Ambalajlı su’da Tüketicilerin Aldatılması- (III)
Ambalajlı su’da tüketicilerin aldatılması başlıklı iki tane yazı yazdık. Her iki yazımıza da okuyucularımızdan olumlu tepkiler gelmesine rağmen su sanayiciilerimizden herhangi bir açıklama geldiğini göremedik.Ambalajlı suyu içerken ,içtiğimiz su kaynak suyu mu yoksa içme suyu mu ? Ama siz onu kaynak suyu zannıyla satın alıyorsunuz.!
Her gün bir kaç litre su içmemiz gerektiğini sağlık sektöründe çalışanlarımız ,doktorlarımız söylemektedirler. Hatta bol su içeceğimizi tembih etmekteler. Bol su içmesi tıp otoriterlerimizce kısıtlanan iki hasta türü var ki o da böbrek hastalarımız ve bazı kalp hastalarımızdır.
Böbrek hastaları ,böbrekleri sıvıları süzmede yetersiz hale geldiğinde dializ makinesine bağlanmaktalar. 1989 yılından önce bu dializ makinalarına giren su ve dolayısı ile diyaliz makinasından çıkıp hastanın böbreklerine giren su kalitesi ile ilgili sorunlar yaşanmaktaydı. Su’daki enfeksiyona sebeb olan unsurlar böbrek hastalarına geçmekteydi. Diyalizdeki kullanılan su içilebilir su özelliklerinden olsa da diyalize giren su için uygun özellikler taşımıyordu.
Bu yüzden diyalize bağlanan böbrek hastalarının 1989 yılına kadar yaşama süre ortalamaları 1 (bir ) yıl idi. 1989 yılında Avrupa ve Amerika’da ise diyalize bağlanan hastaların ömür ortalaması 10 (on) yılı geçmekteydi. 1989 yılında Sağlık Bakanlığımız dializ sistemlerine Reverse Osmosis Su Arıtma Sistem konulmasını şart koştu. Bir yönetmelik yayınladı. Bu yayınladığı yönetmeliğe göre dializ sistemlerine girecek su önce kum filtreden ,sonra reçine ,karbon filitreden sonra Reverse Osmosis sisteminden geçirilmesini en sonunda da suda olabilecek mikropları öldürmek için ultraviyole ışınlı lambalardan geçirilmesini şart koştu. Bu sistemin görevlerini tek tek yazmak konumuz olmadığından dialize girmesi gereken suyun özelliklerinden kısaca bahsedeyim. Bu su 0 (sıfır ) sertlikte ,sıfır iletkenlikte olmasıdır. Yani içinde herhangi bir mineral ,element , organik,inorganiz madde olmasına imkan vermeyecek bir sistem kurulmasının öngörüsüdür. Dializ makinasına giren su tam anlamıyla H2O ‘dan ibaret olmalıydı.Tüm sistem elektronik kumandalı ve suyun kalitesi otomatik sensörlerle kontrol edilmeliydi. Bu şartlardaki su yun dializ makinaları için 1989 yılında Sağlık Bakanlığı’mız tüm ülkemizin devlet hastahanelerinde kurulumunu 1995 yılına kadar tamamladı. Şimdi yaşadığımız yıl 2010 olup 15 yılı geride bırakırken böbrek hastalarının artık ülkemizde de ömür ortalamasının 10 yıl üzerine seyrettiğini görmekteyiz. Ve de diyaliz suyundan enfeksiyon kapmaları , dializ makinelerinde olması gereken standart su sayesinde bunun gerçekleştiğini görmekteyiz.
Ülkemiz Reverse Osmosis Su arıtma sistemleri ile işte 1989 yıllarından sonra’da tanıştı. 1989’lara kadar akü sularımız sadece reçine filitreden geçirilerek elde edilirlken şimdilerde akü suyunda olması gereken saf su değerleri reverse osmosis sistemleri ile yakalanabilmiştir. Sanayiinin diğer kollarında ,labaratuvarlarda da ihityaç olan saf su reverse osmosis sistemleri vasıtası ile elde edilebilmektedir.
Saf su böbrek hastalarının diyaliz makineleri için zorunludur. Saf suyun içinde H2O ‘dan başka insanlara yararlı mineraller ,elementler yoktur.
Şimdi bizim içtiğimiz kaynak ve şehir şebekeleri sularına konuyu getirelim.
Şehir şebeke suları konvansiyonel bir şekilde arıtılmaktadır. Seviye farklılıklarını kapsayan havuzlarda dinlendirme ,kimyasallarla çökeltme ve borularla şehre çıkış yerlerine otomatik dozaj pompaları mikrobiyal endişeleri ortadan kaldırmak için sıvı kloru ana su borusunun içine enjekte eder. Şehir şebeke suyunun çeşmesini açıp bardağımızı doldurduğumuzda suyun içinde gördüğümüz ve biraz bekledğimizde kaybolan beyazlık işte o sıvı klordur. Şimdilerde şehir belediyelerimizde sıvı klor enjekte eden olabildiği gibi kloru gaz halinde enjekte edenler de var. Eskiden tekonolojik noksanlıktan ne sıvısı ne de gazı toz klor su havuzuna serpme ve karıştırma yöntemi ile verilmekteydi.
Şehir şebeke sularında klor kullanımı serbest .!
Peki kaynak sularında niçin klor kullanımı yasak ? Yoksa klor kansorejen mi ? Kaynak sularında mikrobiyal endişeler ultraviyole lambaların ışınları ile giderilirken şehir şebeke sularında bu endişe niçin ultraviyole lambalar yerine klor kullanılıyor. Şehir şebekelerinin havuzların çıkışına ultraviyole lambalar konulması daha sonra lağım sularının şehir şebekelerinin borularından olabilecek sızıntı ile karışmadaki endişelerde teknik zorluklar var ise şehir şebeke borusunun apartman girişlerine ultraviyole lambalar konularak klor kullanımı ortadan kaldırılamazmı ? 5 yıllık bir hormon tedavisi gören hastanın sadece ilaç maliyeti 40-50 bin TL’dir. Kansere ülke olarak ödediğimiz para milyar doları bulmaktadır.
Su her gün içmeye mecbur olduğumuz bir gıdadır. Bu suyu susuluğumuzu gidermek ,midemizi doldurmak için değil sağlığımızı korumak için içmekteyiz.
Şehir şebeke sularındaki endişeler iki yıl önce ülkemizde görülen kuraklıktan dolayı baraj sularının dibe dayanıp dipteki suyun arıtmının zorluğundan çeşmelerden sarımsı siyahımsı su akmasından dolayı ambalajlı su tüketimi o yıllardan itibaren % 30 artmıştır.
Şu günlerde yağmur ların bol yağmasından dolayı barajlarda biriken suların kalitesi artsada ambalajlı su tüketimine alışan tüketiciler bu alışkanlıklarını diğer endişelerden dolayı devam ettirmekteler.
Peki kaynak sularında suyun durumu nedir, gerçekten kaynak suyumudur yoksa kuyu suyumudur. Kaynak suyunun ne olduğunu geçtiğimiz yazılarımıza kısaca açıklamıştık. Peki kuyu sularının ambalajlanıp kaynak suyu imiş gibi satılması tüketicilerimize reva mıdır. Tüketici satın aldığı ambalaj suyunun kaynak suyundan mı yoksa kuyu suyundan mı yapıldığını nasıl bilecek. Tüketici nasıl aydınlatılılacak . Su sektörünün veya suya yatırım yapacakların gerçek kaynak suyu bulma sıkıntısı çekmelerini gidermek için su yönetmeliğinde yapılmış düzenlemeler neyin nesidir.?
Reverse osmosis yöntemi ile suların saf haline getirilebildiğini yukarıda izah etmiştik. İyi, al kuyudan suyu reverse osmosis yöntemi ile saflaştımadan sertlik ayarını Bakanlığın istediği değerlere getir suyu üret doldur şişelere ,sat . Tüketicilerde kaynak suyu diye lanse edileni, kaliteli su diye satın alsınlar. Tüketicileri aldatmaya devam edilsin. << Bakanlığın yönetmeliğine uygun üretilmiştir >> .ne güzel laf.
Bakanlık su dolumculardan yana değil tüketicilerden yana tavrını koyacak düzenlemeler yapmalıdır.
Ambalaja konulmuş suyun özellikleri su ambalajının üzerine konulması şart koşulmuş. Suyun kaynağındaki suyun veya kuyudan doldurulmuşsa o kuyu suyunun orjinal su değerlerini bilmek te tüketicilerin hakkıdır. Ayrıca su ,kuyu suyu mu kaynak suyu mu olduğu da ambalaj etiketi üzerinde yazılmaldır.
Ambalajlı su’da kuyu suyu ,kaynak suyu ayrımında etiket düzenlemesine Ulusal Gıda Kodeks komisyonu derhal başlamalıdır.
‘’Ozonla zenginleştirilmiş hava yöntemi kullanılmıştır’’ bu yazıları içtiğiniz size kaynak suyu denilen ambalajlarda okudunuzmu ? Haydi bu yazımızı okuyana kadar okumadı iseniz bundan sonra okuyunuz. Sonra bir de şu yazıya rastladınız mı : ‘’ Organik maddeler için sarf edilen oksijen miktarı( mg/L : 0,5,
Eh ,zaten 0,6 veya yukarıdaki değerlerde zaten oksijen sarf etmek yasak. Peki ne demektir yukarıdaki iki tabir ? Biz açıklayalım. Ozonla zenginleştirilmiş hava yöntemi kullanılması ile Organik maddeler için sarf edilen oksijenleme birirbirine eşittir. Bir firma ambalajının üzerine ‘’ ozonla zenginleştirilmi hava yöntemi kullanılmıştır’’ ifadelerini yazmayı tercih ederken bir diğer firma ‘’ Organik maddeler için sarf edilen oksijen miktarını yazıyor.
Buradan da anlıyoruz ki su kaynağında organik madde olması gerekenin üzerinde olduğu için ozon makinalarıyla suya ozon ( okjijenleme) enjekte ederek organik madde oranı düşürülüyor. Şimdi bu organik maddeler oksijen ile birleşince nasıl yok oluyur. Yoksa yok olmuyur da başka bir şeye mi dönüşüyor.? Suyun orjinalinin içinde organik madde var ise buna kayank suyu denilemez içme suyudur.
Ama bize işte içme suyunu kaynak suyu diye içirtiyorlar. Bunu içirten sadece firmalar mı yoksa Kaynak Suyunun yıllar önce yönetmelik değerlerini değiştirenler mi ,her ikiside mi ? Biz ‘’her ikisi de’’ şıkkını doğru cevap olarak görüyoruz.
Kaynak suyu denilen suyu ozonlama veya oksijenleme ozon makineleriyle yapılmaktadır. Ozon makinaları ABD’de 230 şehir şebeke içme suyu arıtma tesisinde kullanılmaktadır. Ülkemizde Belediyelerimizin içme suyu tesisilerinde organik maddeler ozon makinalarıyla değil kimyasallar ile çökeltilmektedir. Halbuki şehir şebebelerimizde ozon makinaları kullanılmalıdır.
Ozon makinası ,reverse osmosis ,reçine filtre ,karbon filitre kullanılarak üretilen ambalajlı suların ambalajlarının üzerine kaynak suyu yerine <<İçme Suyu >> ibaresi konulması şart koşulmalıdır. Bu konuda yasal zorunluluğu oluşturma ,gıda üzerine etiketlere neler yazılacağına Tarım Bakanlığı’na bağlı Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu yetkili olup kendilerini göreve davet ediyoruz.
İçtiğiniz ambalajlı suyu sorgulama yöntemi gayet basittir. Ambalajlı sularda Ozon makinası ,reverse osmosis memranları ( çok özel filtre ) reçine filtre, karbon filitre kullanılıyor ise o su kaynak suyu değil içme suyudur. Yönetmelikler ne derse desin. !!!
merhaba...
Şubat 24th, 2011 at 11:34ozonla zenginleştirilmiş hava yönteminin ne olduğunu anlamak için arama motoru yolu ile bu sayfaya ulaştım.
en son paragrafa kadar ilgili olmayan tıbbi bilgiler (ki bunları başka yerlerde isteyen ögrenir) sonunda ve son paragrafta ozon konusuna gelindi ve yine konunun ne olduğundan çok nerelere gerekli vs. lerle dolu bir yazı...güzel bir kompozisyon belki ama istediğim konuda doğru dürüst bir bilgi yok..kusura bakmayın...
Merhaba,
yazınız için çok teşekkürler. Ellerinize sağlık. ancak ben de Temel Sarıhan ile aynı fikirdeyim.
Ben de çocuğuma cam şişe de su buldum diye Sırma markasına sarıldım ancak şişenin üstünde ki bilgileri okuduğumda '' ozonla zenginleştirilmiş '' ibaresini gördüm ve google araştırması yaptığımda sayfanıza ulaştım.
Şimdi aklım karıştı, zararlı mı değil mi? İçme suyu ibartesi kötümü??
Vakit ayırıp bana bir yanıt verebilirseniz müteşekkir kalacağım.
Saygılarımla
Ekim 24th, 2011 at 14:44