Allah Kötüye Fırsat Vermesin!
Mesleğini severek ve isteyerek yapan ya da bu ulvi görevini yapmak için ısrarla mücadelesini sürdüren sorumluluk sahibi her meslek erbabı gibi gönüllülük esasına dayalı olarak icra edilen gazetecilik mesleğinin doğruları ve yanlışları bihakkın kaleme alma cüretini gösteren mensupları olarak yegâne amacımız birlikte hayatı paylaştığımız insanlarımız başta olmak üzere bütün canlılara olumlu katkıda bulunmak ve işinde iyi örnek olarak yolumuza emin adımlarla devam etmektir.
Dünya Lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşları tarafından tüm olumsuz şartlara rağmen dünyanın en stratejik noktasında kurularak bizlere emanet edilen cennet vatan Türkiye'mizde, yaşam süren bütün insanlarımızın kendilerine yüce yaratan tarafından verilmiş, kısacık ömürlerini huzur ve güven ortamı içersinde sürdürebilmelerine rızk kapısı olarak seçip kolları sıvadığımız, son derece ulvi görev olan gazetecilik mesleğini yaptığımız ve bundan böyle yapacağımız, doğru haber ve yorumlarımızla, karınca kararınca katkı sağlayarak, mesleğimizde iyi örnek olmaktır.
Bu söylemlerimizin kısa vadede hayata geçebilmesinin, ilk ve tek yolu okumaktır. Kutsal kitabımız, Kuran-ı Kerimin ilk ayeti “Oku” okumak öğrenmektir. Okumak gelişip geliştirmektir. Okumadan, öğrenmek mümkün değildir. Acı ama gerçek bir örnek vermek gerekirse, okuması yazması olmayan birimize bir yazı mektup ya da resmi bir evrak gelse, bu yazının ne olduğunu öğrenmek için okuması yazması olan birine giderek bize yardım etmesini istemez miyiz?
Okumamız ve yazmamız olmadığına göre, çaresizlik nedeniyle isteriz! Ama içimizde ya burada yazanı doğru okumazsa diye bir ürperti olmaz mı? Olur, olmasına da başka çıkar yolumuz olmadığı için her türlü olumlu ya da olumsuzluğu düşünerek te olsa okuması yazması olan bay ya da bayanın kapısını çalmak durumundayız. Yinede, hepimizin içinde okuyamamamın verdiği, bir üzüntü ve sıkıntı her zaman vardır. Okumadıkça da olacaktır.
Bir milletin okur - yazar oranı yüksek olursa o millet kalkınır. Okumuş ve aydın kişileri fazla olan bir millet, her alanda ilerler. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde okuma - yazma bilenlerin sayısı azdı. Pek çok yerde okul yoktu. Ülkemiz Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Bağımsızlığını kazandıktan sonra, Atatürk'ün emriyle her tarafta okuma - yazma seferberliği başlatıldı. Okullar açıldı. Yeni Türk harfleri vatandaşlara öğretildi. Her Türk vatandaşının İlkokul öğrenimini görmesi ve tamamlaması zorunlu hale getirildi. Cumhuriyetin ilanıyla beraber eğitim - öğretim çalışmaları hızlandı. Köy, kasaba ve şehirlere okullar yapıldı. Okur - yazar sayısı gittikçe arttı. Yardımsever Türk vatandaşları da eğitim - öğretim hizmetlerinin gelişmesine yardımcı oldular.
Evet, saygıdeğer okurlar Okumaktan ve okuyarak öğrenmekten öteye yolumuz yok! Saadete gelmek gerekirse.
Okumuşların içinde, cahillerin yaptığı hataları yapan yok mu? Azda olsa var. Ama bunlar yinede istisnadır. Bize yardım etmesini istediğimiz kişi erkek ya da kadın fark etmez. Bizim zorda kalmamızı istediği için evrakta ya da mektupta olmayan ifadeleri varmış gibi okuyarak dünyamızı kararta bilir mi! Evet neden olmasın.
Çünkü; okumayı bizi hazırcı yaparak işgal ettikleri koltuklarında, ilelebet kalmanın peşinde olan, basiretsiz sevk ve idarecilerimizin yüzünden millet olarak, meslek sahipleri olarak hazırcı olduk çıktık. Hazırcı olduğumuz için TV’ler söylerse doğru söyler anlayışıyla, okumak ve okuyarak öğrenmek yerine adamların TV’lerden doğru yanlış söylemlerine bağlı kalarak, hayatı bu şekilde kabul edenlerimiz hala çok var.
Bu nedenle okumadığımız için, yukarıda saydığımız olumsuzlukların geçmişte ve hala acı örnekleri devam ediyor.
Bundan sonrasını uzun uzadıya yazarak sizleri, daha fazla yormak istemiyoruz. Çünkü anlayan bu anlatımlardan sonra, geçmişte acı örnekleri çok yaşanmış olan cahilliğin, insanoğlunun başına ne çoraplar ördüğünü, ve hala örmeye devam ettiğini akıl, izan sahibi herkes gibi çok iyi bilir ve bilmelidir. Ülkemizin ve insanlarımızın en büyük baş belası cehalettir.
Okumamış, öğrenmemiş adamdan hiçbir meslek erbabı, özellikle ülkeyi ve insanları doğrularda, doğru haberlerden haberdar etmekle yükümlü basın mensubu hiç olmaz.
Hayatı başkalarına (buna bizleri kazanıp doğuran ailemiz dâhil) boyun bükmeden, kendi ayaklarımızın üzerinde sağlam basarak doğru ve adam gibi yaşamanın ve iki günlük kısa ömrü huzur ve güven içersinde tamamlamanın, "İlk ve tek yolu okuyup öğrenmekten geçmektedir" diyor,
Saygılar sunuyorum.