AK Parti Kaybetmeyecek Hepimiz Kaybedeceğiz!
Neden AK Parti kendi ayağına kurşun sıkıyor? Neden toplumu bilerek bu kadar geriyor?
Neden, sistem ve anayasa tartışmalarını Erdoğan üzerinden yapıyor?
Ya da neden böyle bir algının oluşması için çaba sarf ediliyor?
Seçimlerden hemen sonra, neden ısrarla tartışmayı ve gerginleşmeyi başkanlık sistemi üzerinden yapıyor?
7 Haziran öncesinde başkanlık sistemi üzerinden kurduğu seçim staretejisi ve söyleminin kaybetmesine, 1 Kasım seçimelerinde kullandığı dil ve stareteji kazanmasına rağmen neden tekrar geri dönüş yaptı?
****
AK Parti’ye 2002 yılından itibaren kazandıran gerginlik politikası…
Aynı zamanda AK Parti karşıtlığı ve muhaliflerin kendisi için kullandığı alçaltıcı dil…
Tabi aynı zamanda yapılan işler, kazanılan haklar, siyasal, sosyal ve ekonomik olarak ilerlemeler…
En önemlisi Kürt sorunundaki kullandığı dil, gerçekleştirdiği yasal değişilikler, uzlaşmacı dil…
AK Parti iktidar – devlet olmasına rağmen bir muhalif parti gibi, devletin resmi zihniyetine karşı çıkması, muhaliflerin ise muhalefet olmasına rağmen devletin sahibi gibi davranarak resmi zihneyetini sahip çıkması…
Bugün AK Parti’ye ne kaybettiriyor?
Bugün devlete sahibi olduğu için, dün karşı çıktığı herşeyi kendisi yapıyor gözüküyor.
Karşı olduğu herşeyin, karşısında olan herkesin zihniyetini benimsediğine yönelik emareler güçlendi.
Siyasal, sosyal, kültürel olarak savunduğu tüm değerlerin karşıtı olduğuna yönelik algı yaratıyor.
Başkanlık sistemi ve anayasal değişikliği ülkenin demokratikleşmesi için değil, Erdoğan ve kendisi için istiyor algısını muhalefet değil kendisi çok güçlendirdi.
Yumuşak ve vicdanlara seslenen siyaset anlayışının yerini kibire dayalı, üstten bakan bir dili benimsedi.
Mağdurlukluktan mağdur edene, eziklikten ezene, yumuşak dilin sahipliğinden nobranlığa, mütevazilikten kibire, toplumu kucaklayandan toplumu ötekileştirene dönüştü.
Kadrolarında ki, alçak gönüllülüğün yerini devletin sahibi olanların davrandığı gibi, devlete yapılan her eleştiriyi kendilerine yapılmış eleştiri gibi görmeye başladı.
Devletin her türlü eleştirisinde bunu vatan hainliği ile özdeşleştirmeye başladı.
Ve doğal olarak kendileri vatansever oluverdi, tüm ötekiler ise vatan hainliğine yükseliverdi. Anlayacağınız yer değişitirildi.
****
İlginçtir dün vatan haini diye gördükleriyle yan yana düşüverdiler.
Kendileri muhalefete ait olan karşı çıktıkları herşeyi benimser, muhalefet ise sanki AK Parti’nin dünkü benimsediklerine sahip çıktı.
Kürt sorununda izledikleri şiddete dayalı yöntemler, dil ve davranışlar ister istemez ittifak olduklarıyla yol ayrımına, düşman olduklarıyla ittifak kuruverdiler.
Anlayacağınız yola çıktıklarını, yolda bulduklarına tercih ettiler.
Ve en önemlisi en çok karşı çıktıkları devletin, tüm uygulamalarının savunucusu durumuna dönüşeverdiler.
****
Bunu yaparken de devletin eski devlet olmadığı argümanına sarılıverdiler.
Aslında devlet aynı devlet değil derken neyi kast ediyorlar?
Devletin sahiplerinin değiştiğini, zihniyetinin değiştiğinden söz ediyorlar değil mi? Sormak gerekmiyor mu, o zaman?
Devlet değişmişse, dünkü devlet değilse, dünkü uygulamaları yapmıyorsa neden anayasal değişiklik, başkanlık sistemi isteniyor?
****
Sonuç olarak AK Parti iktidarının ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın acilen kullandıkları söylemleri, uygulamaları gözden geçirmeleri gerekiyor.
Başkanlık sistemini Erdoğan üzerinden yaptıkları sürece kaybedeceklerini hatırlatmak isterim.
Toplumun kendilerinden olmayanları hatta içeriden eleştirenleri bile hain, öteki görmeye, kendilerini de devletsever, vatansever gördükleri sürece sadece kendileri değil milletin de kaybetmesine neden olacaklarını görmek için bırakın dünya tarihini, son yüzyıla bakmaları yeterli olacaktır.
Son söz: AK Parti acilen iç ve dış politikalarını gözden geçirmek zorundadır. Ve acilen fabrika ayarlarına yani yumuşak güç, vicdani bir harekete, toplumu kucaklayan ötekileştirmeyen zihniyetine dönmek zorundadır. Dönmez ise görüneni söyleyelim. Sadece kendileri kaybetmeyecek, KAYBEDECEĞİZ.