content

yazarportal-com-bilgiagi-net-tasviriefkar-com

26 May

Ak Parti ve Akreditasyon Meselesi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin oluşum sürecini bilmeyenler, gelinen noktayı ve önümüzdeki süreci yeterince doğru analiz edemiyorlar. 2001 sonu itibariyle başlayan partileşme sürecinde düşünülen Türkiye vizyonu ve bugünkü ortaya çıkan yapı arasındaki benzerlik ve ayrılık alanları o süreçte önemli ölçüde aslında öngörülmüştü. Elbette sosyoloji ilmini bilenler bilirler ki sosyal olaylarda hiçbir öngörü yüzde yüz isabet etmez. Zira o sosyal öngörüyü şekillendiren etmenler çok çok fazladır.

Ak Parti’nin yakın tarihine baktığımızda partinin kuruluş sürecindeki en önemli handikap, iktidar olunsa bile devleti teslim alacak olan kadroların, devletin zinde güçleri karşısındaki akredite (kabul edilme) olma sorunuydu. Zira ülke birilerine göre kıyamete kadar sürecek olan 28 şubat sürecinin militarist yapısını en kılcal damarlarına kadar hissediyordu. Öyle ki; şu anda dünya lideri olduğunda artık kimsenin çok da itirazı olmayan Sayın Recep Tayyib Erdoğan o sıralar hala muhtar bile olamayacağı varsayılan bir siyasi yasaklıydı.

Ama ülke de resmen sosyal anlamda ve ekonomik anlamda yangın yeri olmuştu. Millet kendine reva görülene diş biliyor. 2-3 yıl önce başa getirdiklerini kapıya koymama yeminiyle sandığı bekliyordu. Pek çok taksinin, minibüsün ardında hapse atılan gönüllerin başkanına (ALDIRMA REİS!) çıkartmalarıyla sahip çıkıyor ya da (BU ŞARKI BURADA BİTMEZ!) diyorlar, 1-2 yıl sonraki (BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA!) şarkısına zemin hazırlıyorlardı. Bu süreç öyle çetindi ki genel başkanı siyasi yasaklı girilen seçinde millet (İNADINA TAYYİB!) demiş ve seçimde Menderes, Özal sonrası en ciddi sahip çıkışla Anayasayı değiştirecek bir sayıyla Milletin Adamlarına (Sayın Erdoğan’a) Millet sahiplenmişti.

Ama zinde güçler direnç gösteriyor, kabine oluşumuna dahi ciddi tavır konuyordu. Doğrusu ilk kabinede çok ciddi bir çoğunluk geçmişte siyasi anlamda sistemin akredite ettiği isimlerden oluşmasına rağmen, direnç gösteriyorlardı. Ama karşılarında gördüğü kep ya da postalla rota değiştiren ya da şapkasını alıp giden bir siyasi lider yoktu. İşte bu noktada ulusal ve uluslar arası toplum mühendisleri işi kurallarına uygun oynayan bu liderlik başarısı karşısında şaşkındılar. 23 kişilik kabineye 35 yaşlarında giren bir genç ekonomiyi öylesine zapt ediyordu ki paradan 6 sıfırı atarken ülkede en küçük kaos yoktu. Dolar euro yıllarca yerinde sayıyordu. Enflasyon tek haneliydi. Bir başka genç bakan sağlıkta akla gelmedik mesafeler kat ettirirken bir başkası elektrik fiyatlarını tam 5 yıl yerinde saydırdı.

Ama Sayın Erdoğan’ın öngörüsü olan kadroların bu akreditasyondan dolayı (yada devlet adamlarının önemi (!) ) istenen sayıda başta kabine olmak üzere devlette istenen yerlere gelmesi cidden zor oldu. Buna bir zinde güçler, birde bu aşamadan sonra parti içindeki bu akredite olmuş güç sayın siyasiler direnç ve lobileriyle müsaade etmiyorlardı. Zaten Başbakan’da bu süreci çok dengeli götürme gayretindeydi.

Bütün bu süreçte dikkati çeken şudur; Ak Parti’nin en başarılı bakanları Sayın Başbakan’ın kendi dünyasında yetişen ya da onun ruh halini iyi anlayarak ortak ses ve soluk birlikteliği gösteren yani gürültü yerine senfoni oluşturan kadrolar olmuştur. Son olarak dost düşman herkesin üzerinde ittifak ettiği Cumhuriyet tarihinin tartışmasız en başarılı hariciye bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu bu başarının en güzel örneğidir.

Bu yakın tarih analizini yapmamızın nedeni ise; kamuoyuna kendisinin Milletvekili adayı olarak vatandaşın karşısına son kez çıkacağını deklere ettiği bilinen Sayın Recep Tayyib Erdoğan, yeni dönemde, 8 yılın sonunda sistemle akredite sorununu artık aşmış bir lider olarak, daha kendinden kadrolarla seçime gidecektir. Ve kimsenin şüphesi olmasın eğer çok ciddi bir sıra dışı gelişme olmazsa bu kadrolar hem seçimi kazanma hem de seçimin sonrasında daha başarılı olacaklardır. Burada kafaya takılan soru şu peki madem bu seçim Sayın Erdoğan’ın son seçimiyse 2011 sonrasında siyasi gelecek adına ne düşünüyor? Ya da meydanı kime bırakacak? Bu konudaki düşüncemizi de bir sonraki yazımızda yazalım...

Etiketler :

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

2 Kere Cevaplanmış to “Ak Parti ve Akreditasyon Meselesi”

  1. 1
    Hafize ASLAN Says:

    Türkiye deki geleneğe bağlı olarak sanırım köşke çıkar:)

  2. 2
    Seyfettin Çetiner Says:

    Sayın Mehmet Ali bey, yazınızın tamamına katılıyorum...Zaten referandum sonrasında Sayın Başbakanın hal ve hareketlerinden daha da bir rahatladığı gözlenmektedir...2011 seçimlerinde daha kendinden olanlarla seçime gireceği tespiti çok yerinde ve doğru bir tespit...Çünkü kendinden olan bakanların başarıları aşikar...2011 seçimleri sonrası kurulacak kabine de Türk milletinin çok özümsediği bir kabine olacaktır...



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank