Allah Kimseye Bu Acıyı Yaşatmasın
Bu vatanın 9 evladı daha kahpeler tarafından kurulan kendilerine özgü yöntemlerle şehit edildi ve bir kez daha yüreğimize kor düştü.
Üzerlerine gidildikçe çıldırma noktasına gelen ve artık nasıl intikam alacaklarını şaşıran kalleşler, yıllardır uyguladıkları kalleşçe yöntemlerini kimi zaman büyük şehirlerin göbeğinde patlattıkları bombalarla, kimi zaman da araziye kurdukları haince pusularla gerçekleştirirken, tam da kendilerine uygun insanlık dışı davranışlarını sergilemeye devam ediyor.
Bütün şehitlerimize bir kez daha yürekten Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağ-lığı dileğimizi iletirken, onların şehadet mertebesine çıkmaları, kalleş köpeklere karşı milletin hınç ve nefretinin daha da artmasına yol açacak bir oluşum yarattığı da ayrı bir gerçek olarak ortaya çıktı.
Ancak, insanın yüreği neye yanıyor biliyor musunuz? Bu kalleş köpekleri kayıtsız şartsız destekleyen ve bölücübaşına da kayıtsız şartsız biat eden Atatürk’ün kurduğu Yüce Meclis’te yer alan tetikçileri, bu milletin ödediği vergilerden maaşlarını alırken, tüm bu kalleşliklere destek vermeleri, gerçekten insanın kanına dokunuyor...
Bu ülkenin birliğine, dirliğine, varlığına, bayrağına, vatanının bölünmez bütünlüğüne kurşun sıkan, bu ülkenin bağımsızlığı için canını vermekten, kanını akıtmaktan çekinmeyen Mehmetçiğe kurşun sıkanları baş tacı eden Meclis’teki bu sapık düşüncenin temsilcilerinin, bir de kalleşlerin cenazelerine katılarak, onları Mehmetçik ile bir tutmaya kalkmaları, artık bardağı taşıran damlalar olmaya başladı.
Tamam, demokrasinin yerleşmesi için hepimiz elimizden geleni yapalım... Yapalım da, böylesine demokrasi anlayışı acaba dünyanın hangi ülkesinde bulunuyor? Bir de bunu sorgulayalım...
Sen bu ülkeye delikli kuruş kadar katma değer katmayacaksın, ama bu ülkenin tüm ürettiğinden kendine aslan payı isteyeceksin. Üstelik bu ülkenin birliğine ve dirliğine de kurşun sıkacaksın.
Tüm bu yaptığın kahpeliklere ve kalleşliklere de tepki gösteren olunca da, kardeşlikten dem vurup, demokrasi havarisi kesileceksin. Olsa olsa bu da uyguladıkları kahpeliğin ve de kalleşliğin bir başka versiyonundan başka bir şey kesinlikle olamaz.
Bugün büyük şehirler başta olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yerinde, kendi amaçları doğrultusunda gösteriler düzenleyip, provokatif eylemlerde bulunanlar, acaba ağırlıklı oldukları kendi kentlerinde karşıt görüşlü benzer eylemlere ne kadar hoşgörü ile bakarlar?
Yoksa, onların “Sayın Apo” diye yalakalandıkları bebek katiline karşı bir eylemi, acaba Diyarbakır’da, Batman’da, Şırnak’ta yapılmasına izin verirler mi? Ya da, böyle bir eylemi yapmaya kalkanları kurşun yağmuruna mı tutarlar?
Meclisteki destekçileri, acaba böylesine bir karşı tepkiyi hiç düşünmüşler midir?
Anlayamadığım bir başka nokta ise, gerek Meclis’tekilerin, gerekse kalleşlerin hiç mi insanlık onurundan nasiplenip, nasiplenmedikleridir!..
Bugün bir kediye ya da köpeğe kızıp, yüksek sesle bağırdığınızda, o hayvan bile azar işittiğini anlayıp yeri geliyor küserek tepkisini gösteriyor da, tüm bunlar yüzlerine tükürülse dahi Ya Rabbi Şükür diyerek, bu durumu nimet olarak görüyor.
Bu kadarına da pes doğrusu.
Gerçekten, dediğim gibi bu kadar kahpelik ve kalleşlik de artık çok fazla. Tahammül sınırlarını çok fazla zorluyorlar ve birgün bu millet, zembereğinden boşalmış bir yay gibi, bu tahammül sınırından boşalacak ve artık ondan sonrası da Allah kerim...
Bir takım sınırları bu kadar zorlamamak gerekir. Zorladığınızda ise mutlaka kopma noktasına gelecektir ki, böyle bir durumda önünde duracak herhangi bir güç olabileceğini de hiç düşünmüyorum.
Bunlar, ya akıllarını başlarına devşirip, gerçekleri görecek ve ekmeğini yedikleri, suyunu içtikleri, nimetlerinden yararlandıkları bu ülkenin birliğinden ve dirliğinden yana olacaklar, ya da kendilerine yönelik oluşacak tepkiler karşısında dillerini ağızlarına değil de, artık daha uygun bir yere sokacaklar.
Bir milletin, sabrı ile bu kadar sınanmasına da yeter artık. Kendilerine destek veren içteki ve dıştaki akıl hocaları, yarın başları sıkıştığında yanlarında yer alabilecekler mi acaba?
İşte, en son örneğini Irak’tan sonra, Gürcistan’da görerek, yaşıyoruz. Hadi Irak’tan ders almadınız, bari Gürcistan’dan ders çıkarın kendinize.
ABD tarafından kışkırtılan Gürcüler, durduk yerde gaza gelip, Rusya’ya kafa tutmalarının karşılığını, hem tek başına kalmışlıkla hem de dünyaya rezil olmakla ödüyorlar.
Benzerini de yarın bir gün bizim içimizdeki kalleşler yaşayacak!.. Acaba bunu göremiyorlar mı?
Görselerdi, bu kadar kahpeleşirler miydi ki?
..................................
Bir kez daha yüreğimiz yandı, bir kez daha milletçe içimize kor ateş düştü...
Tabii ki, bunun en büyük acısı da, 9 şehidin ailelerine yansıdı.
Boşuna söylenmemiş “ateş düştüğü yeri yakar” diye...
Bizler, üzülüyoruz, kahroluyoruz, ama bir süre sonra unutuyoruz.
Ya o şehitlerin anaları, babaları, karıları, çocukları, yakınları, sevenleri, arkadaşları, dostları!.. Onlar da unutabilecek mi?
Mümkün mü böyle bir acıyı unutmak...
Hele ana-baba ve evlatlar için...
Allah, böyle acıları hiçbir ana-babaya yaşatmasın.
Aslan gibi insanlarımızı bugüne kadar onlarca, yüzlerce, binlerce kez cenaze törenleri düzenleyerek toprağa verdik.
En son 9 Mehmetçiğimiz daha...
Ve artık bu kanayan yaranın durması, durdurulması gerekiyor.
Ya öyle, ya da böyle...
Başka yol görünmüyor çünkü...