Ahmet Fidan’la Şehzade Çayı
Hibiscus (Şehzade Çayı) nı anlatacağım ama önce uzunca bir süre zamansızlıktan pazar yazılarımı yazamamış olmanın özrünü dileyeyim.
Çok değerli Pazarcı dostlar;
Uzun zamandır 'Pazar Yazıları'mı yazamadım. İş yoğunluğum ve kurumsal iş yükümdeki artış nedeniyle yazılardaki istikrarım bozuldu. Ama her hafta olmasa da en azından iki haftada bir de olsa istikrarla PAZAR YAZILARImı yazmaya devam edeceğim. Aradan geçen zaman sürecinde, gelen özel mesajlar, cep telefonu mesajları, sosyal paylaşım sitelerindeki özel mesajlar ve açıktan yorumlar ve reelde tanıştığım do
stlar, arkadaşlar diğer konularda olmasa bile en azından PAZAR YAZILARIma devam etmem yönünde talep ve temennide bulundular.
Değerli CANlar;
Talep ve temennilere ne hacet, ben zaten yazmadan duramam. Yazmazsam elim ve beynim karıncalanır.
Sadece Pazar Yazılarımı değil diğer tüm kategorilerdeki yazılarım da devam edecek. Yine uykumdan fedakarlık edip yazmaya devam edeceğim. Siyaset, Eğitim, Ekonomi, Toplum Bilim konularında, hatta Felsefe kategorisinde bir çok yazı tasarısı beynimde gündemini korumakta.
Şimdi, bu Pazarki yazımıza başlayabiliriz.
Son bir yıldır tam anlamıyla bağımlısı olduğum ve yine son 8-9 aydır adeta yakın ve uzak çevrem tarafından birlikte anılır olduğum ŞEHZADE ÇAYI'ndan bahsedeceğim sizlere.
Şehzade Çayı / Paşa Çayı / Hibisküs / Mekke Gülü / Nar Çiçeği / Hibiscus Sabdariffa / Kerkede*
Bunların her biri şehzade çayı veya hibisküs çayının değişik isimleri.
Öncelikle bir yanlışı düzeltelim. Toplumda Nar çiçeği diye bilinen bu bitkinin NAR ÇİÇEĞİ ile uzaktan yakından alakası yoktur. Tamamıyla Sudan Çöllerinde yetişen "hibisküs" (hibiscus) ağacının/bitkisinin çiçek tomurcuklarıdır. Bitkinin bir çok familyası bulunmakta. Odunsu-Otsu bir bitkidir.
Konu Hakkında Wikipedi'den ayrıntılı bilgi bulabilirsiniz. Yukarıdaki bütün isimleriyle google amcaya arattırabilirsiniz. Ama ben yine de dip not olarak yazı altına önemli bilgileri ekliyorum.
Hibisküs'ün Ahmet Fidan'ın Hayatına Girişi:
Bir gün Trabzon'da Enerji sektöründe faaliyet gösteren bir İşadamı'nı ziyarete gitmiştim. Bana "Hocam, paşa çayı içer misiniz, size paşa çayı ikram edelim" dediler. Ben de hiddetle; "Asla olmaz, ben çayı demli içerim, hem demsiz hem soğuk çay benim için uzak durulacak bir içecektir" dedim.
Veee, derhal cevabımı aldım. "Yok hocam yok, bu bildiğiniz çocuklara içirilen paşa çayı değil, bu bitki çayı" dediler. Ben de bitki çayı lafını duyar duymaz hemen "getirin ozaman içeyim" dedim.
Vee, şehzade çayı geldi. Daha gelirken anında kendi kendine demlenmeye başladı. Onun o muhteşem rengini görünce içmeden zaten müptelası oldum adeta. Ve tek şeker katarak karıştırıp yudumladım.
İçiş o içiş, patladı gitti. Ve bu günlere geldik.
Sonuç:
Son bir yıla yakındır normal çayı da türk kahvesini de neskafeyi de unuttum adeta. Doğal olarak sürekli tükettiğimden dolayı, misafirlerime de şehzade çayı (hibiscus) ikram ediyorum. Artık "Ahmet Fidan'la Hibisküs Çayı" veya Şehzade Çayı olarak özdeşleştik.
Çoğu aktarda bulabileceğiniz, mor, gül kurusu renginde görünümüyle poşetli olarak satılmakta. Endüstriyel ambalajları da bulunmakta. Biraz pahalı ama yine de bir kilo çay parasının iki katını geçmiyor fiyatı.
Yüze yakın hastalığa iyi geldiği söylenen bitki çayı, en başta gribal enfeksiyonlara, diyabet hastalarına, yüksek tansiyon hastalarına iyi gelmekte. Bir bardak şehzade çayı içmek iki üç limon yemeğe eşdeğer görülebilir. Haa, baştan söyleyelim; ekşiyi sevmeyenler denemesinler. Tadı limon kadar olmasa da ekşimsidir. Ben zaten limonu da kabuğuyla yediğim için, (bu da benim bir başka bağımlısı olduğum illet))) limonu her ortamda bulamadığım için şehzade çayı içerek telafi ediyorum.
Hazırlamak için zamana ve emeğe gereksinimi yoktur. Bir su bardağına veya neskafe fincanına iki çay kaşığı dolusu hibisküs koyacaksınız. Tercihen bir çay kaşığı şeker ilave edip üzerine kaynar suyu dökeceksiniz. Çayınız, o muhteşem rengiyle 2 dakika içinde kendi kendine rengini alacaktır.
Önemli Not: Şehzade çayını saydam fincanda içmenizi öneririm. Zira çayın o güzel rengini izlemek içmek kadar keyiflidir.
Bir başka önemli not: Bir de birlikte içeceğiniz kişi hoşsohbet ise, değmeyin keyfinize.
Değerli Pazarcı dostlar, çoktandır bu konuyu yazacaktım, bu günlere kadar kaldı. Yazdım kurtuldum.
Bu pazar kahvenizi için ama gecenin ilerleyen saatlerinde bir fincan hibisküs çayı da için. Endişe etmeyin. Kilo yapmaz. Zira rejim yapanlar için hibisküs birebirdir. Benden söylemesi.
Şimdilik bir sonraki pazar yazısına kadar hoşça kalın, dostça kalın. Sevgilerimle.
_________________________________
* Hibiscus / Kerkede:
Kerkede, Batı Afrika kökenli bir bitki olup, Batı Hint Adaları'nda 16. yüzyılın başlarından beri kaydedilen bu bitkinin 17. yüzyıla gelindiğinde Asya'da da yetiştirilmekte olduğu bilinmektedir. Flemenk-Doğu Hint Adaları'nda (günümüzde Endonezya) bitkinin devlet teşvikiyle yaygın ziraatine 1920 lerde şeker çuvalı imalatında kullanılmak üzere elyaf elde edilmek için başlanmıştır.
Kerkede, çok yıllık bir bitki olmasına rağmen yıllık hasatla tohumdan üretilir. Çiçekleri dış çanak dolgun hale gelince toplanır. (Hasat edilir.) Çin ve Tayland'da önemli ihracatçılarıdır. Avrupa ve Amerika ülkelerinde de bitki çayı olarak içimi giderek yaygınlaşmaktadır.
Bu bilginin Kaynağı:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hibisk%C3%BCs
Not:
Bu yazı, https://www.bilgiagi.net, www.timeturk.com, http://www.bilgievreni.com, http://www.kamudanhaber.com, http://www.siyasalforum.org, http://www.gazetecanik.com, http://www.gercekgazete.web.tr, www.bolgeselhaber.com, www.unyekent.com www.hizmettv.com.tr, www.sinematur.com, www.ahmetfidan.com ile, Gazete Canik, Kuzey, Gazete Gerçek, vb. kağıt bası gazetelerde yayınlanmaktadır. Yazarın izni olmaksızın başka hiçbir yayın organında kaynak veya dipnot göstermeksizin kısmen veya tamamen alınamaz, çoğaltılamaz.