AK Parti Bir İlki Gerçekleştirdi
Dün önce Beylikdüzü MHP’nin yeni yönetimini tanıttığı sabah kahvaltısına, ardından AK Parti İstanbul İl Kongresi’ne katıldım. Türk Telekom Arena’ya girdiğimde stadın yarısı boştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gelmeden önce sahnenin arkasındaki koltukların dışında stat dolmuştu. Sahanın ortasına konulan ilçe, il protokolü, delegeler ve konuklar için konulmuş olan sandalyelerin büyük çoğunluğu ise boştu.
***
Kongre startı verildikten sonra o sandalyelerin büyük çoğunluğu da doldu. Benim tahminim, statta yaklaşık 50 bin kişi vardı. Bu rakamın dışında söylenenler abartıdır. Stadın dörtte üçü doluydu, dolmayan yer de sahnenin arkasındaydı. Stadın 55 bin kişilik olduğunu düşünürseniz, gelen kalabalığın sayısını tahmin etmek zor değil.
AK Parti İstanbul İl Teşkilatını dünyada bir ilki gerçekleştirdikleri için kutlamak gerekiyor. Bir siyasi partinin il kongresini 50 bin kişinin katılımı ile bir statta gerçekleştirdiler. Bugün bunu Türkiye’de yapabilecek AK Parti dışında, BDP var. Ancak onların bile buna cesaret edebileceklerini zannetmiyorum. Çünkü böyle bir organisazyonun maliyeti oldukça ciddi bir rakamdır.
Babuşçu, Topbaş’ın
gölgesinde kalıyor
Kongre başlamadan önce İl Başkanı Aziz Babuşçu, ilçe başkanları ve belediye başkanlarıyla beraber stadı dolaşarak ilçe teşkilatlarını selamladılar. Özellikle bir gözlemimi belirteyim. İstanbul İl Başkanı olan Aziz Babuşçu, teşkilatı tarafından öyle büyük alkışlanmıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş’ın adı duyulduğunda inanın Başbakan Erdoğan’dan sonra en çok alkışı alıyor.
Düşünün, İstanbul İl Kongresi yapılıyor ve teşkilatın başında bulunan kişi, Büyükşehir Belediye Başkanından daha az alkışlanıyor.
****
Kongre başladıktan sonra, İstanbul il yönetiminin faaliyetlerini anlatan sinevizyon gösterisinde Babuşçu öylesine öne çıkarılmıştı ki, Başbakan Erdoğan faaliyet görüntülerini alkışlamadı bile…
Başka bir gözlemim ise şuydu. Bir toplantıda ilk defa Başbakan Erdoğan konuşmasını bitirmeden koltuklar boşalmaya başladı. Hani kongrenin uzadığından dolayı denilebilir, hiç de öyle değil. Düşünün otobüsler ilçe teşkilatlarının önünden 12 ile
12.30 arasında hareket etmişler. Kongrenin yapıldığı stada 13 ile 14.00 arasında gelmişler.
Ve saat 17’ye doğru stat hem de Başbakan Erdoğan konuşurken, boşalmaya başlamıştı. Ve bu alışık bir şey değildi. İlk boşalan bölümler Şile, Büyükçekmece, Silivri, Çatalca, Adalar ilçe teşkilatlarının bulunduğu yerlerdi.
****
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında sezaryen ve kürtaj konusuna tekrar gireceğini düşünmüştüm. Ancak girmedi. Daha çok Uludere üzerinden muhalefete ve medyaya yüklendi.
Uludere konusunda sürekli olarak muhataplarına yanıt vermediğini, milletine yönelik konuştuğuna vurgu yaptı. Salı günkü gurup toplantısında Uludere kampanyası yapan medyanın uluslararası ilişkilerini açıklayacağını söyledi.
Ölü seviciler kimler?
Bugün medyada Uludere konusunu en çok işleyen gazete Taraf Gazetesi. Özellikle Ahmet Altan’ın, Başbakan Erdoğan’a vicdan üzerinden seslendiği yazılara yönelik olarak; “Hiç kimse bize vicdan insanlık dersi vermeye yeltenmesin. Biz terör örgütüne karşı siper olurken, biz mafyayla cuntayla çarpışırken, biz Kürt kökenli vatandaşlarımla helalleşirken bize çelme takanlar bugün bize insanlık dersi vermeye kalkıyorlar” diyor ve ardından ekliyordu: “Uludere Kampanyası uluslararası bir kampanya.”
Kim ne derse desin, Uludere meselesi bugün AK Parti’nin yumuşak karnı olmuştur. Bence Başbakan Erdoğan Uludere ile ilgili askeri savunan konuşmalar yaptıkça sorun büyüdü.
Dün konuşmasında “Birileri anlamak istemiyor ama Uludere konusunda adli idari soruşturma başlatıldı. Mesele kapanmış değil. Vicdansızca, insafsızca cahilce yazdıkları gibi, tazminat ödenip kapatılmış değil” derken İçişleri Bakanı olan İdris Naim Şahin’in konuşması, Başbakanın eleştirilere yönelik olarak ilk baştaki tavırları bugün unutulmamıştır.
****
Ergenekoncu medyanın ise Uludere üzerinden AK Parti’yi sıkıştırması ise tabi ki tartışmasız çifte standarttır. Ancak bu yapılan eleştirilerin haklılığını ortadan kaldırmamaktadır. Ayrıca Ergenekoncu medyayı, Taraf gibi gazetelerle bir tutmak ise tek kelime ile ayıptır.
Uludere konusunda BDP’yi eleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında; “Ben bunların kullandıkları sıfatlara karşılık vermeyeceğim. Ben bunlara çok daha ağır konuşacağım. ‘O emri hangi hayvan verdi?’ diyenler, Uludere olayın hemen arkasından zil takıp oynayanlar, dağdakiler inmesin diyenler, bu sıfata dahi layık olmayanlar, nekrofillerdir. Yani ölü sevicilerdir” diyerek gerçekten ağır konuşuyordu.
****
Evet bu sözün iki anlamı var. Bugün Türkiye siyasetinde ölüleri-miz üzerinden siyaset yapanlar var. Ancak Uludere konusunda, 34 vatandaşımızın yanlışlıkla öldürülmesinin sorumlularının ortaya çıkarılmasını isteyenleri “ölü sevici” olarak adlandırması ise yeni bir tartışmanın habercisidir.
Devletin bilerek ya da yanlışlıkla öldürdüğü insanları savunanları, öldürenlerin, cinayet emrini veren sorumlularının ortaya çıkarılmasını isteyenleri “ölü sevicilikle” itham etmek ise devlet adına özür dileyebilen Başbakan Erdoğan için çok ağır sözlerdir.
Devletin işlediği cinayetleri ortaya çıkaranları, takipçilerini, bu konuda yazı yazanları, politika yapanları ölü sevicilikle mi suçlayacağız?
*****
Yok, Başbakan Erdoğan, kan üzerinden siyaset yapanları, barışın yanında durmayanları, şiddeti savunanlar için söylüyorsa “ölü seviciliği” haklıdır ancak bunu Uludere katliamı üzerinden yaptığında ise iddianın ayakları yere basmamaktadır.