Alsancak’tan Bakışlar Al Sancaktan Uzaklar
Böyle bir başlık uygun gördüm, genelde hani yazdığınız bir makale veya kompozisyonun gidişatına göre ve anlatılmak istenen konu ve olguya göre başlığı en son koyarız ya bu kez tam tersini yapmak istedim. Gidişatı değiştirmek üzere, daha kendi kapılarının önünü süpüremeyen şahsiyetler ülkenin düzenlenmesi adına sözcülük yapıyorlar ya, ben ülke genelini eleştirmek yerine yaşadığım şehir İzmir hakkında yazılar yazmaktan öylesine büyük haz duyuyorum ki. Şehir merkezine yakın varoş semtlerden birinden bakıyorum bu şehre. Bu duygu anlatılmaz yaşamak gerek, yaşamaları gerek. Birtakım aydın ve politikacı şahsiyetler başta olmak üzere.
Sanırım 2007 yılında tam olarak hatırlamamamla birlikte Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Hikmet Çetinkaya'nın bir yazısıydı. İzmir'in Mardinlileri konulu bir köşe yazısını okuma fırsatı bulmuştum. Yankısı bir hayli fazlaydı. Ve düzenlerinin bozulacağından şikayet duyanlar daha bir gür bağırıyorlardı. Olur mu öyle şey dediler? Kısaca hatırladığım kadarıyla yazının özetini yapayım. İzmir'in şehir benliğini kaybettiğini, farklı bir görünüme büründüğünü her tarafın şehir kültüründen uzak dönerci ve kebapçılar zincirinden ibaret olduğunu söylüyordu. Bir köşede kurulmayı bekleyen saatler bu yazı üzerine tekrar çalmaya başladılar. Bu kez hep bir ağızdan. Bunun adı ırkçılıktı. Oysa ki ırkçılık bizim ülkemizde ne yazık ki, anca görüşler dile getirildiğinde göze batıyor. Kendi rantlarından taviz vermeyen şehirsever riyakarların, kitleleri harekete geçirmesinden başka hiçbirşey değil yaşanılanlar. Durun daha bitmedi!
İzmir'de işporta yapabilmek her baba yiğidin harcı değil. Aç isen sokakta simit ( İzmir diliyle gevrek) sat sözleri artık bir yirmi otuz yıl öncesinde kaldı. Haberi olan var mı? Diğer şehirlerinde durumu farksız. On kardeşin var ise ülkemin herhangi bir şehrinde işportacılar zinciri kurabilirsin. Pavyon işletmeciliği yapabilir, genelev tuvaletlerinin işletmesini kapabilmek için fedailerini dövüştürebilirsin. Kaçak sigaralar cenneti bir şehirde yaşadığının bilincine varabilir, buna rağmen şehir meydanındaki bir gösteride biz İzmirliyiz efeyiz şarkıları söyleyeblirsin. Zabıtalar muhtemelen memleketlin olur ve kimsenin duramadığı yerlerde el arabalarıyla erik, midye gibi ürünler satabilirsin.
Kimseler karışmaz.. İzmir'in yerlisi işporta yapmak için şehrin göbeğinde Çankaya'da ekmeğinin peşinde koşmak ister ise seni vururuz, bizim olduğumuz yerde bu işi yapamazsın gibi tehditler alabilirsin.(şahitliğim var) Belediye Meclisinde gücü elinde bulunduranlar öylesine güçlüdürler ki, oluşturulan yeni belediyelerin birinde dahi işçilerin çoğunu memleketlisi olarak tayin edebilir. Faşistliğin bu boyutuna bakın bir de, ya da yardımseverlik diyelim değil mi?
İkinci bir yazar örneği, Köşe yazarlarından Hamdi Türkmen Milliyet Gazetesi'nde 19 Kasım 2009 tarihli yazısında şehrin göbeğinde bulunan Alsancak ve Yeşildere' nin durumuna veryansın ediyor. Belli bir saatten sonra polis veya zabıtanın sokakta olmadığını, sokaklara gayri meşruya kucak açmış ve meyili bulunan tiplerin hakim olduğunu anlatıyordu. Bugün de durum farksız değil. Yıl 2007, 2009 ve günümüz 2010. Ne yazık ki yarın da durum farksız olacak. Ve şehrin sahipliğini üstlenen, gece onikiden sonra ancak bulundukları eğlence yerlerinden eve gitmek için sokağa çıkanlar uyumaya devam edecekler. Kendi rahatları bozulmasın, birileri onların yakasına yapışmasınlar diye.
Şehrin imajını hep aynı göstermek adına ellerinden geleni yapacaklar. Bu şehri birtek onlar seviyorlar ya. Alsancaktan bakışlar, ne yazık ki Al Sancaktan bir hayli uzaklar. İdeolojilerini lafta yaşatan İzmirliler bu şehri İzmir gösteren son nesiller. İzmirli yazarlardan Ece Temelkuran, Dtp olaylarının hemen ardından pusuda yatarmışcasına hemen şehrin gettosu tabir edilen Kadifekale semtine giderek röpörtajlar yapar. Oradaki halkın yanlız bırakıldığını, korkarak yaşadıklarını falan anlatır. İzmir' i tüm Türkiye'ye yanlış anlatarak aslında ne kadar da bu şehir hakkında bilgisiz olduğu gerçeğini bir kez daha gösterir.
Bu şehir artık, kendi insanına zor. Yerlisi olmak tüm kapıların kapalı olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. Kıyı semt sakinleri vatandaşlarımız şehrin diğer bölgelerini çoktan unutmuşlar. Bu bölgeleri çoktan aynı memleketli mafyavari gruplara terketmişler. Bu gruplarda aşağı inerek şehrin yönetiminde çoktan söz sahibi olmuşlar. Öyle ki bir kısım ağır abiler, büyük işletmelerin haracını toplarak Akıllı olun mesajını vermekten de geri kalmıyorlar. Biraz kafanızı gömmeyin de, artık dönen bu çark için bişeyler yapın. Yöneticiler lafım sizler; sizler mi şehri yönetiyorsunuz, sizler mi bu şehri benim kadar seviyorsunuz?