Ahmakça!
Bir gün bir söz duyarsın, kanına dokunur, sana söylenmişçesine üzülürsün. Sana söylenmediğini bildiğin halde, günlerce takılı kalır aklının bir yerinde. Alınmışsındır, sözden bir kez; a h m a k ç a!
Anlamını bilirsin de, nedir acaba aslı bu sözcüğün diye merak edersin, araştırmaya başlarsın köşe bucak, kitap kitap, lügat! Yetmez internet sitelerinde gezinirsin. Pek çok yerde, benzer tanımlar çıkar karşına ahmakçayı tanımlayan: aptalca, budalaca, zekası az gelişmiş olma durumu! Gibi. Pek tatmin etmez bu anlamlar seni. Sözcüğün kullanımını, yorumunu aramaya başlarsın! O da ne! Sanki millet işini gücünü bırakmış, günün birinde birilerine gerekir diye seferber olmuş sanki. Neler konmuş ortaya “ahmaklığa” dair bakın!
“Ahmak, ışıkla alevi karıştırır, kendisini her yakanı güneş sanır” demiş,
C. Şehabettin.
“Ahmakla olmaktansa, yalnız kalmak iyidir.” demiş masalcı dostumuz Lafonten.
“Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha çok ahmaktır.” demiş, büyük yazar, Moliere.
Necip Fazıl bile, katılmış imeceye. Aptalların oluşturduğu odun ormanı üzerinden girmiş söze: “Memleket ağaçtan yana her gün biraz daha kelleşirken, ahmaktan yana, güneş sızmaz, ormanlar kaplamakta ortalığı.”
Herkes söylemiş bir şeyler, kendi dilinden, ahmaklık üzerine, amacına hizmet ettirebildiğince.
Üstad-ı kalem Bay Ardıç bile ötmüş; Sabah’ın köşesindeki dalından, kendine çok yakışan üslubuyla; referandum öncesi: “Ahmak da özgürdür!”, gani gani alkış almıştır bu söze. (http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ardic/2010/09/04/ahmak da_özgürdür) ve devam etmiş.
“Hadi şimdi solcuların ahmak kesimi bir yandan bana nefret kusarken, bir yandan da “hayır” oyu versin. Oysa biz ahmaklara bile özgürlük istiyoruz!” (Kendine layık olan eylemi bilecek kadar da zeki, ahmak değil hani-yazarın notu.)
Bilirsin “yumurtlanan, böylesine özgün(!) sözün” sağlıklı bir beynin ürünü olmadığını. Biçimsiz ve amorfluğundan anlarsın ki, def-i hacet çıkışlıdır söz. Ama yine de cevap vermeye hazırlanırsın! Yine özdeyişler vazgeçirir seni diyeceklerinden. Tekrarlamakla yetinirsin!
“Ahmağa yanıldığını göstermenin en akıllıca yolu, kendi haline bırakmaktır.” (J. Billings)
“Ahmak, her zaman zeki kişilere biley taşı olmuştur” (Shakesper)
Ve anlarsın ki; ahmaklıklarını gizlemek için, bazı ahmaklar “cambaza bak” oyunuyla kandırırlar karşısındakileri. Kanlarında vardır aldatmaca! Her ahmak elbet kandıracak bir başka ahmak da bulur! Toplumun açmazı da bununla başlar! Kandıran ve kandırılanın işbirliği ile gelişir, toplumların, erdem kaybı. Bu duruma gelmiş toplumlarda, artık hertürlü çarpıtma, saptırma, erdemsizlik, rüşvet, soygun, kabalık, hoyratlık, çirkinlik. Çapsızlık, saygısızlık, bencillik, çıkarcılık, yandaşlık. En önemlisi sevgisizlik bile özgürlükmüş gibi algılanmaya ve savunulmaya başlar!
Ahmaklık, bir başkasının işine yaramaya başladığında, toplumdaki açmazlık aşılır, tehlike başlar! Kullanılan en kuvvetli silah ise anlam saptırması. Dillerden düşmez olur özgürlük, demokrasi, hukuk, milli irade. Vesayet, statüko! Herbiri gerçek anlamından uzaktır artık bu terimlerin. Belletileni savunur; özgürlük adına. Farkında değildir kullanıldığının! Devletin temel ilkelerine saldırmayı, kurumları itibarsızlaştırıp zayıflatmayı özgürlük sanır. Oysa şaşar kallırsın, altı oyulmuş; kurumları zayıflatılmış bir devletin, hain ve düşmanlardan başka kimsenin işine yaramıyacağı idrakından uzak oluşuna! Özgürlüğün, ancak gerçek demokrasi ve Cumhuriyet’le var olacağına inanamayışına.
Orduyu vesayetçi görürken, görmez biad ve itaatle en büyük vesayetin altına girdiğini. Sözde özgürlük adınadır, türban aşkı! Bilmez, türbanın hangi ardniyetlere perde olduğunu. Görmez demokrasinin bir dayatma rejimi olmadığını.. Tuttuğu safın, kendisine dayattığı dogmalar kadarını hak bilir. Onu savunur. Biadın gereğidir bu... Bu tehlikeli durum, bazen söylemle bazen de eylemlerle çıkar karşına.Zamanı kollanır çıkışın!. Sıkıca tenbihlidir kendileri.
Bişeyler geçer gözünün önünden... Bir film şeridi gibi... Düşünürsün; a h m a k ç a!.. ve sormadan edemezsin kendi kendine... “Yaa! Biz gerçekten. Ahmakmıyız, yoksa “.mak” muamelesi mi görüyoruz! Düğümlenir boğazın, çıkamaz sözcüklerin tamamı.. Yediremezsin onuruna; haykırmak gelir içinden; “Ya keşke hiç bilmeseydim; ya bilince gücüm yetseydi!”
Geçmeye devam eder gözlerinizin önünden şerit; inatla:
*Yabancı ülkelerde yağmur çok yağdı, iyi ot yetişti, bizde yağmadı, inek fiyatları arttı!.. *Halkın alım gücü arttı, et fiyatları arttı!.. (Tarım Bakanı)
**********************
*Madencilerin kaderinde bu şekilde ölmek var! (Başbakan)
*Madencilerimiz güzel öldüler...
*Şili’deki kaza bizde olsaydı, üç günde çıkarırdık, 69 gün beklemezdik (Ça. Ve So. Güv. B.)
Titrer, irkilirsin, ya sabır çekersin, akıl izan dilemekle yetinirsin, yükselen tansiyonunla!
***********************
Bir başka şerit takılır aklına. Hani, kendisi memleketindeyken Ankara’daki evinin 200 metre uzağından kendisine suikast düzenlenen, ağlamaktan sorumlu Bakan vardı ya; Bu olayı ciddiye almamak ahmaklıktır! Dediğini hatırlarsın. Gülersin! Biz baştan ciddiye almamıştık dersin. Mahkemeler de almamış olacak ki, kapandı! Sorarsın; ahmak kim? Cevapsız kalır sorun! Cevapsız kalacağını bildiğin halde “ahmakça” sorundan utanırsın!
************************
*Gerekirse, kanunların arkasından dolanırız; Dolandılar. Kanun aynı, Türban özgür!
*Sınavlarda, kopyaya karşı güvenlik olarak, kalem, kalemtraş, silgi, su, saat, küpe kolye, bileklik yasak, türban serbest! Türban altı güvenliği?, kontrol günah! Ve emir geldi, açılamaz sıkma baş! Ve düşünmeden edemezsin, türban ile, resmen, neyin üstü kapatılıyor!
*************************
*Orduyu yıpratacak hertürlü haber iyidir taraf için. (A.M. Şenyüz-Taraf Gaz. Eski poltk. Edit)
Ve için titreyerek, acıyla haykırırsın, bir daha, körler sağırlar diyarında olduğunu unutarak; “Yıpratılmış bir ordu hainlerden ve düşmanlardan başka kimin işine yarar!”
**************************
*Dünyada sembollerin yasaklandığı nerede görülmüştür. (Başbakan)
İnsanın içinden sorası geliyor! Her objeyi de mi, Sayın Başbakan. Uzun, kertik, yarık. Gamalı haç da dâhil mi? kullanılabilir, sembollere. Balta; ok, silah? Cübbe sarık şalvar!
**************************
*Kayseriliye dokunma. Gül’e dokunulmayacak! (Hürriyet Genel Tayın Yön. Enis Berberoğlu’nun yazar Bekir Coşkun’a tehdit gibi uyarısı.) Ve sanırsınız ki, basın hür; sansür edilemez!
**************************
*İskandinav ve Rus şirketlerinin yönetimi ele geçirmelerini engellemek için, Türkcellin genel kuruluna Sanayi Bakanlığı’nca görevlendirilen hükümet komiseri katılmayınca, genel kurul yapılamadı.”Türkcell yabancıların yönetimine geçmekten kurtarıldı böylece. Şükür; “Ahmakça bir önlem” dediğinizi duyar gibiyim! Satarken düşünmeyenler, yönetirken niçin ve neyi düşünerek “millici” oluyorlar acaba! Yine mi konmaktayız “ahmak” yerine!
***************************
*HSYK seçimlerinde o liste kazandı!..Çıkan sonucun sorumlusu YARSAV ve CHP’dir. Jakoben yapıyı kaldırkak isteyenlerin burasına gelmişti, ondan böyle oldu... Biz çoğulcu bir yapı olsun istedik, çoğunlukçu bir yapı oluştu. (H. Çelik –Gn Bşk Yard.)
Yani, sonuçta, kör ister tek göz, hâkimler savcılar verir çiftini birden! Zili eksik sevincin!
Var mıymış “o” liste? Pekiii! O yetkili parmağın gözlerimizin içine sokulurcasına “yok-işte-yok!” yaygarası, yine ahmak yerine koymamışmıydı mı bizi, sizi, hepimizi?
***************************
Şimdi merak ediyoruz ve en iyi niyetimizle soruyoruz.. Türbanın ilköğretime indirgenmesini “ahmaklık” olarak niteleyenler ve “zamansız” olarak değerlendirenler, cumhuriyetin temel ilkesi laiklik başta olmak üzere, ümmetten, cemaatten millete geçişin temeli ortak kıyafet ve ortak dilin fütursuzca tartışmaya açılmasını hangi terimle yorumlayıp değerlendirmekteler!.. Hala mı biziz ahmak!
Tam bitirdim yazımı derken, bir iletiyle sarsıldım... Pes dedirten... Bu kadarı da gerçekten, ama gerçekten hepten a h m a k ç a dedirten...
“Başbakanlık resmi internet sitesinde; Barzani ile görüşmeye ilişkin duyuruda “Kürdistan” ifadesi kullanılmış.” Gelen tepkiler üzerine de, “sehven yayınladık” denilmiş.
23 Mart 2009 tarihinde de Irak’a giden Cumhurbaşkanı “ ; Kürdistan ifadesini kullanmış, ne yapalım anayasalarında öyle yazıyor buyurmuştu! Irak anayasasının dikkate alınıp T.C Anayasasının dikkate alınmamış olmasını hazmedememek de mi ahmakça!
Anlaşıldı... Hiç şüphe kalmadı artık. Birileri bizi sadece ahmak değil “AHMAK” yerine koymakta! Daha ne zaman kafamıza dank edecek!