygundur. Pastörize süt verilecek ise süt vücut sıcaklığına kadar ısıtılıp bebeğe öyle verilmelidir. Kullanılacak biberon ise plastik değil cam biberonlar tercih edilmelidir. Asla plastik biberon kullanılmamalıdır. Bebeğe asla hazır mama yedirilmemelidir. Çünkü hazır mamalar obozite yapmaktadır. Hazır mama üreticilerinin televizyonlarda tanıdığımız meşhur aktrislerinin cicili bıcılı << anne sütüne eşdeğerdir>> sözlerine inanmayın. Zaten bu sloganı yakın bir zamandan sonra kullanamayacaklar. Bizim ve bizim gibi duyarlı insanlarımızın kamuoyu oluşturmalarımız üzerine <<anne sütüne eşdeğer>> ibaresini ürünlerinde kullanmalarını Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu yasaklayacak! Çünkü gıda etiketi taslağında bu yasaklama yer almaktadır.
Çocuklarımızın bebeklikten ergenlik çağına ve bu çağı tamamlayana kadar süt ve süt ürünleri tüketmelerine nezaret etmeli onları teşvik etmeliyiz. İlköğretime giden çocuklarımızın beslenme çantalarına meyve koymayı ihmal etmediğinizi biliyoruz. Çünkü bunu öğretmenleri tembih ediyor. Birde yanına meyve suyu koyuyoruz. Bu kutu meyve suları çocuk için tamamen yararsızdır. Çünkü meyve suları da UHT tekniği ile işlem görmektedir. Zaten meyve koymakta iken yararsız meyve suyunu koymak yerine ayran koymalıyız. Pastörize süt 200 cc’lik kutularda da üretiliyor olsa idi ne şahane olurdu. Pastörize süt koymanızı önerirdik.
Çalışan annelerimizin mecburen çocuklarını bıraktıkları kreşlerde ne ile beslenme yapıldığını hiç denetliyor muyuz. Kahvaltılarında pastörize mi UHT süt mü var, tereyağı ,ayran var mı inceliyor muyuz. Bugünden tezi yok çocuklarımızın kreşlerde süt ve süt ürünleri tüketmelerini sağlamalıyız.
Bu iş kreşle de bitmemeli. Ya İlköğretim ve lise kantinleri? Abur cuburla çocuklarımızın karınlarının doldurulduğu yer. Okul aile birlikleri ne güne duruyor.? Çocuklarımızın hem ebeveyni hem de velisiyiz. O kantinlerde ayran,yoğurt vardıdır diye denetliyormuyuz. Çocuğumuza hızlı yiyecek hamburger vs. yerine yoğurt ekmek yemelerini tembih ediyor muyuz.? Nedir o Allah aşkına ekmek arası kızarmış patetes ! Yoksa evde de mi çocuklarımıza kızartılmış patetese kahvaltılarda talim ettiriyorsunuz.? Şu patetesi haşlayıp çocuklarımızın önüne tüm olarak koyup onu hafif tuza banıp banıp yemelerini niçin sağlamıyoruz veya güzelce o haşlanmış patetesleri rendeleyip içine zeytinyağı ve azıcıkta süt koyup önlerine koymuyoruz.Firitözde kızartmak daha mı kolay?
Size sütün faydalarını burada uzun uzun yazmak yerine bunları yazdık.
Süt ve süt ürünleri her yaştan insan için yaşam kaynağımızdır. Gerçek besin değerinde olan besinler bizi sağlığımıza kavuşturan veya sağlıklı yollar üzerinde gitmemizi sağlayan köprüdür.
Bizde cocacola sütten ayrandan çok satılıyor
Mayıs 22nd, 2010 at 14:34Cola akıllı olduk yani