Akla Ziyan Bir Kalkışma
Ülkemiz böylesine sıkıntılı bir dönemden geçerken; azgın terör ile mücadele verirken, tam anlamı ile bir ateş çemberinin ortasında bulunurken, bir de akla /mantığa sığmaz/ soru işaretleri ile dolu bir kalkışma yaşadı.
1-Yaşım gereği Türkiye’deki tüm ihtilalleri/ darbeleri/ muhtıraları yaşadım. Hepsinin bu ülkeye ne kadar büyük zararlar verdiğinin; derin yaralar açtığının; her türlü haksızlık/hukuksuzluk/yolsuzluk ve zulme vesile olduğunun demokrasimize/itibarımıza/ ekonomimize/sosyal yapımıza ne büyük darbeler vurduğunun, bölünmeyi kutuplaşmayı doğurduğunun, teröre cesaret verdiğinin şahidi oldum. Ama hiçbiri bu kadar kanlı olmamıştı.
Hiçbir darbenin tasvibi mümkün olamaz. Zira darbeler, sadece zarar verir. Zafiyet doğurur hatta Balkan Harbi’nde olduğu gibi utanç verici tabloların yolunu açar. Silahlı Kuvvetlerimizin gücünü ve itibarını zaafa uğratır. Askerle halkı karşı karşıya getirir.
2-Mevcut iktidarı ve icraatlarını beğenmeyebilir ve tenkid edebiliriz. Başımızdan gitmesini de isteyebiliriz. Ancak bunun yolu demokratik metodlardır; seçimlerdir. TBMM çatısı altında yapılacak muhalefettir. Kesinlikle darbe değildir.
3-işte sonuçlar ortadadır. 246 evladımız şehit oldu. 1536 da yaralı var. Bu masumların kanının vebali ne kadar da büyüktür. Siz hangi aklı ve vicdansızlıkla, 47 masum polisimizi şehit eder, eğitim merkezlerini bombalarsınız? Nasıl olur da sivil halka ateş emri verirsiniz? Kardeşi kardeşe kırdırırsınız?
Hangi vicdanla o şaşırmış, gerçeklerden habersiz, size emanet edilmiş Mehmetçikleri ateşe atarsınız, istismar edersiniz?
Hangi düşünce ile (herkesin nefreti ve tepkisini kazanacağınızı bile bile) TBMM binasını bombalarsınız?
4- Peki ne elde ettiniz? Halkı / muhalefet partileri/ tüm medyası/ tüm STK’ları ile herkes size karşı çıktı. Demokrasinin yanında yer aldı. Kısa sürede balonunuz söndü. Ama olan masum şehitlerimize ve ülkemize oldu. Tam bir kaos ortamı doğdu. Zavallı Mehmetçikler hakarete, yüz kızartıcı davranışlara maruz kaldı. Zaten Ergenekon, Balyoz vb. davalarla itibarı zedelenen Silahlı Kuvvetlerimiz, bir defa daha yaralandı. Ortalık ucuz kahramanlarla, kin kusan tiplerle doldu. Ana-baba kuzusu mehmedimin boğazı bıçaklandı.
Ve kuru-yaş demeden binlerce kişi tasfiye ediliyor, takibata maruz kalıyor, kimse ses çıkaramıyor, işbirlikçi diye damgalanmaktan ürküyor. Sosyal medyada, yalanlar-haber kirlilikleri lağım gibi akıyor. Tahrikler yapılıyor, provakasyonlar arzulanıyor. Bu arada, ekonomimiz ve dış itibarımız derin yaralar alıyor.
5- Peki çözüm nedir?
a)Bir an önce normal hayata geçilmelidir.
b) İstihbarat ve güvenlik zafiyetleri izale edilmeli, bu konuda sorumlu olanlardan hesap sorulmalıdır.( Görüyoruz ki kalkışma önceden tespit edilmiştir)
c) Gerçek demokrasi/ hukuk düzeni/ Fikir-ifade-inanç ve teşebbüs hürriyetleri /sağlıklı bir denetim düzeni-şeffaflık-hesap verme uygulaması/ liyakat sistemi- emanetin ehline verilmesi/ TBMM’nin etkili ve yetkili konuma getirilmesi/ kuvvetler ayrılığı prensipleri gerçekleştirilmelidir. Orduya itibarı tekrar kazandırılmalıdır. Bölünmüşlük- kutuplaşma-dışlama- ayrımcılık- ötekileştirme, sona ermelidir. Hak ve adaletten ayrılmamalı; intikamcı davranış ve uygulamalardan /cadı avından kaçınılmalı, masumlar zarara uğratılmamalıdır. İktidar adil ve objektif olmalıdır. Başarısızlığı görülenler de tasfiye edilmelidir. Her açıdan bir güven ortamı sağlanmalıdır. Tasfiye yarışı durmalıdır.
Rabbim(cc) ülkemizi korusun. Bir daha böylesine, aklı dışı kalkışmalar göstermesin. Dilerim ki OHAL dönemi, demokrasiyi daha güçlendirsin.