Allah’a Aşık Olmak
"AŞK" tarifsiz kalıyor. Tarifini ehlinden dinlemek lazım iken ben anlatmaya kalkıyorum. Gerçekten aşkın hakkını verebilenler hakkını helal etsinler. Heyecan ile yazmak istiyor insan. Beceremeyip, aşk boğazda düğümleniveriyor. Tabiri olmayan bir şeyi insan nasıl tarif edebilir ki? Aslında çooookk uzun olması gereken bir yazı, boğazda düğümlenenlerden dolayı kelime kelime damlayıverdi. Ne yapalım bizden anca bu kadar oldu... Affola... Allah, kendisine olan aşkımızı arttırsın inşaAllah!..
Bu hayata geliş amacımız; dünya üzere değil Allah'a yönelmek üzeredir. Allah'a yönelen kalbe tüm kainat yönelmeye başlar. Böylece dünya malını ve insanları arayan kalp, baki olana, yani sürekli Allah’a yönelmek ister. Böylece gerçek huzuru bulan kalp her şeyden uzaklaşmak, “Aşk”ı ile yalnız kalmak ister.
İnsanoğlunun kalbi fıtrati olarak dünyaya maillidir. Ama kalp, sürekli vâr oluş amacı olan Rabbini arar.
İnsanın gerek dünya ortamı gerek dünya işleri ile fazla haşır neşir olması, insanı asıl vâr oluş amacından uzaklaştırmaya, unutturmaya başlar...
Mü’min Suresi’ndeki şu ayet ne kadar güzel anlatıyor: “Biz, size boşuna yaratmadık”
Mevlana Hazretleri’nin dediği gibi; “Bazıları bu ayeti sertlik, kahır mesajı olarak yorumladı. Yanlış yaptılar. Bu ayette aşk var, sevgi var, lütuf kokusu var. Allah diyor ki; ‘Benim için değerlisin. Ama sen bunun farkında değilsin, ben seni boşu boşuna yaratmadım.’
Aşk için ilk olarak bizi aldatan hilekar nefisten kurtulmamız lazım. Bir an için dahi bu nefsimiz hapis edilirse bütün peygamberlerin ilmi zahir olur ve herkesin takip olduğu o surat bizim idrak aynamızda belirginleşir. Bir kere insan O’na aşık oldu mu artık O’nun için ağlar ve O’nun yüzünü görmek için çırpınır.
Gerçek aşıklardan Mevlana Hazretleri’nin dediği gibi; “Ben her iki alemde ağlarım. Zira seevgilim ağlamama dayanamıyor. Neden gecenin güne erişmek istediği gibi O’na kavuşmak için ağlamayayım? Aslında O’nu mutlu etmek için acılarıma ve dertlerime de aşığım. Her şey aslında ölüdür. Diri Hayy olan ise sevilendir. Allah’tır. Nerede olursak olalım daime Allah’I sevmeye yönelmeli ve O’na aşık olmalıyız…”
Gerçekten Allah’a varmak isteyen insanın kalbi sağlam, içten ve gerçekten Allah diye haykırmaya başladığında, Rabbi kuluna "İste ya KULUM!" der. Allah seni kendisine ulaştırmak için öyle vesileleri önüne amade kılar.
Böylece insanın kalbindeki dünya işleri, sıkıntılar, hüzünler, kırgınlıklar birer birer kalbi terk etmeye başlar.
Allah-u Teala; "Ben yere göğe sığmam MÜMİN KULUMUN kalbine sığarım" buyurmuşken ve de böyle bir Rabbimiz varken neden dünyalık istekleri, şehvetleri kalbimizden atmıyoruz?
Allah-u Tealanın kalbimizde olmasını istiyorsak ve bunun için evvela kalbi nefsani duygulardan, dünya arzusu, hevesi ve isteklerinden temizlemek gerekiyorken neden halen daha "O"nun için adım atmıyoruz?
Ne o? şeytan’dan gelen “Sonra yaparsın, sonra edersin” vesveselerine mi dinliyorsun?
Uyma! Gel! Aşk’a gel…
Sevgiliye gel,
Nedir derdin ey aşık!?
Allah’ın cennetine girmek mi yoksa cehenneminden kurtulmak mı?
Olmasın derdin Allah’tan gayri ne cennet ne cehennem.
Tek dileğin AŞK olsun! “O” olsun!
Yazın en kızgın sıcakları ile Kendisine olan aşkımızı sınayan Rabbimize, bizi bu günlere ulaştırdığı için hamdüsenalar olsun! Ne de olsa dert, sıkıntı, musibet, zorluklar aşkın ispatı için var...
Aşk-ı beyan olsun inşaAllah!
"Senden gelen her şeye Senin için talibiz!"