Akıl mı Gönül mü?
Kim demiş aşkta akıl yoktur diye? Hatta akıl başroldedir desem …
Bu iddiamı nasıl kanıtlarım? Şimdi bunu düzyazıyla anlatamam, ama bir
kurguyla anlatabilirim. Sanat da, doğrudan anlatamadıklarımızı
sembollerle anlatabildiğimiz için yok mudur zaten?
Filmimizin senaryosu şöyle:
Adı , Ülke(Ego) olan bir yer var. Ülke’yi de Akıl yönetiyor. Akıl, Ülke’yi
iyi yönetebilmek için her tür tedbiri alıp duruyor. Mesela bilgi ve
beceriyle silahlanıyor. Mal yığıyor. Çalışması için organları teşvik
ediyor vs… vs… Hiç acı çekmeme ve incinmeme durumuna programlandığı için,
Gönül’ü de koruma altına almış. Öyle ki Gönül’ün etrafına taş duvarlar
örmüş de, Gönül, burada hareketsiz. Ve karanlıktan ötürü görme duyusu da
gittikçe azalmakta.
Gerçi arada sırada Sağduyu Akıl’ın kulağına, “Ya sen bu Gönül’ü bukadar
sıkıyorsun ama diyorum ki sağlığı bozulmasa..hani biraz..”diye fısıldayacak
olsa da, Akıl hemen onun sesini kesiyor ve “Sen bilmezsin, bu Gönül salaktır
gözü az görür, bi de zayıf nazenin bişey. Şimdi bunu özgür bıraksam
kolunu bacağını kırar falan… böyle iyi..” diyor.
İşte filmin tam burasında Aşk, tüm haşmetiyle iniyor Ego ülkesine ve daha ne
olup olmadığını anlamadan Akıl’ı yakasından tuttuğu gibi tahtından alaşağı
ediyor. Gönül’ü de alıp tahta oturtuyor ve Ülke’nin karşısına Putu’yu
(Konu mankeni) dikiyor. Ve Putu’yu da ışıkla donatıyor. Bütün bunlar
Aşk’ın gücünden ötürü bir anda olduğu için Putu’mu önce gelmiş, Aşk mı önce;
yoksa Gönül mü tahta önce çıkmış, Akıl mı sonra inmiş falan… buraları
karışık…
Gönül mest… Gözleri de az görüyor ya! Putu’nun yaydığı ışıkla gözleri iyice
kör oluyor. Kör olduğu için Ülke ne halde… Hem görse bile umurunda
olacak mı bakalım? Uçuşta…
Ama Akıl; akılcı, plancı, programcı ve kuşkucu… Bakıyor ki kendisinin binbir
özenle inşa ettiği, yedire içire, şişirdikçe şişirdiği Ülke(Ego)
darmadağın olmakta..Ülke’de uyku yok.. Hiç kimse yemiyor içmiyor..
Bazı organların açlığı had safhada.. Hatta Çoluk Çocuk
Putu’nun civarında dolanıp duruyor. Hani biraz dokunmak, biraz doymak
umuduyla..
Ve Akıl, Gönül’e diyor ki, “Bak Ülke uçurumun kenarında. Her günümüzü
düşünmeden planlamadan yaşıyoruz. Har vurup harman savurduğumuz için
borçlandıkça borçlanıyoruz. Hem ben gittim bu Putu’nun arkasına baktım.
Öyle ışık mışık yok.. karanlık. Üstelik arkasında bir delik var oradan da
pislik çıkıyor. Ne diye seni böyle kör etti bu yaaa”
Gönül : Umurumda mı? Umurumda mı? Mest olmuşum umurumda mı? Batsın Ülke
umurumda mı? Hem sana niye inanayım?
Akıl: O zaman gel sana göstereyim?
Gönül: Ayrıla bilemem ki Putu’nun karşısından. Hem niye ayrılayım?
Mest olmuşum ben..
Bu kez Akıl, Aşk’a yalvarıyor: Bak perişan olduk. Çoluk, Çocuk (Organlar,
duygular, düşünceler vs.) ortalığa savruldu aç susuz. Ne olur şu Gönül’e
söyle de Ülke’yi böyle başıboş bırakmasın.
Aşk- Yapmam gerekenin dışında ne yapabilirim ki ben? Suç senin. Senelerce
koruycam diye bastıra bastıra kör ettin Gönül’ü. Özgürlüğünü kısıtlayıp,
edimsiz ettin. Bak haline şimdi! Işıktan kavruluyor da gene de kıpırdayamıyor.
Piş şimdi sen de onun gibi.. Pişsin bütün Ülke.
Akıl çaresiz, bir kenara çekiliyor, acıyla pişiyor. Gönül mestle pişip bir
kenara baygın düşüyor. Aşk, Putu’nun üzerinden ışığını çekiyor. Akıl
yerinden doğrulacak güce geldiğinde bakıyor ki ne görsün? Ülke tarumar olmuş.
Bir kısım Çoluk Çocuk ölmüş kurumuş. Ama ortalık da bir hayli ferahlamış
hani.
Yeniden tahta oturuyor ama bu kez biraz daha akıllanmış ve biraz daha mütevazi
bir biçimde. Ülke’deki varlıkları biraz daha sevgi ve şefkatle
kucaklaması gerektiğinin bilinciyle. Gönül’ü serin bir döşeğe yatırmaları
ve yanık tedavisine başlamaları için doktorlara emir veriyor.
Sorarım şimdi bu filimde kim başrolde? Gönül mü, Akıl mı, Aşk mı? Her ne
kadar bunların hepsi kurgu olsa da ve bu konuda gerçekleri tam olarak
bilemesek de, bence Akıl başrolde, Gönül ikinci. Aşksa sadece misafir
oyuncu. Lütfedip geldi ve rolünü çabucak oynayıp seyre çekildi. Dolayısıyla
içinde olmadığı bir şeyden dolayı fanatik sayılamaz. Ama Akıl’ın
fanatikliğinden ötürü Ülke’nin başına bu işlerin açıldığı kesin.
Gönül fanatik mi, değil mi? İşte bunu bilmiyorum. M.Ş. 28.9.12
Not:“Aşkta akıl yoktur” diyen bir arkadaşın sözünün ilhamıyla yazılmış
bir öyküdür.