Ahlak’ın Siyaseti (III)
( Herkesin durmadan şikayet ettiği ve sistem sorunu olarak addettiği ancak çözüm üretmeyerek susup kaldığı zamanlar vardır. Susuyorsunuz anladık da, hiç olmazsa okuyun. Düşünmeye ve yazmaya cesaretiniz yok anladık, bari okuyacak kadar cesur olun.)-Yazımın 1. bölümü: https://www.bilgiagi.net/ahlakin-siyaseti/45299/#respond
-Yazımın 2. bölümü https://www.bilgiagi.net/ahlakin-siyaseti-ii/45618/#more-45618
Ve son bölüm.
EKONOMİ :
Ekonomi, devletin müdahale alanı olarak kullandığı totaliter ve Marksist anlayıştan çıkarılmalıdır. Beş temel ilke benimsenmelidir.
• Üretimde Fırsat Eşitliği
• Bölüşümde Adalet
• Mali Sorumluluk
• SosyalSorumluluk
• Bilgilenme Hakkı
Kamusal ekonominin yeniden yapılanması öncelikli olmalı ve liberal ekonominin kaideleri üzerine özel sektör şekillenmelidir.
Devlet, ekonomi üzerinde yalnızca düzenleyici, denetleyici ve hakem olacak biçimde kökten değiştirilmesi gereken bir konumdadır. Ekonomide verimlilik ve rekabetçilik ancak bu şekilde sağlanabilir. Piyasa ekonomisinden hareketle, piyasaların güven, açıklık ve istikrar ilkelerine kavuşması özendirilmesi gerekmektedir.
Tekelleşme önlenmelidir. Bu amaçla yürürlükte olan Rekabet Kanunu’nun işlerlilik kazanması temin edilmelidir. Böylece küçük ve orta ölçekteki işletmelerin önü açılacak ve piyasada döngü sağlanacaktır. Teşvik sistemi tamamen yandaşlığa dönüşmüştür. Bu nedenle özel sektörde bazı işletmeler fazladan büyüklüğe erişmiş ve piyasada egemenlik kurmuştur. Egemenliklerini iktidar lehine kullanarak da büyümeye devam etmektedirler. Bunun önüne geçilmesi için halka arz modelinin aritmetiği değiştirilmeli ya da kurumlar vergisi oranı yükseltilmelidir. Enerji, haberleşme ve ulaşım yatırımları öncelikli olmalı ve bütçeler bu doğrultuda planlanmalıdır. Bu yapılanmanın kaynağı, yap-işlet-devret modeli olmalıdır. Halen dış borçlanmayla yapılmakta olan bu yatırımların maliyetleri yatırımın kendisinden daha pahalı haldedir.
Döviz getiren işletme hizmetleri özendirilmelidir. Turizm, ihracat ve yurtdışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmelidir. Örneğin bu tür işletmeler için ayrı bir sigorta türü tesis edilmeli ve yatırımcı yönlendirilmelidir.
İşsizlik, ekonominin temel sorunudur. Yatırım ve istihdam ilişkisi içerisinde, çalışma alanları yaratacak karlı işletmelerin kurulması, devletin öncelikli işi olmalıdır. Hatta devlet bütçesi ile kurularak özel sektöre devredilecek işletmeler inşa edilmeli ve o bölgedeki işsiz nüfusun burada istihdamı sağlanmalıdır. Neticede, bölgesel kalkınmanın anahtarı da budur. İş sahibi, dolayısıyla kazanç sahibi nüfus, katma değer ve harcama döngüsü yaratacak, bu da ekonomiye döngü sağlayacaktır. Vasıfsız işçilerin değerlendirileceği işletmeler ve vasıflı iş gücünün yönlendirileceği alanlar belirlenmeli, plan doğrultusunda işletme kurulmalıdır.
KOBİ’lerin birlikte olup şirketleşmeleri sağlanmalıdır. Kendi aralarında, iştigal alanlarına göre şirketleşen küçük işletmeler, tahvil ve hisse senedi ihracıyla piyasaya dâhil olabilecek kabiliyete kavuşarak, sermaye piyasalarından faydalanmış olacaklardır.
Kooperatif Bankacılığı’nın kurulması ve temelde ( önceden olduğu gibi ) ziraat, esnaf ve emlak bankalarının işletilmesi gereklidir. Bankacılık, faiz, kredi vb. işleri yürüten özel bankalarla birlikte, tarımsal faaliyetleri sübvanse eden, esnafın yatırımları değerlendiren ve gayrimenkulleşmeyi maliyetlendiren bankaların var edilmesi şarttır.
Hazine gelirleri ve devlet tahvilleri vergilendirilmiş ancak Borsa işlemleri vurgunculuğa dönüşmüştür. Küçük yatırımcıların sürekli manipüle edildiği Borsada, borsa zenginleri derhal vergilendirilmelidir.
İstimlâk, imar ve OSB seçimleri nedeniyle, değeri kat kat artan ve suni olarak değerlenen arsalar, ekonominin açmazlarıdır. Bu tür parseller yoktan zenginler yaratmakta ve üretim olmaksızın zenginleşen, kof bir piyasaya neden olmaktadır. Bunu önlemek için, kent konseyince adı konulan arsaların, devletçe yeniden vergilendirilmesi ve gelirin kente yatırım olarak aktarılması düşünülmelidir.
Bütün bu kurallar bütününü takip edecek ve değerlendirecek olan vergi denetçileri ve vergi daireleri, yeniden yapılandırılmalıdır. Vergi istihbaratının kurulması şarttır. Mali birimler ve vergi daireleri arası iletişim ve koordinasyon zayıflığı giderilmeli, bir yazılım vesilesiyle işlemler takip edilmelidir. Bu şekilde kaçakların önlenmesi, kara paranın takibi ve gelirlerin hesaplanarak vergilendirilmesi daha mümkün olacaktır.
EĞİTİM
Eğitim düzeyi düşük toplumlar, geri kalmış yığınlardır. Bundan hareketle, eğitime yapılan her yatırımın, topluma yapıldığı ilkesi benimsenmelidir.
Talim ve Terbiye anlayışı ile sığlaşmış, kışlalaşmış ve basmakalıp halde gittikçe köhneleşen sistem değişmelidir. Anlayan, araştıran ve yaratıcı eğitim modelinin gerçekleşmesi mecburidir.
Teknoloji, örgütlenme ve finansman öğeleri, eğitim-öğretim sisteminin olmazsa olmazlarıdır. Eğitim de çağdaşlaşmanın ön koşulu, ileri düzey materyal kullanımıdır. Eğitim sisteminin basamakları arası örgütlenme, okul aile birliklerinin işlevsellik ve sorumluluk kazandırılmasıyla mümkündür. Finansmanda, özel dershanelere akan paraların, özel eğitime ihtiyaç duyulmayacak bir yapılanma ile kazanılması sayesinde mümkün olacaktır.
Okulların 8-10 saat eğitim verilen binalar halinde olmasından ziyade, 24 saat eğitim verilen karmaşık yapılar haline getirilmesi düşünülmelidir. Bilgisayar odaları, hobi alanları, konferans salonları ve laboratuarlarıyla, bir işletme mantığıyla yürütülecek olan okullar sayesinde, toplumun daha geniş kitlelerin eğitim alması sağlanacaktır.Yüksek öğrenim mezuniyet alanlarının düzenlenmesi ve gereksiz mezuniyet alanlarının temizlenmesi şarttır. Güncel hayata lüzumu olan, mesleki ihtiyaca cevap verecek akademik birimler oluşturulmalıdır.Eğitimin lokomotifi öğretmenlerin refah seviyeleri yükseltilmeli ve memurluk sınıfı dışında “Öğretmen Memur” tanımlaması ile yeni bir devlet çalışanı oluşturulmalıdır. Öğretmen memurların aylık, derece, kıdem vb. özlük hakları, diğer devlet çalışanlarından farklı, avantajlı ve daha doyurucu olmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin özendirici olması ve tercih edilmesi yönünde, özlük haklarındaki iyileştirmeler kaçınılmazdır.
Okul öncesi 0-6 yaş grubunu tam olarak kapsayan ve kısmen mecburi olan bir müfredat şarttır. Çocukların zihni ve bedeni yeteneklerinin geliştirilmesi, spor, güzel sanatlar ve toplum ahlakı konularında temel eğitimlere tabi tutulması düşünülmelidir.
Eğitimin mevcut halinde, çok fazla sayıda dal, şube, ihtisas ve uzmanlık alanı vardır. Bu, eğitimin temel ilke ve prensipleriyle örtüşmeyen, dağınık bir yapı oluşmasına nedendir. Ortak derslerin yanında seçmeli olarak verilen derslerin işlerliliği bulunmamaktadır. Bütün bunların ortak alanlarda toplanması ve ihtisas gerektiren derslerin, son sınıflarda verilmesi planlanmalı, öğrenciler her koşulda akademik eğitim almaya şartlandırılmamalıdır.
Mesleki eğitim veren okulların kazandırdığı bilgi ve beceriler, gerçek hayatta karşılığını bulamaz haldedir. İhtiyaçlar sağlıklı olarak belirlenmeden mezun veren bölüm mezunları, mezuniyet alanları dışında çalışmak zorunda kalmakta ve eğitim hedef ilkesi yetersiz kalmaktadır. Bunun önüne geçmek için, Devlet tarafından 5-10 yıllık istatistikî planlarla, ülkenin hangi alandan ne kadar mezuna ihtiyacı olacağı belirlenmeli ve bu bilgiler paylaşılmalıdır. Öğrenciler, mezun olacakları dönem hangi branşta ihtiyaç duyulacaklarını bilerek, eğitimlerini tercih edeceklerdir.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, haftalık ders saati bakımından yetersizdir. Adeta göstermelik bir müfredattır. Bunun yerine, İlahiyat Mezunu akademik eğitimciler görev almalı ve daha fazla sayıda ders saati planlanmalıdır. Dersin zorunluluğu kaldırılmalı ancak diğer dinler, mezhepler, öğretiler ve inançlar bakımından zenginleştirilerek, katılımın gönüllü olarak sağlanması temin edilmelidir.
SAĞLIK
Ferdin bedeni sağlığı ve ihtiyaç duyduğunda şifaya kavuşturulması, devletin asli görevlerinden biridir. Aynı zamanda toplum sağlığı da öncelikli vazifelerden biri olarak, devletin görevidir.
Mevcut durumda, fertlerin çeşitli nedenlerle bozulan sağlıklarının geri kazandırılması üzerine bir işleyiş mevcuttur. Bu düzenlemede, sağlık kurumları basamaklandırılmış ve hastaların dilediği sağlık kurumuna başvurabilmesi imkânı tanınmıştır. Uygulama kısa vadede yararlı görünse de, şifa oranları, hizmet kalitesi ve maliyetler bakımından hatalıdır. Devlet, kendi tahsilâtındaki prim gelirleri ile sağlık işletmelerinin giderlerini karşılamaya çabalarken açıklar ve kaçaklar oluşmakta, hizmet kalitesi gerilemekte ve dolayısıyla şifa oranları düşük kalmaktadır.
Yapılması gereken: Hastalanmadan önceki tedbirlerin alınması yönündeki yatırımlardır. Yani Önleyici Sağlık Tedbirlerinin uygulanması gereklidir. Fertlere yönelik düzenli muayene imkânları, gezici sağlık ekipleri ve periyodik tarama olanakları kullanılmalıdır. Böylelikle orta vadede sağlık kurumuna başvuru sayısı azalacak ve sağlıklı nesillerin yetişmesi sağlanacaktır.
Medikal ve ilaç giderlerinin yerli üretime kaydırılması, bu alandaki üretimin desteklenmesi ve alımların öncelikli olarak böyle yapılması tasarruf sağlayacaktır. Ayrıca muadil ilaçların tanımlanması ve hekimlerin muadil ilaç kullandırılması, yasal olarak düzenlenmelidir.
Hastanelerin idari kadrolarında değişim şarttır. Mevcut örgütlenme mahir ve sonuç odaklı değildir. Sağlık personeli ağırlıklı hastane idarelerinde, insan kaynakları birimi etkin kullanılmalı ve Başhekimliklerde görevli hekim personel yanda, işletme ve iktisat eğitimli personeller de çalıştırılmalıdır. Hastanelerin aynı zamandan birer işletme oldukları, kar-zarar politikalarını bilmeleri gerekliliğini doğurur. Buradan hareketle, görev zararı, ihale zararı, iade zararı vb. maliyetler, devletin sırtına yüklenmemelidir. Sağlık giderlerinden tasarruf düşünülemez ancak müsrifliğin de önlenmesi şarttır.
Sağlık personelleri, hekimler başta olmak üzere ağır iş yükü altındadırlar. Bu iş yükü çeşitli kadroluların, sözleşmelilerin, geçici görevlilerin ve zorunlu hizmetlilerin arasında adilane olarak bölüştürülmediği gibi, Döner Sermaye paylaşımında da afakî farklar bulunmaktadır. Hekim yeterliliğini düşüren bu uygulama, hastaları ve tedavi işlemlerini birer mali faaliyetmiş gibi algılanmasına sebep olmaktadır.
Döner Sermaye İşleyişine derhal son verilmelidir. Bu uygulamanın yerine sabit aylıklar belirlenmeli ve sağlık personelinin mali kazancı teminat altına alınmalıdır. Bunun kötüye kullanımını denetlemek amacıyla oluşturulacak yerel denetim birimleri ve Tabipler Odası yetkilendirilmedir.
Hava Kirliliği ve Gıda Denetimi, Sağlık Bakanlığı’na devredilmelidir. Bu iki önemli öğe, toplum sağlığını doğrudan ilgilendirmekte ve gittikçe önem kazanmaktadır. Bu sebeple, her ikisi için de düzenleyici ve caydırıcı faaliyetlerde bulunacak hekim örgütleri oluşturulmalıdır.
Bir yerleşim yerindeki birbirinden farklı sağlık ocakları, bulundukları yerleşim yerine yeterli olacak şekilde donanıma ve personele haiz olmalıdır. Aynı şekilde, bir kentte birbirinden farklı yerlerde hastaneler olmasındansa, hepsinin büyük işletmeler altında birleştirilmesi ve denetlenmesi planlanmalıdır. Farklı branşların aynı çatı altında hizmet vermesi ve hekimlerin birbirleri ile daha yakın iletişim kurabilmesi, hasta başvurularına daha süratli yanıt verilmesini sağlayacaktır.
SONUÇ :
Siyaset; fertlerden toplumlara dönüşürken fertlerin istikbalini korumak, toplumlardan fertlere inerken toplumun istikbalini tasarlamak olarak özetlenebilir. Bu anlamda devleti şekillendiren fertler ve fertlerin siyasi tercihleridir.
Bilinçli bir seçmen kitlesi, bireysel olarak kavuşacağı refahı, topluma mal edecek tercihte bulunabilendir. Bunu temin etmek ve seçmeni bilinçlendirmek, her siyasetçinin temel görevidir. Çünkü her seçilen aslında bir seçmen ve her seçmen aslında bir seçilen adayı, ikisinin beraberliği de toplumdur.
Bu şuurun kazandırıldığı ve topluma nüfuz ettiği ülkelerde, devlet yukarıda saydığım öğeler üzerine ana planları yapar. Toplumda bunlara sahip olarak diğer öğeler için sorumluluk hisseder. Devlet:
• Hukuk
• Eğitim
• Ekonomi
• Sağlık
Alanlarında belirleyici, düzenleyici, yasayan, yürüten ve yargılayan mutlak güçtür. Ancak toplum:
• Çalışma Hayatı
• Kültür ve Sanat
• Spor
• Bilim ve Teknoloji
• Çevre
alanlarında sorumluluk kabullenmeli, örgütlenmeli ve işleyişi yürütmelidir. Bu, belki de bir toplumun uygarlık seviyesine en çok yaklaştığı merhaledir.