Alıştınız mı?
Bombalar yağıyor çocukların başına…
Bugün “Barış Günü” Kürsü başında şık giyimliler konuşacak ve sizler rahat
koltuklarınız da dinleyeceksiniz “Barış Türküleri”nin ninnilerini…
Bir kadın ağlayacak mor gözlerindeki hüzünle, belki de bıçaklanıp delik deşik bedeni gecenin sessizliğine bırakılacak kuytu köşelere… Bugün “Barış Günü” ve sizler gazetenizin üçüncü sayfasını kanıksamışçasına göz gezdirip hemen ekonomi ve sporun ihtişamına geçip, unutuvereceksiniz buz tutmuş kanın yerdeki izlerini…
Savaştan kaçan analı babalı ve çocuklu bedenler sınırı zorladığı mayınlar, ne kol ne de bacak bırakacak tırpanlayan bedenleri... İnsanlar yurtlarından kaçırılacak politikacıların ihtiraslarında… Bombalar kim bilir kaç sivil daha öldürecek Müslüman kardeşliğinde… Ve sizler yine televizyonlarınızda film izler gibi izleyecek, “Amma da bitmez savaşmış” diyerek ya iktidarın desteklediği “Özgür Suriye” ya da Esad’ın tarafını tutarak Hürrem Sultan’ın hoppacık memelerinin isyanının kurnazlığını bekleyeceksiniz.
PKK, devletin kaymakamını, askerini, polisini, öğretmenini hatta milletvekilini elini kolunu sallayarak kaçıracak, yollarda kimlik soracak, partilileri ile kucaklaşıp basına ve ardından da yapılan söylemlerde ülke bütünlüğü politikacılara malzeme olacak... Bugün “Barış Günü” ve sizler yine umursamadan ve kaçırılanların yakını empatisini bile kurmadan belki de diskoların loş ışığında sallanıp duracaksınız!
Şehit haberleri peşin sıra geldiğinde kim bilir hangi ana ve babanın yüreğine ateş düşecek. Kim bilir kaç yetim çocuğun tabut başında bihaber gülücükler içindeki oyunlarına tanık olacaksınız. Ve bir koli bandına sarılı tabutla kamyonun arkasına yüklenen şehit haberini izlediğinizde umursamazca ve kanıksanmışçasına bakacaksınız. “Vah! Vah! Gencecik evlatlarımız” sözüyle tekrar hava durumunun sağanak yağmurlarının içinde boğulan insanlarımızı seyre dalacaksınız.
Alıştınız değil mi? Ya da alıştırdılar bizi ölülerin sessizliğine! Bugün “Barış Günü” ve yine her terör olayının ardından; sizler politikacıların tıpkı bundan 20-25 sene önce olduğu gibi; “Terörü Lanetliyoruz” , “Gereken önlem alınacaktır!” , “ Ülkenin bir karışını vermeyiz!” demeçlerini dinleyeceksiniz. Şehit başındaki politikacıların duruşları size hiç yabancı gelmeyecek ve ardından bir hafta boyu beklediğiniz maçın havasına girip, kaçan gollere dizlerinizi vurarak dövüneceksiniz.
Alıştınız değil mi?
Ölümlere,
Bacak ve kol kopmalarına…
Dayaklara ve magandanın kör kurşunun bilinmezliğindeki küçük bedenleri suspus edişine…
Bugün “Barış Günü” ve canavarlar yine kol geziyor öküzcesine yolların cellâtlığında. Paramparça bedenler araçların içinde henüz hayata doyamadan giden ve yalnız bırakılan yüreği yanan çığlıklarda…
Bunları da kanıksadınız değil mi?
Ormanlar yanıyor desem. Kaçınızın yüreği yanar ağacın külleri gibi. Yine rahat koltuğunuzda seyre dalıyorsunuz cehennem ateşi içinde kalan kaplumbağa ve daha nice hayvanların can pazarını. Ve insanların bir dalı kurtarma mücadelesini ibretle seyrediyorsunuz. Aklınız yine de haberlerin ardından yayımlanacak “Aşk” filminde değil mi? Çok geçmeyecek ormanın sıcaklığı içinizde, hemen unutuvereceksiniz tıpkı dün seyrettiğiniz orman yangınının soğukluğunda…
Bugün “Barış Günü” yaz yazabildiğin kadar facebook ve twıtter’ınızdan ... Bazen uzun uzadıya, bazen de 140 kelimenin boğumunda. Nasıl olsa ciddi yazılarını önemseyen mi var. Göz ucuyla bakıp, aşağıya kaydırıp, komik vidolara takılan ve bir an önce oyunların hülyasına dalmak isteyenler çoğunlukta değil mi?
İçeri de tutuklu asker ve aydınların durumu artık sizi hiç ilgilendirmiyor değil mi? Henüz yargı kararları, delillerin sahteliği tartışması arasında verilmeden, “Suç işlemişlerdir” “Darbe yapacaklardı” gibi kesin hüküm vererek yargıçlardan önce davrandınız. Hem de bir gün bile hapiste yatma empatisini yapmadan.
Üçüncü Yargı paketini asker ve aydınlar çıkar ümidi taşıdı birçok kesim. Yanıldınız. Bu paket Halkalı Bombacısı ve 432 PKK’lıya yaradı. Yine umurunuzda değil mi? Ama şimdi olmadı! Ya o paketin sonucu size yine bomba, şehit, gazi ve mayından kopan kol ve bacak olarak geri dönerse? Hiç mi oğlunuz veya yakınınız askere gitmeyecek ve hiç mi bir yakınınız bombanın parçasına takılmayacak! “Aman Allah korusun!” dediniz değil mi? Peki asker ve teröre maruz kalanlar bizim evlatlarımız değil mi?
Yine kanıksadınız değil mi?
Sigaraya “Hastalık” zammı geliyormuş!
Bunu da mı kanıksadınız? Ama devlet diyor ki; “Kör müsün sigara içmeyeceksin. Bak benim hastanemi meşgul ediyorsun. İlaçlarım için katılım payının yükünü çekiyorum. Diyerek tiryakilerden 3 milyar lira gelir elde etmenin hesapları içindeymiş. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu BM’de Suriyeli Mülteciler için şu ana kadar 300 Milyon Dolar harcandığını ve daha da harcanacağını, artık bu yükü kaldıramayacağımızı söylemiş. Önce de Libyalı Özgür Muhaliflere 300 Milyon vermiştik. Etti mi 600 milyon dolar. Bunları bir yerden karşılamamız lazım değil mi? “Hastalık” olmasa da “Mülteci” zammı Bakanlar Kurulu onayladığında tamamdır zamlar! Tiryakiler kızacak ama aslında sigaranın satışını kökünden kaldıracak, “ne kebap yansın, ne şiş” hikâyesi! Bu zam haberi de umurunuzda değil mi? “Biz zaten zamlara alışık milletiz” mi, demeye getiriyorsunuz?
Peki, sustum!..
Haklısınız!
Allah korusun ancak hani “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dediğiniz o yılan bir gün sizi de sokarsa, sanırım yazdıklarımı yürekten daha iyi anlamış olursunuz, tabi ki hayatta kalırsanız!
Kendinize iyi bakın! Olaylara duyarsız kalmayın, zira Suriye Ateşi kucağımızda yanmaya devam ediyor…
Ertuğrul Erdoğan
01 Eylül 2012/Bursa